İşgalci İsrail'in cezaevlerinde uyguladığı insanlık dışı politikaların en çarpıcı kanıtlarından biri, esir takası kapsamında serbest bırakılan İmad es-Serrac'ın hikayesiyle ortaya çıktı. İki defa müebbet hapis cezası alan ve 23 yılını İsrail hapishanelerinde geçiren Serrac, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Gazze'deki Nasır Hastanesi'nde yaptırdığı tahliller sonucunda, kendisine 2017 yılında konulan prostat kanseri teşhisinin sahte olduğunu öğrendi.
Serrac, yaşadıklarını anlatırken, İsrail Ceza İnfaz Kurumu'nun kendisine yüksek doz kortizonlu ilaçlar ve kemoterapi verdiğini ve bu "sözde" tedavinin bedeninde yıkıma yol açtığını ifade etti. Tedavi süreci Gazze saldırılarıyla 7 ay durdurulmuş, bu da esirin psikolojik ve fizyolojik durumunu daha da zorlaştırmıştı.
"Nasır Hastanesindeki doktorlar bana kanser olmadığımı söyledi. Bu çok güzel bir müjdeydi. Ruhsal ve fiziksel durumum değişti. Moralim düzeldi, bugün daha iyiyim."
Sistematik öldürme: Sahte teşhis ve ihmal
Serrac, yaşadığı bu durumun bir aldatmaca olabileceği şüphesini, hapishanelerde daha önce de benzer örneklerin yaşanmasından kaynaklandığını söyledi. Filistinli esir, "esirlerin kasten öldürülmesi, tıbbi ihmal ve sahte hastalıklarla kandırılmalarının" İsrail'in uzun yıllardır uyguladığı ve herkes tarafından bilinen bir politika olduğunu vurguladı.
Serrac, İsrail yönetiminin, sahte hastalık teşhisi ve yanlış tedavilerle esirlerin bedenlerine hastalıkları bir nevi "enjekte ettiğini" ve bu şekilde "yavaş yavaş öldürülüp, maddi ve manevi tasfiyeye uğratılanların sayısının çok yüksek olduğunu" belirtti. Tıbbi ihmal nedeniyle Nasır Ebu Hamid gibi birçok Filistinli esirin hayatını kaybettiğini de hatırlattı.
Halen İsrail hapishane ve gözaltı merkezlerinde aralarında kadın, çocuk, yaşlı ve hastaların da bulunduğu 10 binden fazla Filistinli bulunuyor.





