Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 25 yıl geçti. Söz konusu olay, daha önceki müdahalelere benzemediği için bu isimle adlandırıldı.

Refah Partisi, mahalli idarelerdeki başarılarının ardından 1995 Genel Seçimleri’ni kazandı. Genel Başkan Necmettin Erbakan’ın hükümeti kurma görevinin doğal adayı olarak tebarüz etmesi, dönemin yerleşik sistemini rahatsız etti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel farklı yolar denese de görevi Erbakan’a vermek zorunda kaldı.

Erbakan, 1996 yılında Doğru Yol Partisi ile koalisyon hükümeti kurdu ve güvenoyu alarak vazifeye başladı. Ancak Refah'ın hükümeti kurması ve Erbakan'ın Başbakan olmasıyla birlikte Türkiye'de toplu bir cinnet senaryosu sahneye kondu.

ERBAKAN'IN BAŞARISI VESAYETÇİ ODAKLARI RAHATSIZ ETTİ

Halkın seçtiği bir partinin ülkeyi halk adına yönetecek olması başta işadamları olmak üzere pek çok kişiyi rahatsız etti. Ülkedeki seküler vesayetçi odaklar ise medya, asker, sendikalar ve bürokrasi eliyle hükümeti engellemek adına çeşitli hamleler yaptı. Ülkenin “şeriat tehlikesi” ile karşı karşıya olduğu iddiaları sistemli olarak dillendirildi.

Mitingler, açıklamalar, karalama içerikli yayınlar sürerken, hükümet özellikle ekonomi ve dış politika alanında pozitif açılımlar sağladı. İktisadi olarak halkın refah seviyesi yükselirken, Erbakan liderliğinde İslam Birliği’nin ilk nüvesini teşkil eden D8 Projesi hayata geçirildi.

SEKİZ SAATLİK MGK TOPLANTISI

1997 yılında, İslami idare iddialarının gölgesinde toplanan MGK’da asker, yetki sınırlarını aşarak hükümete bazı şartlar dayattı ve üstü kapalı darbe tehdidinde bulundu.

MGK bildirisinin yayımlanmasının ardından, 1 Mart 1997'de askerlerin MGK toplantısına getirerek, hükümetten yapılmasını istediği 20 madde ortaya çıktı. Bu taleplerin arasında, "Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK'daki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi" de vardı.

Erbakan, bu 20 maddedeki bazı ifadeleri kabul etmeyerek, kararları imzalamadı. 3 Mart'ta DYP'nin bazı önde gelen isimleri, hükümetten çekilme çağrısında bulundu. Çiller, Başbakanlık'ta bir araya geldiği Erbakan'ı "MGK kararlarını imzalaması" konusunda iknaya çalıştı.

Bu süreçte bir basın toplantısı düzenleyen Erbakan, yeni hükümet arayışlarına tepki göstererek, "Hükümet TBMM'de kurulur, MGK'da kurulmaz" ifadelerini kullandı.

ERBAKAN İSTİFA ETTİ, REFAH PARTİSİ KAPATILDI

Zannedildiğinin aksine Erbakan, MGK toplantısının ardından değil, koalisyon protokolü icabı başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek üzere Temmuz 1997’de istifasını sundu. 28 Şubat’ı devam eden bir “süreç” haline getiren unsurlar ise Erbakan’dan sonra gelen hükümetlerin, askerin dayatmalarını harfiyen tatbik etmesinden ileri gelmektedir.

TÜSİAD'ın, medyanın, askerlerin üçlü koalisyonuyla seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. Ardından Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu.

YENİ HÜKÜMET KURULDU

Demirel başkanlığında 25 Haziran'da gerçekleşen MGK toplantısı, Erbakan'ın katıldığı son MGK toplantısı oldu. 30 Haziran'da 55. Cumhuriyet Hükümeti, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında kuruldu.

ANAP-DSP ve DTP ortaklığıyla kurulan hükümette DSP lideri Bülent Ecevit Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı.

Bu arada, Anayasa Mahkemesi RP'yi, 16 Ocak 1998'de "demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı davranarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve millet egemenliği ilkelerini çiğnediği ve irticai faaliyetlerin odağı olduğu" gerekçesiyle kapattı. Genel Başkan Necmettin Erbakan ile Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, İbrahim Halil Çelik'in milletvekillikleri düşürüldü ve 5 yıl siyaset yasağı konuldu.