Lockyear, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki Refah kentine yönelik başlattığı kara saldırısı ve Gazze Şeridi'ndeki son durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Dünya genelinde milyonlarca kişinin İsrail ordusunun kontrolüne geçen Refah Sınır Kapısı'nın kapatılmasına ilişkin görüntüleri, 6 Mayıs'ta dehşetle izlediğine işaret eden Lockyear, buranın, Gazze Şeridi'ne giriş yapılabilen ve çaresiz durumdaki insanlara temel insani yardım sağlayabilecek az sayıda arterden biri olduğunu hatırlattı.

Lockyear, Gazze Şeridi'nin güneyinde küçük bir bölge olan Refah'a zorla gönderilen yaklaşık 1,5 milyon insanın olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Gazze'de son birkaç gündür yaşananlar, aylardır korktuğumuz durumdu. (Refah'a kara saldırısı) Bunun potansiyel sonuçları, Gazze'de son 6 aydır yaşanan felaketin ardından yeni bir felaketin daha yaşanması olabilir. Öncelikli endişemiz, hem bombalardan hem de şiddetten en doğrudan etkilenecek olanların yanı sıra tıbbi tedavi alamayan insanlara yönelik her gün devam eden sessiz ölümlerdir. Bunun, sahadaki insanlar için doğrudan ve hızlı insani sonuçları olabilir. Gazze Şeridi'ne insani yardımı nasıl sağlayacağımız konusundaki endişelerimiz de artıyor. Refah'a saldırılar durmalı. Bunun, Refah'taki halk için sonuçlarının dramatik olacağını biliyoruz."

"Refah'takilerin yeniden yer değiştirmelerini istemek insani bir eylem değil"

Reisi'yi taşıyan helikopterdeki 2 kişiyle birkaç kez telefon irtibatı sağlandığı duyuruldu Reisi'yi taşıyan helikopterdeki 2 kişiyle birkaç kez telefon irtibatı sağlandığı duyuruldu

Gazze'de acil ve kalıcı ateşkese de ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Lockyear, bu duruma (İsrail'in saldırıları) silah temini ve siyasi destek sağlayanların da Refah'ta yaşananlara ahlaki ve siyasi anlamda ortak olduğunu vurguladı.

Lockyear, Refah'ta bulunan kişilerin yeniden yer değiştirmelerini istemenin "tiksindirici" olduğunu belirterek İsrail ordusunun, Refah sınırının doğusundaki mahallelerde yaşayan Filistinlilere el-Mevasi ve Han Yunus bölgelerine gitme çağrısına ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"El-Mevasi, insani yardım sağlamak için kurulmuş bir alan değil. Burada su, elektrik, yakıt ve altyapı yok. Bu, sadece insanları sıkıntılı bir bölgeden diğerine taşımaktır. Han Yunus bölgesinin geniş bir bölümü sadece yerle bir haline getirilmedi, tamamen toz haline getirildi. Bu insani bir eylem değil, insanları tekrar yerinden ettirmeye yönelik gayriahlaki bir eylemdir."

Lockyear, Refah'a yönelik devam eden saldırıların insani yardımların sağlanması konusunda da soru işaretleri oluşturduğuna işaret ederken MSF olarak Refah'taki operasyonlarını yeniden düzenlemeleri gerektiğine işaret etti.

"Refah'taki insani yardım hizmetlerinin akıbeti konusunda dehşete kapılmış durumdayız"

Refah'taki bir sahra hastanesi ve Al-Shaboura isimli klinikteki faaliyetleri askıya aldıklarını ve buralardaki hastaları tahliye etmeye başladıklarını belirten Lockyear, "Şu anda Refah'taki insani yardım hizmetlerinin akıbeti konusunda dehşete kapılmış durumdayız. Şubatta tahliye ettiğimiz Nasır Hastanesine geri dönebilmek gibi alternatif planlara bakıyoruz. (Gazze'de) Öngörülebilir insani ve tıbbi yardım sağlayabilme konusunda inanılmaz derecede belirsiz bir durum var. Bu, Refah'a saldırıyla daha da karmaşık hale geldi." diye konuştu.

Lockyear, İsrailli yetkililerden "Refah'tan ayrılmalarını istemeleri" yönündeki ihtimale karşılık hazırlıklar yaptıklarını da kaydetti.

Acil durum planı yapmak için çok belirsiz bir ortam olduğunun altını çizen Lockyear, dünyanın herhangi bir yerindeki bir hastaneden kısa bir süre önce gelen bir bildirimle tahliyesinin ve hizmetlerinin kesintiye uğramasının beklenemeyeceğini söyledi.

Lockyear, Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) verilerine göre, Gazze Şeridi'nde faaliyet gösteren hastanelerin yalnızca üçte birinin faaliyet gösterdiğini, "Bu, gerçekten felaket üstüne felaket." dedi.

"Sınırın kapatılması Gazze halkı ve bir bütün olarak toplum için belirsizlik oluşturdu"

Gazze'de tedavi için tahliye edilmesi gereken hastaların bulunduğunu ve bu işlemlerin de durmasının felaketin bir başka unsuru olduğunu kaydeden Lockyear, "Sınırın kapatılması sadece temel malzemelerin içeri girmesini engellemekle kalmadı, aynı zamanda Gazze halkı ve bir bütün olarak toplum için belirsizlik oluşturdu. Bu, çaresizce Gazze dışında tahliye olmaya ihtiyaç duyan hastaların dışarı çıkmasını engelledi." diye konuştu.

Lockyear, Gazze'de insani yardım faaliyetlerinin çok sınırlı olduğunu ve çok zor koşullarda içeriye yardımların girebildiğine dikkati çekerek özellikle kuşatma altında bulunan Gazze'nin kuzeyindeki yetersiz beslenme endişesinin her geçen gün arttığını bildirdi.

Gazze'de özellikle yakıt kıtlığının en önemli sorunlardan biri olduğuna işaret eden Lockyear, hemen hemen her bölgenin saldırı altında olmasının insani yardım çalışanlarının işini daha zorlaştırdığının altını çizdi.

Lockyear, Gazze halkına karşı acımasız saldırılarda binlerce sivil kaybına tanık olduklarını belirterek "Eğer bu çatışma devam ederse daha çok can kaybına şahit olacağımızın kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Adalet Divanının (UAD), İsrail aleyhindeki davada 26 Ocak'ta bir dizi tedbir kararı aldığını hatırlatan Lockyear, bunların içerisinde İsrail'in uygulaması gereken, sivillerin öldürülmesinin önlenmesi ve Gazze'ye insani yardımların büyük ölçekte girişine izin verilmesi gibi kararların olduğunu da hatırlattı. Lockyear, bu iki karara da uyulduğunu düşünmediğini vurguladı.