Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Rusya ile Ukrayna savaşının, başta Avro Bölgesi olmak üzere küresel ekonomiyi emtia fiyatları, tedarik ve ticaret kanallarıyla etkilemesinin küresel büyüme görünümü üzerindeki riskleri artırdığını belirterek, "Bu doğrultuda ticaret ortaklarımızdaki büyüme beklentileri de önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellenmektedir." dedi.

Kavcıoğlu, yılın ikinci enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, şubat ayında çatışmaya dönüşen jeopolitik risklerin, Kovid-19 salgınının ardından tedarik zincirindeki aksamaların artmasına, arz kısıtlarının yeniden kötüleşmesine neden olduğunu söyledi.

Çin'de artan vaka sayıları neticesinde alınan karantina önlemlerinin genişletilmesinin arz sürekliliğindeki bozulmayı derinleştirdiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın, başta Avro Bölgesi olmak üzere, küresel ekonomiyi emtia fiyatları, tedarik ve ticaret kanallarıyla etkilemesi küresel büyüme görünümü üzerindeki riskleri artırmaktadır. Bu doğrultuda ticaret ortaklarımızdaki büyüme beklentileri de önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellenmektedir."

Salgın sürecinde tedarik problemleri nedeniyle artan enflasyonun, jeopolitik risklerin artışını takiben bu kez emtia fiyatları kanalıyla yükseldiğini dile getiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Bölgesel çatışmaların tetiklediği güçlü negatif arz şokları, küresel ham madde fiyatlarında büyük artışa yol açmıştır. Dünya genelinde gerek manşet gerekse çekirdek enflasyon oranları yüksek seviyelere ulaşmıştır. Salgının etkilerinin zayıflamasıyla ortadan kalkması beklenen arz ve tedarik sorunları henüz düzelme eğilimine girmedi. Aynı zamanda jeopolitik riskler de bahsedilen kanallarla, enflasyonu olumsuz etkilemeye devam etmiştir."

Kavcıoğlu, yurt içi makro ekonomik görünüm konusunda da bilgi vererek, Türkiye'nin 2021 yılının dördüncü çeyreğinde OECD ülkeleri arasında net ihracatı yıllık büyümeye en fazla katkı yaptığı ülkeler arasında yer aldığını bildirdi.

Bu yılın birinci çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyetin kompozisyonundaki iyileşme eğiliminin devam ettiğini gösterdiğini anlatan Kavcıoğlu, bu dönemde, iç talebin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte üretimin, dış talebin katkısıyla, gücünü koruduğunu ifade etti.

- "Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir"

Üretimde gözlenen artışın imalat sanayisinin geneline yayılırken ihracatçı sektörlerde sanayi üretimi daha güçlü seyrettiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir. Sanayi üretimi uzun süredir devam eden arz kısıtlarına rağmen esnek ve dayanıklı yapısıyla büyümeyi ve iş gücü piyasasını desteklemektedir. Yatırım harcamaları güçlü bir artış eğilimindedir. Potansiyel büyümenin sürükleyicilerinden makine-teçhizat yatırımları 2019 yılının son çeyreğinden bu yana dokuz çeyrektir yıllık bazda üst üste artış kaydetmektedir. Söz konusu dönemde makine-teçhizat yatırımlarının yıllık bazda ortalama büyüme oranı yaklaşık yüzde 20 seviyesinde olmuştur. Diğer taraftan, net ihracat gibi cari dengeyi destekleyen bileşenlerin katkısı salgın sonrasında yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. Bu durum büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerinin güçlendiğine işaret etmektedir. 2021'de makine-teçhizat yatırımları ve net ihracatın gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde 17,4'e çıkarak son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır."

Kavcıoğlu, anket verilerinin, nisan ayı itibarıyla firmaların gelecek dönem yatırım harcamalarını artırmayı planladığına işaret ettiğine dikkati çekerek, bu eğilimin yatırım malı üreten ve ihracatçı sektörler başta olmak üzere tüm sektörlere yayılarak güçlendiğini gözlemlendiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, ocak-şubat ayları ortalamasına bakıldığında yatırım malları ithalatında ve sermaye malları başta olmak üzere sanayi üretiminde görülen artışlar sabit sermaye malları talebinin güçlü seyrettiğini teyit ettiğini bildirdi.

