ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk yönetiminden bu yana gündeminde olan Müslüman Kardeşler'i (İhvan) terör örgütü ilan etme planı, son imzaladığı kararnameyle bir adım daha yaklaştı, ancak bu hamle Orta Doğu'da büyük bir yankı uyandırmadı.
Bir Arap yetkili, bu adımı "sembolik" olarak nitelendirirken, Körfez'deki bir Batılı diplomat ise kararın "unutulabilir" olduğunu söyledi. En güçlü tepki ise, Trump'ın kararnamesinin yeterince ileri gitmediğini savunan İsrail yanlısı seslerden, özellikle Laura Loomer gibi aktivistlerden geldi.
Uzmanlar, bölgeden gelen bu kayıtsız tepkinin ve İsrail yanlısı aktivistlerin yoğun odağının, Trump'ın iki dönemi arasında Orta Doğu'nun ne kadar değiştiğini gösterdiğini belirtiyor. Baker Enstitüsü'nden Körfez uzmanı Kristian Coates Ulrichsen, "İlk Trump dönemindeki gibi bu baskının büyük bir Körfez boyutu yok gibi görünüyor. Daha çok Loomer ve bazı Maga tabanının arkasında olduğu anlaşılıyor." dedi.
İsrail'in bir numaralı çıkarı
İhvan, Arap dünyasında 1920'lerin sonlarında İngiliz sömürge yönetimine karşı Mısır'da kurulan, İslami ilke ve yasalara dayalı siyasi bir hareket olarak biliniyor. BAE ve Suudi Arabistan gibi karşıt devletlerin yanı sıra, İhvan her zaman içeriden de ciddi rakiplere sahip oldu.
Ancak grubun birçok kolunu birleştiren temel faktörlerden biri Filistin davasına sempati ve İsrail'e karşıtlık. Hem silahlı hem de siyasi kanadı bulunan Hamas, Mısır'daki İhvan'ın bir kolu olarak ortaya çıkmıştı.
Kararname, bölgesel güvenlik mimarisini değiştirme potansiyeli taşıyor
Trump'ın kararnameyle incelemeye alacağı İhvan'a bağlı gruplar, Türkiye gibi İhvan'ın yasaklanmadığı NATO müttefiklerini atlayarak, özellikle Mısır, Ürdün ve Lübnan'daki yapıları hedef alıyor. Lübnan'daki İhvan ile uyumlu Sünni siyasi parti Cemaat-i İslamiye'nin (Hizbullah gibi) İsrail'in hedef aldığı El-Fecr Kuvvetleri adlı silahlı kanadı bulunuyor.
Kelanic, "Bunlar İsrail için en büyük ilgiye sahip ülkeler. Eğer Trump bu adımı tamamlarsa, İsrail'in terör gruplarıyla çevrili olduğu fikrini güçlendirir. Bu, İsrail'in Lübnan'a yönelik daha fazla saldırısı için bir ABD mührü olabilir." uyarısında bulundu.
Kelanic, bu hamlenin İsrail'deki iç siyaset açısından da sonuçları olabileceğini ve yolsuzluk davasıyla mücadele eden Netanyahu'nun, İhvan'ı tamamen yasaklama sürecini tamamlama yönündeki sözlerinin, İsrail'deki Filistin partilerine yönelik bir baskının habercisi olabileceğini belirtti.
Değişen Körfez öncelikleri
Trump, İhvan'ı ilk kez 2017'de, Arap Baharı protestolarının yarattığı ayrılıkların yaşandığı dönemde gündeme getirmişti. O dönemde Suudi Arabistan ve BAE, hareketin kendi monarşileri için tehlikeli olduğu gerekçesiyle İhvan'a karşı sert bir tavır almıştı. Ancak bu iki ülke, 2021'de Katar'la ilişkileri yeniden tesis eden Al Ula anlaşmasını imzalayarak bölgedeki tansiyonu düşürmeye çalıştı.
Uzman Ulrichsen, "Savaşlar verildi ve bölge artık bir noktaya ilerledi." diyerek, Gazze'deki savaş ve İran ile gerginliğin yeni endişeleri ön plana çıkardığını belirtti. Örneğin, Mısır ve Katar, Hamas ile İsrail arasındaki arabuluculuk çabalarına öncülük etmişti.
Öte yandan, Sudan'daki güncel çatışmada ise Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye ile birlikte Sudan Silahlı Kuvvetleri'ni desteklerken, BAE'nin desteklediği Hızlı Destek Kuvvetleri'ne karşı çıktı. BAE Danışmanı Anwar Gargash, Trump'ın kararnamesini, Sudan Silahlı Kuvvetleri'nin içindeki İhvan bağlantılı unsurları itibarsızlaştırmak için kullanmakta gecikmedi.




