Bugün, 11 Kasım Salı, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Yaser Arafat'ın ("Ebu Ammar") Fransa'nın başkenti Paris'te şehit edilmesinin 21. yıldönümü. Filistin halkının ulusal sembollerinden birinin aramızdan ayrılışının bu yıldönümü, katilinin hala meçhul olması ve ölümünün gizeminin bugüne dek çözülememesi gölgesinde yaşanıyor. Kurulan soruşturma komisyonları aradan geçen bunca yıla rağmen sonuçlarını hala açıklayamadı.
Filistinliler, Arafat'ın "zehir" kullanılarak işgalci İsrail devleti tarafından öldürüldüğünü ifade ediyor. Filistin Yönetimi ve El Fetih Hareketi liderliği, ölüm koşullarını araştırmak üzere resmi bir komisyon kurdu. Komisyon başkanı Tevfik et-Tiravi, birçok kez yaptığı açıklamalarda "verilerin ve kanıtların İsrail'in suikastın arkasında olduğuna işaret ettiğini" belirtmesine rağmen, net sonuçlar bugüne kadar duyurulmadı.
25 Kasım 2012'de, ölüm nedenini incelemek üzere Rus, Fransız ve İsviçreli uzmanlar Ramallah'taki kabrinin açılmasının ardından Arafat'ın naaşından örnekler aldı. Örneklerde radyoaktif "Radon" gazının bulunmasına rağmen, uzmanlar suikast hipotezini dışladı. Ancak, İsviçre'deki Lozan Radyasyon Analiz Enstitüsü, El Cezire TV'de 2012 yılında yayınlanan bir araştırmada, Arafat'ın kalıntılarında radyoaktif "Polonyum" bulunduğunu ve bu madde ile zehirlenerek öldüğü yönünde tahminler olduğunu ortaya koydu.
Arafat'ın hayatı ve siyasi kariyeri
4 Ağustos 1929'da Kudüs'te Muhammed Yaser Abdurrauf el-Kudva adıyla doğan Arafat, siyasi kariyerine 1952 yılında Mısır'ın başkenti Kahire'de Filistinli Öğrenciler Birliği başkanlığına seçilmesiyle başladı. Ardından, arkadaşlarıyla birlikte Ekim 1959'da Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi El Fetih'i kurdu. Hareketin resmi olarak başlangıcı, ilk silahlı operasyonlarını gerçekleştirdikleri Ocak 1965'in başında ilan edildi.
Arafat'ın yıldızı, 3 Şubat 1969'da Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi Başkanlığına seçilmesiyle parladı. FKÖ, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğunu ilan etti.
Siyasi tutumları zamanla gelişen Arafat, liderliğindeki FKÖ'nün hedefini "İsrail devletinin yok edilmesi" ve tüm tarihi Filistin topraklarının kurtarılması hedefinden, 1967'de işgal edilen Batı Şeria (Kudüs dahil) ve Gazze Şeridi'nde bir Filistin devletinin kurulmasını kabul etmeye, İsrail'in var olma hakkını tanımaya doğru kaydı.
Oslo ve Filistin'e dönüş
1990'lı yılların başında, İsrail ve FKÖ arasında gizli müzakereler başladı ve bu müzakereler 1993'te "Oslo Barış Anlaşmaları" ile sonuçlandı. Bu anlaşmalar uyarınca Arafat, dönemin sokırımcı İsrail Başbakanı İzak Rabin'e gönderdiği resmi bir mektupla İsrail'i resmen tanıdığını ilan etti. Karşılığında İsrail de FKÖ'yü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıdı ve Oslo anlaşmaları çerçevesinde mevcut Filistin Özerk Yönetimi kuruldu.
1 Temmuz 1994'te Arafat, Filistin liderliği üyeleriyle birlikte Gazze Şeridi'ne geri döndü. Aynı yıl, Arafat, İzak Rabin ve Şimon Peres (dönemin İsrail Dışişleri Bakanı) Nobel Barış Ödülü'nü kazandı. Kısa süre sonra Arafat, Filistin Yönetimi Başkanı olarak resmi olarak seçildi.
Ramallah kuşatması ve şehadet
Eylül 2000'de başlayan Aksa İntifadası (İkinci İntifada) ile birlikte işgalci İsrail, Arafat'ı şiddet eylemlerini teşvik etmekle suçladı. 29 Mart 2002'de İsrail güçleri, Arafat'ı Ramallah'taki karargahı içinde 480 refakatçisi ve Filistinli polis memuruyla birlikte kuşattı.
Kuşatma altında Arafat'ın sağlık durumu Ekim 2004'ün sonlarında kötüleşti. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın müdahalesi sonrasında, 29 Ekim'de bir helikopterle Ürdün'e, oradan da bir uçakla Fransa'daki bir hastaneye nakledildi. Filistin Yönetimi, 11 Kasım 2004'te Arafat'ın vefat ettiğini resmen duyurdu.
İsrail'in, Arafat'ın vasiyeti olan Kudüs'e gömülme talebini reddetmesi üzerine, Filistinli lider Ramallah'taki El Mukataa (Filistin Başkanlık Karargahı) yerleşkesine defnedildi.
Ebu Ammar'ın şehadetinin bu yılki yıl dönümü, 7 Ekim 2023'ten bu yana süren ve Amerika-Avrupa desteğiyle gerçekleşen İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırım ve etnik temizlik savaşı, cinayetler, Yahudileştirme ve yerleşim faaliyetlerinin Filistin varlığını hedef alarak Filistin davasını tasfiye etmeye çalıştığı bir dönemde geliyor. Soykırım sonucunda 239 binden fazla Filistinli (çoğu çocuk ve kadın) hayatını kaybetti veya yaralandı, on binlerce kişi kayboldu ve yüz binlerce kişi yerinden edildi.