Kapasite kullanım oranlarının bazı sektörlerde tarihsel ortalamalarının üzerine çıktığını, ilave kapasite ihtiyacının gelecek dönemde de yatırım talebini destekleyebilecek bir unsur olduğunu değerlendirdiklerini aktaran Kavcıoğlu, bu çerçevede, artan yatırım ihtiyacının uzun vadeli Türk lirası yatırım kredileriyle karşılanması önem arz ettiğini söyledi.

Kompozisyonu güçlenen büyümenin iş gücü piyasasına yansımalarının da memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Yurt içi üretim ihracatın katkısıyla güçlü seyrederken ekonomimizin istihdam oluşturma kapasitesinin sürekli arttığını görüyoruz. Şubat ayı itibarıyla son bir yılda mevsimsellikten arındırılmış olarak istihdam 2,4 milyon kişi kadar artış göstermiştir. Bu dönemde iş gücüne katılım oranı artarken işsizlik oranı yüzde 13,2'den yüzde 10,7'ye gerilemiştir. Türkiye salgın sonrasında OECD ülkeleri arasında istihdamını en fazla artıran ülke olmuştur. Yüksek frekanslı veriler, istihdam görünümündeki iyileşmenin ve iş gücü piyasasındaki olumlu seyrin iktisadi faaliyet görünümüyle uyumlu olarak sürdüğüne işaret etmektedir. Salgın sonrası istihdam artışlarına sanayi sektörü güçlü katkı verirken, anketler imalat sanayinde istihdam beklentilerinin yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde istihdamın artışının devam edeceğini öngörüyoruz."

- "İhracata dayalı büyüme sürdürülebilir fiyat istikrarı için önem arz ediyor"

İhracata dayalı büyümenin sürdürülebilir fiyat istikrarı için önem arz ettiğinin altını çizen Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin, komşu ve yakın bölgede bulunan veya emsal ülkelerle karşılaştırıldığında, imalat sanayisinin ihracattaki payının, ihracat yapılan ürün ve pazar sayısı ile ihracat çeşitliliği bakımından öne çıktığını söyledi.

Ülkenin ihracatında imalat sanayisi ürünlerinin payının yüzde 78 ile diğer emsal ve çevre ülkelerin çoğuna kıyasla daha yüksek olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Ülkemiz, 200'den fazla ülkeye 4 bin 300 civarında çeşitte ürün satarak benzer ülkelere kıyasla daha yüksek bir pazar ve ürün çeşitlenmesine ulaşmıştır. En fazla ihracatı yapılan üç ürünün toplam ihracat içindeki payının yaklaşık yüzde 29 gibi görece düşük bir oranda olması ise ihracatın belli ürünlerde yoğunlaşmadığına işaret etmektedir. Salgın döneminde Türkiye'nin küresel ticaretteki konumu önem kazanmış, ekonomimizin sahip olduğu göreli avantajları değerlendirebileceği bir fırsat penceresi oluşmuştur. Bu dönemde ekonomimiz hızla bölgesel bir üretim merkezine dönüşmektedir."

Ülke büyümesinin yapısında ihracat odaklı önemli bir dönüşüm yaşandığını belirten Kavcıoğlu, ihracatın 2021'de 225 milyar dolara ulaştığına, salgın öncesi döneme kıyasla ihracattaki büyümenin OECD ülkeleri arasında en iyi performanslardan biri olarak kayda geçtiğine dikkati çekti.

İhracatın, salgın döneminde yakaladığı artış eğilimini, 2022'nin ilk çeyreğinde yükselen bölgesel risklere rağmen koruduğunu anlatan Kavcıoğlu, bölgesel çatışmanın etkileriyle kaçınılmaz olarak Rusya ve Ukrayna'ya olan ihracat azalırken, aynı dönemde Avrupa Birliği'ne ihracatın belirgin artış gösterdiğini, ihracattaki olası kayıpların çok kısa süre içinde telafi edilebildiğini söyledi.

Jeopolitik gelişmelerin etkisiyle enerji fiyatlarındaki rekor artışların ivmelenerek sürmesi sonucunda ithalatın ilk çeyrekte yükseldiğini vurgulayan Kavcıoğlu, altın ve enerji hariç tutulduğunda ara malları ithalatının, enerji dışı emtia fiyatlarındaki artışlara paralel olarak yükselişini sürdürdüğünü, tüketim ve yatırım malları ithalatının ise nispeten daha sınırlı arttığını bildirdi.

(Sürecek)