Kuzey Gazze sakini Muhammed Mahmud Kullab'ın (Ebu Kayed olarak bilinir) ailesi, onunla Aralık 2023'te irtibatı kaybetmişti. Hayvanlarına düşkünlüğüyle tanınan yaşlı adam, bölgede tek başına kalmış ve "Kedilerimi ve tavuklarımı kim besleyecek?" diyerek evini terk etmeyi reddetmişti. Ailesi, daha sonra İsrail güçleri tarafından kaçırıldığı haberini aldı ve uzun bir belirsizlik döneminden sonra, acı haber geldi: öldürülmüştü.
Ancak acı burada bitmedi. Ateşkes anlaşmasının bir parçası olarak İsrail tarafından geri verilen Ebu Kayed'in cesedi; bağlanmış, gözleri kapalı ve ağır işkence ile organ çalınması işaretleri taşıyordu.
Geri verilen cesetlerde korkunç görüntüler
Ekim ayı başlarında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana İsrail, çoğunluğu kimliği belirlenememiş 195 Filistinli tutuklunun cansız bedenini Gazze'ye teslim etti. Bu cesetlerin birçoğu, ölümlerinden önce İsrail güçleri tarafından kötü muameleye maruz kaldıklarını gösteren şiddetli işkence izleri taşıyor.
Kimlik tespiti: İsim yerine numara
İsrail'in cesetleri isim yerine sadece numaralarla iade etmesi, kayıp Filistinlilerin ailelerini acı verici ve zorlu bir kimlik tespiti sürecine zorluyor. Aileler, sevdiklerini tanımak umuduyla fotoğrafları incelemek, kişisel eşyaları, ayakkabıları ve kıyafetleri kontrol etmek zorunda kalıyor.
Cesedi iade edilen Filistinli bir tutuklunun eşi olan Afnan El-Karinaavi, İsrail güçlerinin kimlik listesine sahip olduğuna ancak ailelere eziyet çektirmek için bunu gizlediğine inandığını söyledi. Eşini tırnaklarından, yüzünün sağ tarafındaki bir yara izinden ve sırtındaki eski bir yaradan teşhis edebildiğini belirten El-Karinaavi, doktorların DNA testi için her cesetten bir parça (parmak veya sırt parçası gibi) aldığını da ekledi.
El-Karinaavi, eşinin cesedindeki morluk ve izlerin, işgal güçlerinin ölümden sonra dahi cesetlere saldırdığını gösterdiğini ifade etti.
"Alan infazı ve vahşi işkence" bulguları
Gazze'deki Hükümet Medya Ofisi'ne göre, henüz resmi olarak kimliği belirlenememiş düzinelerce ceset üzerinde "alan infazlarının ve vahşi işkencenin kesin kanıtları" bulundu. Tespit edilen işaretler şunları içeriyor:
-
Birden fazla cesedin boynunda asma ve ip izleri.
-
Yakın mesafeden doğrudan ateş açılması, kasıtlı alan infazlarını doğrular nitelikte.
-
Ellerin ve ayakların plastik kelepçelerle bağlanmış olması.
-
Gözlerin bağlanmış olması.
-
İsrail tanklarının altında ezilme izleri.
-
Şiddetli fiziksel işkenceye işaret eden kırıklar, yanıklar ve derin yaralar.
Ofis, bu vahim suçların soruşturulması ve savaş suçlarından sorumlu olan İsrail liderlerinin hesap vermesi için bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu kurulması çağrısında bulundu.
Cesetlerden çalınan organlar
Hükümet Medya Ofisi Genel Müdürü Dr. İsmail El-Savabta, İsrail işgal güçlerinin geri verilen Filistinli tutukluların cesetlerinden organ çaldığını ifade etti. Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi yakınlarına teslim edilen düzinelerce cesedin parçalanmış halde bulunduğunu ve göz, uzuvlar ve iç organlar dahil olmak üzere hayati parçalarının eksik olduğunu belirtti.
Gazze Sağlık Bakanlığı hastaneler direktörü Muhammed Zaqout ve Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Dr. Munir El-Bursh da cesetlerdeki açık işkence izlerine dikkat çekti. Zaqout, "Bir cesedin boynuna hala ip sarılı, gözlerinde göz bağı ve elleri bağlı haldeydi. Bu şehit olduğu gibi bize teslim edildi," dedi. Dr. El-Bursh ise, cesetlerin "hayvanlar gibi bağlanmış, gözleri kapatılmış ve gizlice işlenen suçların boyutunu ortaya koyan korkunç işkence ve yanık izleri taşıdığını" ifade etti.
İsrail İnsan Hakları İçin Hekimler örgütünden Naji Abbas, kuruluşlarının serbest bırakılan cesetlerin durumuna "şaşırmadığını" belirterek, İsrail hapishane sisteminde yüzlerce işkence ve ölüm vakası kaydettiklerini söyledi. Bazı cesetlerde ölümden sekiz ay sonra bile şiddet izlerinin bulunduğunu ekledi.
Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Ramu Abdu ise, bazı cesetlerin gömüldükten sonra çıkarılmış gibi göründüğünü ve bir şehidin elinde hala serum takılı olmasının, ölümünden önce tıbbi çaba gösterildiğini gösterdiğini aktardı. Ayrıca, bazı cesetlerin üzerinde tank izlerine rastlandığı da bildirildi.
Bu bulgular, Filistinli tutukluların ölüm öncesinde şiddetli bir muameleye maruz kaldığına ve uluslararası savaş hukuku ihlallerinin soruşturulması gerektiğine dair endişeleri artırıyor.









