Kudüs Press'e konuşan analistler, İsrail'in mevcut davranışının, gücün kullanılmasından sonraki döneme dair kapsamlı bir stratejik vizyonun eksikliğinden kaynaklanan daha derin bir krizi yansıttığını belirtiyor. Bu yaklaşım, sadece organize bir askeri ve medya stratejisi olmaktan öte, tükenmişlik durumuna yol açan ve kontrolsüz riskler barındıran uzun bir çatışmayı işaret ediyor.
Siyasi analist Süleyman Bişarat, İsrail işgal güçlerinin çatışmayı yönetirken üç temel yaklaşımdan hareket ettiğini açıkladı: Siyasi, Güvenlik ve Stratejik yaklaşımlar. Bişarat'a göre bu yaklaşımlar zaman zaman kesişse de, karar vericinin zihninde bağımsız belirleyiciler olarak işliyor.
Üç temel yaklaşım ve siyasi hesaplar
-
Siyasi yaklaşım: Bu, iç ve bölgesel olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. İç kısım, Başbakan Binyamin Netanyahu gibi liderlerin kişisel bahisleriyle kesişen iç güç haritası ve siyasi hesaplarla bağlantılı. Bu liderler, çatışmanın devam etmesini siyasi geleceklerini sağlamlaştırmanın bir aracı olarak görüyor.
-
Bölgesel kanat: Bu kısım, Gazze Savaşı öncesinde İsrail ve Amerikalıların "Yeni Orta Doğu" konseptine dayanan vizyonuyla ilgili. Mevcut çatışma aşaması, İsrail'in gelecekteki bölgesel düzendeki konumunu güçlendirecek siyasi bir ortam hazırlamayı amaçlıyor.
Güvenlik ve stratejik çıkmaz
-
Güvenlikyaklaşımı: 7 Ekim'den önce ABD ve bölgesel destekle bir "kontrol altında tutma" politikası izleyen İsrail, bu tarihten sonra "fazla güç kullanarak eş zamanlı cephe açma" politikasına yöneldi. Bişarat, bu hareketin siyasi kılıf ve güvenlik gerekçesiyle desteklendiğini vurguluyor.
-
Stratejik yaklaşım: Bişarat, bunun siyasi ve güvenlik yaklaşımlarını kapsayan bir çerçeve olduğunu belirterek, İsrail'in stratejik ve varoluşsal konumunu pekiştirmeyi hedeflediğini söyledi. İsrail'in "varoluşsal tehlike" söyleminin, bölgedeki rolünü sağlamlaştırmaya çalışan ideolojik ve düşünsel başlangıç noktalarını yansıttığını ekledi.
Askeri ve güvenlik uzmanı Rami Ebu Zübeyde ise, İsrail'in mevcut davranışının derin bir stratejik krizi yansıttığını dile getirdi. Ebu Zübeyde, İsrail'in askeri mülahazalar ile siyasi kaygıların karıştığı bir denge kaybı ortamında hareket ettiğini ve entegre bir strateji olmaksızın çatışmayı geçici olarak yönettiğini kaydetti. Bu durumun, askeri kurum, ekonomi ve toplumda yapısal bir yıpranmaya yol açtığını ifade etti.
Ebu Zübeyde, cepheler arasında hareket etmenin bir güç fazlalığını değil, tek bir stratejik dayanak noktasının eksikliğini gösterdiğini belirtti. Bunu, iç bölünme, karar merkezlerinin çatışması ve bölgesel/uluslararası yansımalardan duyulan korkuya bağladı.
Yıpranma ve çelişkili mesajlar
Uzmanlar, İsrail'in çelişkili mesajlar göndererek askeri tırmanış ile arka kapı müzakere kanallarını birleştirdiğini, ancak Amerikan kırmızı çizgilerini aşmamaya büyük özen gösterdiğini vurguluyor. Bu davranış, üç ana korkuyla bağlantılı derin bir endişeyi yansıtıyor: Çatışmanın bölgesel olarak genişlemesi, Amerikan desteğinin kaybedilmesi ve "Aksa Tufanı" deneyiminden sonra istihbarat tahminlerine olan güvenin aşınması.
Ebu Zübeyde, siyasi bir ufuk olmaksızın cephelerin açılmasının tehlikeli bir yapısal yıpranmaya yol açtığını ifade etti. Bu durum, yedek kuvvetlerin yorulması ve uzun vadeli hazırlığın azalması yoluyla askeri kurumu etkiliyor; güvenlik maliyetinin artması ve mali yıpranma yoluyla ekonomiyi vuruyor; liderliğe olan güvenin azalması, iç bölünmelerin tırmanması ve tersine göç yoluyla toplumu da etkiliyor.
Uzmanların okumaları, İsrail işgal güçlerinin çatışmayı, siyasi, güvenlik ve ideolojik hesapların kesiştiği derin bir stratejik kriz konumundan yönettiğini ve net bir kesinlik ufkunun olmadığını ortaya koyuyor. Görünen güç fazlalığı ile büyüyen yıpranma durumu arasında, açık cepheler bir zafer stratejisinin değil, uzun vadeli bir kriz yönetiminin yansıması olarak görünüyor.




