Filistin-İsrail meselesi, sadece siyasi arenada değil, sinema dünyasında da yankı bulmaya devam ediyor. Columbia Üniversitesi'ndeki Filistin yanlısı öğrenci protestolarını konu alan Kei Pritsker ve Michael T. Workman’ın yönettiği ‘The Encampments’, aktivistlerin adalet arayışını ve kampüs içindeki zorlu mücadelelerini belgesel formatında ele alıyor. Aynı dönemde yayımlanan Wendy Sachs’ın ‘October 8’ filmi ise İsrail yanlısı bir bakış açısıyla, antisemitizm iddialarını merkeze alıyor.

İki farklı anlatı

‘The Encampments’, Columbia Üniversitesi’nde altı hafta süren oturma eylemlerini mercek altına alıyor. Belgesel, Filistinli aktivist Mahmut Halil ve Filistin davasını destekleyen Yahudi öğrenciler gibi çeşitli karakterler üzerinden, adalet ve eşitlik taleplerini dile getiriyor. Filmde, üniversitenin 13,6 milyar dolarlık fonunun, İsrail ile bağlantılı silah ve teknoloji şirketlerinden çekilmesi talebi vurgulanıyor.

Buna karşılık, ‘October 8’, Filistin yanlısı protestoları antisemitizmle ilişkilendiren bir anlatı sunuyor. Wendy Sachs’ın yönettiği bu film, sosyal medyadan alınan videolar ve İsrail yanlısı figürlerin röportajlarıyla, Filistin yanlısı hareketlerin İsrail karşıtı nefret söylemleri içerdiğini öne sürüyor. Ancak film, bağlamdan koparılmış görüntüler ve doğrulanmamış iddialar nedeniyle eleştiriliyor.

Netanyahu askerleri savaş suçu işlemeye gönderiyor
Netanyahu askerleri savaş suçu işlemeye gönderiyor
İçeriği Görüntüle

Protestolar ve özgürlük mücadelesi

‘The Encampments’, Columbia Üniversitesi’nin tarihindeki diğer öğrenci hareketlerine de atıfta bulunuyor. 1968’de Vietnam Savaşı’na karşı yapılan protestolarla günümüz Filistin yanlısı eylemler arasında bağ kuran belgesel, üniversitenin protestoculara karşı polis müdahalesini eleştiriyor. Film, özgürlük ve adalet arayışında gençlerin cesaretini yansıtırken, aynı zamanda üniversite yönetiminin ekonomik çıkarlarını önceliklendirdiğini gözler önüne seriyor.

İsrail yanlısı propaganda eleştirisi

‘October 8’, İsrail’i bir “sivil haklar hareketi” olarak tanımlarken, Filistin yanlısı grupları radikal unsurlarla ilişkilendiren bir söylem geliştiriyor. Film, Hamas’ın ABD demokrasisini tehdit ettiğini iddia ederken, Filistinlileri tek bir monolitik yapı olarak sunuyor. Bu, Filistin toplumundaki çeşitliliği ve İsrail’in işgal politikalarının etkilerini görmezden gelen bir yaklaşım olarak eleştiriliyor.

Sinemada yeni bir cephe

Filistin-İsrail çatışmasının sinema dünyasına taşınması, bu meselenin küresel ölçekte daha fazla tartışılmasına olanak sağlıyor. ‘The Encampments’, protestoların arka planındaki ekonomik ve siyasi bağları tam anlamıyla çözümleyememekle eleştirilirken, ‘October 8’ ise manipülatif bir propaganda eseri olarak değerlendiriliyor.

Gazetecilik ve gerçeklerin gücü

Eleştirmenler, bu tür tartışmalı yapımlara karşı en etkili yöntemin, doğru bilgi ve gazetecilik etiği olduğunu vurguluyor. Louis Theroux’nun ‘The Settlers’ gibi yapımların başarısı, tarafsız ve titiz bir gazetecilik anlayışından kaynaklanıyor. Sinema, çatışmanın karmaşıklığını anlamak ve daha geniş kitlelere ulaştırmak için güçlü bir araç olmaya devam ediyor.

Orta Doğu Haber