Orta Doğu

İsrail'den Gazze'ye 'çifte bilgi ablukası': Dış basının girişi hala yasak

Ateşkesin üzerinden günler geçmesine rağmen İsrail, Refah ve Erez kapılarından uluslararası basının girişini engellemeyi sürdürüyor.

Abone Ol

Gazze’de ateşkes yürürlükte olmasına rağmen, bölgede bağımsız tanıklık ve delil toplama faaliyetleri hala mümkün değil. Barbar İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana uyguladığı uluslararası basın yasağını ateşkes sonrasında da sürdürüyor. Refah ve Erez kapılarından yabancı basına geçiş izni verilmezken, sadece askeri refakatli ve kısıtlı turlar teklif ediliyor. Bu durum, yıkımın boyutu, sivil kayıpların niteliği ve olası savaş suçu delillerinin bağımsız biçimde belgelenmesini engelliyor.

Soykırım yöntemi: Kapılar gerçeğe kapalı

İsrail’in yabancı basına uyguladığı genel erişim yasağı, sadece bir basın özgürlüğü tartışması değil, aynı zamanda delil zincirinin koparılması anlamına geliyor. Ateşkes sonrasında gündeme gelen toplu mezarlar, hastane saldırılarının izleri ve yıkılmış altyapının hedef alınma biçimleri bağımsız biçimde belgelenemiyor.

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), bu yasağa karşı İsrail Yüksek Mahkemesi’ne başvurdu. Komite, yasağın "bağımsız erişimi engelleyerek ifade özgürlüğünü ve delil toplamayı ihlal ettiğini" vurguluyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) de aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptığı başvuruda "Gazze’deki medya ablukasının kaldırılmasının, adaletin ön koşulu" olduğunu belirtti.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) Genel Sekreteri Anthony Bellanger, bu durumu sert bir şekilde eleştirdi: "İsrail, tanıkları susturup izleyiciyi kör ediyor. Bu, savaş suçlarını örtmenin yeni biçimi."

Gazeteciler bilinçli şekilde hedef alındı

Bu bilgi ablukasının ikinci ve daha çarpıcı ayağı ise doğrudan hedef alma stratejisi. Anadolu Ajansı’nın 2025 verilerine göre 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze ve çevresinde 254 gazeteci hayatını kaybetti. Bu, modern savaş tarihinin en yüksek gazeteci kaybı olarak kayıtlara geçti. CPJ ve RSF’nin raporları, bu ölümlerin büyük çoğunluğunun görev sırasında ve açık kimlikle yaşandığını gösteriyor.

Lübnan’da Reuters kameramanı Issam Abdallah’ın öldürüldüğü 13 Ekim 2023 tarihli saldırı, bu stratejinin bir örneği oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), saldırıyı “görünür gazetecilere yönelik, görünürde kasten yapılan ve bu haliyle savaş suçu sayılabilecek bir eylem” diye niteledi. Birleşmiş Milletler’in Lübnan’daki Geçici Görev Gücü (UNIFIL) de, tanımlı gazeteci grubuna tank atışı yapıldığı sonucuna işaret ederek, "Atış, gazetecilerin bulunduğu noktanın bilinmesine rağmen yapıldı" sonucunu paylaştı.

Suçun yeni aracı: Sessizlik

Gazze Medya Ofisi’nin raporları, ölen gazetecilerin büyük bölümünün "görev başında ve basın kimliğiyle" öldüğünü doğruluyor. Bu tablo, "içeride tanığı sustur, dışarıdan tanığı sokma" çizgisinin iki ayaklı işlediğini ve hakikati tamamen kontrol altında tutma stratejisinin bir parçası olduğunu gösteriyor.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi, "Basın susturuldukça adalet uzaklaşıyor. Gerçeğe erişim bir insan hakkıdır, savaşın değil barışın teminatıdır" açıklamasını yaptı. Gazze’de artık bombalar susmuş olabilir, ancak İsrail’in sessizlik politikası, savaşın yeni biçimi haline geldi.

Orta Doğu Haber