İşgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü Francesca Albanese'nin yayımlanan raporu, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini "kolektif bir suç" olarak tanımlıyor ve bu suçun, "İsrail'in uluslararası hukuku uzun süredir devam eden sistematik ihlallerini mümkün kılan etkili Üçüncü Devletlerin suç ortaklığı" ile sürdürüldüğünü belirtiyor.
Rapora göre, Filistinlileri insanlıktan çıkaran sömürgeci anlatılarla çerçevelenen bu "canlı yayınlanan vahşet," Üçüncü Devletlerin doğrudan desteği, maddi yardımı, diplomatik koruması ve hatta bazı durumlarda aktif katılımıyla kolaylaştırıldı. Raportör, destekleyici ülkelerin büyük çoğunluğunun Avrupa ülkeleri olduğunu ve bu destek olmasaydı İsrail’in Gazze’ye yönelik tam kapsamlı saldırısını sürdüremeyeceğini ifade etti. Albanese, bu desteği diplomatik, askeri, ekonomik ve insani olmak üzere dört ana kategoriye ayırdı.
Diplomatik kalkan ve Batı medyasının rolü
Albanese, özellikle Batı'daki ülkelerin İsrail'e sağladığı diplomatik dokunulmazlığın ve uluslararası hukuku ihlal etmekten sorumlu tutulmamasının, İsrail'in soykırımını cezasız bir şekilde sürdürmesine olanak tanıdığını savundu. Raporda, Batı medyası ve siyasi söyleminin "İsrail anlatılarını papağan gibi tekrarladığı," Hamas ile Filistinli siviller arasında ayrım yapmadığı ve İsrail'in "medeni" bir ulus olarak "vahşilere" karşı kendini savunma hakkı olduğu şeklindeki sömürgeci söylemleri kullandığı belirtildi.
Raporda, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto yetkisini yedi kez kullanarak ateşkes müzakerelerini kontrol ettiği ve soykırıma diplomatik kalkan sağladığı vurgulandı. Ancak ABD'nin bu eylemleri yalnız gerçekleştirmediği; İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Almanya ve Hollanda'nın çekimser oyları, gecikmeleri ve sulandırılmış karar taslakları ile bu duruma yardım ettiği belirtildi. Tüm bu eylemlerin somut adımları engellediği ve bir "ilerleme yanılsaması" yarattığı ifade edildi.
Arap devletlerinden “kararlı eylem” eksikliği
Albanese, Arap ve Müslüman devletlerin Filistin davasını desteklemesine rağmen "kesin eylem" sergilemede yetersiz kaldığını kaydetti. Bazı bölgesel aktörlerin Kızıldeniz'i atlayarak İsrail'e kara yollarını kolaylaştırdığı belirtildi. Mısır'ın, enerji iş birliği de dahil olmak üzere İsrail ile ilişkilerini sürdürdüğü ve Refah sınır kapısını kapalı tuttuğu kaydedildi.
Raporda, batılı ülkelerin çoğunun, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) nezdinde Güney Afrika veya Nikaragua'yı desteklememesi, İsrail'in soykırım işlediği iddialarını reddetmeye devam etmesi ve UAD'nin İsrail'in Filistin işgalinin hukuka aykırılığına ilişkin kararını desteklememesi gibi uluslararası mahkemelerle ilgili önemli başarısızlıklar da vurgulandı.
Ayrıca, çoğu Batı ülkesinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetin diğer üyeleri hakkında çıkardığı tutuklama kararlarını zayıflattığı belirtildi. Buna karşın, ABD'nin UCM'ye yaptırımlar uyguladığı, İngiltere'nin ise fonlarını çekmekle tehdit ettiği bilgisi raporda yer aldı.
Sınırsız askeri destek ve suç ortakları
Raporda, 1976'dan beri İsrail'e silah ambargosu çağrısı yapan BM kararlarına rağmen, birçok ülkenin soykırım boyunca askeri destek ve silah transferleri sağladığı belirtildi; ABD, Almanya ve İtalya "en büyük tedarikçiler" olarak adlandırıldı.
ABD’nin mevcut durumda her yıl $3.3 milyar tutarında Yabancı Askeri Finansman (FMF) garantisi verdiği ve 2028'e kadar füze savunması için ek $500 milyon sağladığı bilgisine yer verildi. Raportör, İngiltere'nin de İsrail ile askeri iş birliğinde kilit bir rol oynadığını ve İsrail üzerinde 600'den fazla gözetleme uçuşu ve istihbarat paylaşımı yaptığını, bunun "Gazze'nin imhasında iş birliği" anlamına geldiğini öne sürdü.
Albanese, aralarında Çin (Tayvan dahil), Hindistan, İtalya, Avusturya, İspanya, Çekya, Romanya ve Fransa'nın da bulunduğu 26 devletin en az 10 sevkiyatlık "silah ve mühimmat" gönderdiğini belirtti.
Ayrıca, Silah Ticareti Anlaşması'nı onaylayan 17'si dahil 19 ülkenin, Gazze'deki askeri saldırıda kilit rol oynayan "F-35 hayalet avcı programına" bileşen ve parça tedarikinde suç ortağı olduğu vurgulandı. Bu ülkeler arasında ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Kanada, Hollanda, Belçika ve diğerleri bulunuyor. Bazı ülkelerin "savunma" veya "öldürücü olmayan" silah satışları gibi terimleri kullanarak silah ticaretini haklı çıkardığı belirtildi.
İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sırasında AB'ye olan askeri ihracatı iki katından fazla artarak 2024'teki İsrail askeri ihracatının yüzde 54'ünü oluşturdu. Asya-Pasifik bölgesi yüzde 23, İbrahim Anlaşmaları kapsamındaki Arap ülkeleri ise yüzde 12'sini oluşturdu.
Ekonomik ilişkiler ve insani yardımın engellenmesi
Raporda, devletlerin İsrail ile normal ticari ilişkileri sürdürmesinin "İsrail apartheid rejimini meşrulaştırdığı ve sürdürdüğü" belirtiliyor. İsrail’in en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Birliği’nin, son iki yılda İsrail’in toplam ticaretinin yaklaşık üçte birini sağlamaya devam ettiği kaydedildi.
Almanya, Polonya, Yunanistan, İtalya, Danimarka, Fransa ve Sırbistan gibi bazı Avrupa ülkeleri, soykırım sırasında İsrail ile ticaretlerini artırdı. BAE, Mısır, Ürdün ve Fas gibi Arap ülkeleri de ticaretlerini artırdı. Sadece Türkiye'nin Mayıs 2024'te İsrail ile ticareti askıya aldığı belirtildi.
Albanese, İsrail'in BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) personeli hakkında kanıt göstermeden Hamas saldırılarına karıştığı iddialarını ortaya atmasının ardından, 18 devletin iddiaları araştırmadan fonları askıya almasının, insani yardımın kilit dayanağını zayıflattığını belirtti. Raporda, ABD'nin en büyük bağışçı olarak UNRWA'ya fon sağlamayı yasaklayan bir yasayı geçirdiği de ifade edildi.
Albanese, suç ortağı devletlerin "uzun zaman önce tarihe karışması gereken sömürgeci ve ırksal-kapitalist uygulamaları" sürdürdüğünü söyledi. "Geçen iki yılın dehşeti bir sapma değil, uzun bir suç ortaklığı tarihinin doruk noktasıdır," dedi.