Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) son raporu Suriye rejimin Duma'da işlediği katliamları göz önüne seriyordu. Bu rapor rejimle ilişkilerini normalleştiren veya normalleştirmek isteyen ülkelere darbe vurdu.

ABD, Avrupa Birliği, İngiltere, Türkiye ve Katar, Suriye'deki savaş suçlarının faillerinden hesap sorulması gerektiğini vurgulayan açıklamalar yaptı.

Arap ülkelerinin -Katar hariç- Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün raporunu desteklememesi, özellikle İran'la iletişim için bir formül bulma çağrısı yapan bir söylem taşıyan Suudi pozisyonuyla ilgili olarak birçok soruyu gündeme getirdi.

19 Ocak'ta Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu oturum aralarında yaptığı açıklamalarda, Riyad'ın Şam'daki hükümetle iletişim kurmanın bir yolunu bulmak için ortaklarıyla birlikte çalıştığını söyledi. Siyasi çözüme yönelik somut adımlar atıldı.

Riyad'ın Suriye'de BM'nin 2254 sayılı Kararının uygulanmasına hâlâ bağlı olduğunu vurgulayarak, Suudi Arabistan'ın Suriye rejimine yönelik atabileceği herhangi bir adımın varlığını dışladı.

Suriye Müzakere Komitesi üyesi İbrahim el-Cebbavi, Suriye rejiminin Arap Birliği'ne geri dönememesinin, Suudi Arabistan'ın Beşar Esed'a karşı tutumunun değişmediğinin kanıtı olduğunu söyledi. Suudi vetosu olmasaydı rejimin 3-4 yıl önce Arap Birliği'ne dönmüş olacağını da sözlerine ekledi. El-Cebbavi, Suriye'de çözüme ulaşmak için BM kararlarını uygulamak gerektiğinin de altını çizdi.

Kaynaklar, Riyad'ın Beşar Esad ile normalleşme arayışında olamayacağını, çünkü anlaşmazlığın iki ülke arasında kök saldığını vurgulayan kaynaklar Suudi Arabistan'ın, rejimi siyasi sürece girmeye zorlamak için Suriye dosyasıyla ilgili ülkelerle ciddi bir şekilde çalışmaya karar vermiş olması muhtemel olduğu da gelen bilgiler arasında.

Bazı kaynakları Türkiye'nin rejimle yakınlaşma yolunun Mevlüt Çavuşoğlu'nun Washington ziyareti sonrasında donduğunu kaydetti.

Geçtiğimiz haftalarda, Suudi Dışişleri Bakanı'nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin özel temsilcisi Geir Pedersen ve Suudi Dışişleri Bakanı Adel Al- ile bir araya gelmesiyle, Suudi diplomasisi Suriye dosyasına yönelik yoğun bir harekete tanık oldu. Cubeyr, Fransa'nın Suriye özel temsilcisi Brigitte Cormi ile Suriye sahnesindeki gelişmeleri görüştü.

Gazeteci ve yazar Derviş Halife, Suudi Arabistan ile Suriye rejimi arasında herhangi bir yakınlaşmanın olmadığını söyleyereki, Suudi Arabistan'ın Suriye'de yaşanan tüm dönüşümlere rağmen hala Batı ülkelerine siyasi çözümün uygulanması için çağrıda bulunduğuna işaret ediyor. Halife ayrıca, Suudi Arabistan'ın Suriye'deki duruma çözüm bulmak için Suriye rejimiyle iletişim kurmayacağını, ancak bir sonraki aşamada net stratejilere göre belirli konularda yakınlaşmaya tanık olabileceğini vurguluyor. Halife'ye göre Suudi Arabistan'ın şu anda müttefiklerini çeşitlendirmeye çalıştığını, ancak Riyad'ın yeni müttefiklerinin Rusya ve Çin'e atıfta bulunarak rejimin de müttefikleri olduğunu belirtiyor ve bu noktada, "Suriye muhalefeti açılıp Suudi Arabistan'a yönelmeli ve krallığa ulaşıp onunla iletişim kurmanın bir yolunu bulmalı" dedi.

Derviş Halife yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'ın, Rusya, Türkiye ve İran'ın himayesinde Astana ve Soçi'ye gittiği için Suriye muhalefetiyle herhangi bir temas kurmayı reddettiğini, ancak muhalefetin Krallık ile yeniden temas kurmakla ilgilendiğini belirtti.

Ocak ayı ortasında, Riyad'da toplanan Suudi-Mısır İzleme ve Siyasi İstişare Komitesi, iki ülkenin "Suriye'de 2254 sayılı Karara uygun olarak siyasi bir çözümü ve buna karşı oluşabilcek herhangi bir tehditin reddedilmesini" desteklediğini duyurdu.
Komite, iki tarafın "Suriye'nin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması, terörle mücadele, mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü ve Güvenlik Konseyi Kararı uyarınca mevcut krize siyasi çözüm bulunması gerekliliği üzerinde mutabakata vardığını belirtti.

Suudi siyasi analist Mubarak Al Aati, Suudi Arabistan'ın Suriye rejimi konusundaki tutumunun kesin ve net olduğunu ve Esed ile iletişim kurma niyeti olmadığını belirtiyor. Suudi Arabistan'ın Suriye krizine yönelik tutumunun, Suriye halkına yönelik katliamların sorumlularından hesap sorulmasına vurgu yaparak siyasi bir çözüme ulaşmak için uluslararası kararların uygulanmasıyla olabilceğini belirtiyor.

Riyad'ın Suriye halkının haklarını koruyacak ve Riyad için stratejik bir nokta olan 12 milyona yakın yerinden edilmiş insanın evlerine dönüşünü sağlayacak tüm yolları izlemesi bekleniyor.

Bazı uzmanlar, Krallığın uzayan Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmayı hızlandırmak için bazı ülkelerle iletişim kurmaya çalıştığına vurgu yapıyor.

Sonuç olarak, Suudi Arabistan'ın bölgedeki bölgesel güvenlik düzenlemeleriyle ilgilendiğine ve bu nedenle Suriye'de bir çözüm bulmaya çalıştığına vurgu yapılıyor.