Trump’ın Gazze için sunduğu “barış” planı, birçok gözlemciye göre gerçek bir çözümden çok, İsrail işgaline siyasi bir kalkan sağlıyor. Plan, uluslararası adaleti göz ardı ederken, İsrail’e hesap vermeden kendi şartlarını Filistinlilere dayatma fırsatı tanıyor. Kuveyt merkezli ReconSense Araştırma Merkezi Başkanı Abdulaziz Al-Anjeri, planın zalimle mağduru eşitlediğini ve adalet olmadan bir “sükûnet” önerdiğini vurguladı. Al-Anjeri, Uluslararası Adalet Divanı kararlarının ve BM’nin yok sayılmasının, uluslararası hukuku sadece “görüş ve kâğıt” seviyesine indirdiğini, bunun da cezasızlık kültürünü derinleştirdiğini belirtti.
Siyasi analist Eyad Al-Qara ise, planın bir barış projesi değil, Amerikan diliyle sunulan bir İsrail projesi olduğunu söyledi. Netanyahu’nun planın hazırlanmasında aktif rol almasının, asıl amacın askeri başarısızlık sonrası işgal şartlarını dayatmak olduğunu gösterdiğini ifade etti. Al-Qara, saldırıların tamamen durması, Gazze’den tam çekilme ve ablukanın kaldırılması olmadan hiçbir planın Filistin halkı için barış anlamına gelmeyeceğini vurguladı.
Trump’ın planı, İsrail’in Gazze’yi işgal etmeyeceği ve ilhak etmeyeceği, tüm askeri operasyonların 72 saatliğine durdurulacağı, esir değişimi yapılacağı ve İsrail’in kademeli olarak çekileceği gibi maddeler içeriyor. Ancak, Hamas’ın silahsızlandırılması ve Gazze yönetiminden dışlanması şart koşulurken, İsrail’in askeri hareketlerine herhangi bir kısıtlama getirilmemesi, çifte standart eleştirilerine yol açıyor. Ayrıca, Gazze’de yeni bir “Barış Konseyi” kurulması ve bu yapının Trump ile Tony Blair’in gözetiminde olması öngörülüyor.
İsrail’in ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de sürdürdüğü saldırılarda, Filistin Sağlık Bakanlığı’na göre yaklaşık 235 bin kişi şehit oldu veya yaralandı. Uzmanlar, adaletin yerini siyasi manevraların almasının, Filistinlilerin haklarını ve uluslararası hukuku daha da zayıflatacağı uyarısında bulunuyor.
