İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım ve abluka politikalarına karşı seslerini yükseltmek için uluslararası sularda ilerleyen Küresel Sumud Filosu aktivistlerinin maruz kaldığı insanlık dışı muameleler, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmayla resmiyet kazandı. Çeşitli milletlerden 59 aktivistin detaylı ifadeleri, İsrail'in bir askeri operasyondan öte, sistematik bir fiziksel ve psikolojik işkence süreci yürüttüğünü ortaya koydu.
Aktivistlerin ortak ifadeleri, İsrail'in uluslararası sularda hukuku çiğneyerek baskın yapması, zorla belge imzalatma, yağma, diplomatik hakların gaspı gibi suçların yanı sıra, ağır ırkçı aşağılama ve cinsel şiddet içeren muameleleri içeriyor.
Gazeteci Ersin Çelik detaylarıaAnlattı: Küfür, taciz ve soğuk işkencesi
Yeni Şafak Gazetesi İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik, gemide yaşadıklarını ve alıkonulma sürecini detaylıca anlattı. Çelik, geminin daha yoldayken drone'larla taciz edildiğini ve küçük çaplı bombalı saldırıya uğradığını belirtti. 1 Ekim gecesi uluslararası sularda gemilerine İsrail komandolarının uzun namlulu silahlarla çıktığını ve ilk iş olarak uydu iletişimini kestiklerini aktardı.
Aşdod Limanı’na götürülüş sürecinde kendisinin gruptan ayrıldığını belirten Çelik, "Yaklaşık yarım saat boyunca dizlerimin üzerinde yere bakar şekilde durmamı söylediler. Bu esnada etnik kimliğime yönelik hakaretlere de maruz kaldım. Türk olduğumu pasaportumdan anlayıp, Türklere ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfür ettiler." dedi. Türkçe konuşan İsrail askerlerinin de bu hakaretlere katıldığı belirtildi.
Çelik, sıvı ihtiyacının dahi karşılanmadığını, kendi içtikleri suların artıklarını içmeleri için verdiklerini, içmeyince şişelere tekme atıldığını söyledi. Ayrıca, gözleri bağlı ve sadece tişörtle bindirildiği soğuk bir araçta 6 saat boyunca bırakılarak sıcak-soğuk döngüsüyle psikolojik işkenceye maruz kaldığını ifade etti.
Cezaevi vahşeti: Çıplak arama, uykusuzluk ve darbe
Cezaevinde yaşananlar ise işkencenin boyutunu daha da derinleştirdi. Çelik, "Gözlerimiz bağlı şekilde içeri alındık. Çırılçıplak soyularak üst araması yapıldı." dedi. 8 kişilik koğuşlarda 10-12 kişi kaldıklarını, su verilmediğini, musluk suyu içenlerin bağırsaklarının bozulduğunu ve sürekli ışık açılıp kapatılarak uyutulmadıklarını aktardı.
Televizyon programcısı Bekir Develi ise dört gün boyunca kendisine uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddeti anlattı. Uzun süre aç ve susuz bırakıldığını, kelepçelerin bileklerini morartacak kadar sıkıldığını ve namaz kılmalarına dahi izin verilmediğini belirten Develi, "Güneşin altında saatlerce yüzümüz betona bakacak şekilde bekletildik." ifadeleriyle yaşadıklarını özetledi.
Irkçılık, yağma ve cinsel şiddet suçlamaları
Diğer aktivistlerin ifadeleri de sistematik kötü muameleyi destekledi:
-
Tunuslu Abdallah Mesaaoudi: 20 saat boyunca elleri ve gözleri bağlı bekletildi, kafeslere konularak cezaevine götürüldü ve uyutmamak için köpeklerle baskınlar yapıldı.
-
Mesut Çakar: Ters kelepçe ile sıcak asfalt üzerinde yüzüstü yatırıldı, bir arkadaşının kolu kırıldı. Türk vatandaşlarına yönelik özel bir aşağılama kampanyası yürütüldüğünü söyledi.
-
Haşmet Yazıcı: Yaşlıların saatlerce secde pozisyonunda bekletildiğini, polislerin tekme atarak kafalarını yere bastırdığını aktardı. Bir kadın güvenlikçinin "Pis Türkler, zaten kokuyorsunuz!" diyerek ırkçı hakarette bulunduğunu ifade etti.
-
Faslı Ayoub Habraoui: Tokatlandığını, sırtına silah dipçiğiyle vurulduğunu, annesine ve babasına küfür edildiğini ve 300 dolarının İsrail polisi tarafından çalındığını belirtti.
-
İngiliz Evie Rose Snedker: Kadınlara uygulanan cinsel şiddeti anlatarak, ayağına vurulduğunu, saçımdan tutularak özel bölgelerine elleriyle vurulduğunu ve ilaç kullanmasına izin verilmediğini kaydetti.
Soruşturma UCM'ye taşınacak: İşgalci bakandan pişkinlik
İstanbul Başsavcılığı’nın başlattığı bu soruşturmanın, İsrail’in eylemlerinin "insanlığa karşı suç" kapsamına alınması ve sürecin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taşınması için diplomatik ve hukuki adımların önünü açması bekleniyor.
Öte yandan, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itımat Ben Gvir, filo aktivistlerine terörist muamelesi yapılmasından gurur duyduğunu belirterek, "Terörü destekleyen herkes teröristtir ve teröristlere uygulanan aynı koşulları hak eder." şeklindeki pişkin ve provokatif sözleriyle insan hakları ihlallerini savundu. Aktivistler, işlenen tüm bu suçların delilleriyle birlikte Türk yargısı ve uluslararası kurumlara taşınması için kararlı olduklarını bildirdi.