İsrail yönetiminin, bölgesel güvenlik endişeleri nedeniyle Ukrayna savaşında Rusya'ya karşı temkinli bir ton tutturmakta ısrar etmesi, bu kritik süreçte onu Batılı müttefikleriyle zor durumda bıraktı.

Rusya'yı açık şekilde kınamaktan çekinen, Ukrayna'ya silah desteği sağlamayı reddeden ve Vladimir Putin'e ve ona yakın isimlere yaptırımlar uygulamaktan kaçınan Tel Aviv yönetimi, Batılı müttefikleri arasında kendisini istisnai bir durumda konumlandırarak dikkatleri üzerine çekti.

Batılı aktörlerin Rusya karşıtı adımlarında artık Rus vatandaşı sivilleri bile doğrudan hedef alacak şekilde kitlesel cezalandırma yöntemlerine başvurduğu bu süreçte İsrail, Ukrayna yanlısı bir pozisyon alması için artan baskılarla karşı karşıya.

İSRAİL SURİYE'DEKİ ÇIKARLARINI KAYBETMEK İSTEMİYOR

İsrail'in Rusya'ya yaptırımlar konusunda başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerine katılmaya çekimser yaklaşmasındaki en büyük nedenlerden birisi Suriye.

İç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de İran destekli gruplara ve rejime ait askeri noktalara sık sık hava saldırıları düzenleyen İsrail güçleri, son olarak 8 Mart'ta başkent Şam çevresindeki noktalara düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızlarından 2 komutanı öldürdü.

İsrail, 23 Şubat'ta Suriye'nin güneyindeki Kuneytra iline, 17 Şubat'ta da Şam'a saldırı gerçekleştirdi.

Rusya'nın hava sahasını kontrol ettiği Suriye’de Esed rejimine ve İran güçlerine karşı bu eylemsellik özgürlüğünü koruma amacındaki Tel Aviv yönetimi, Moskova'ya verdiği tepkinin dozunu minimum hasara neden olacak şekilde ayarlıyor.

Zira Moskova, savaşın henüz ilk gününde, İsrail'in verdiği tepki son derece hafif olmasına rağmen Suriye üzerinden ilk tepkiyi göstermişti.

İsrail Dışişleri Bakanlığının, Ukrayna'daki durumdan "endişeli" olduğunu belirten ve "diplomatik çözüm" tavsiyesinde bulunan açıklamasının ardından Rusya, "İsrail’in Golan Tepelerindeki varlığının uluslararası hukuka aykırı olduğunu" hatırlattı.

Rusya, yaptığı açıklamada, "Tel Aviv'in, işgal altındaki Golan Tepelerinde yerleşimleri genişletme planları duyurmasından endişeliyiz. Rusya, Suriye'nin bir parçası Golan Tepelerindeki İsrail egemenliğini tanımamaktadır." ifadelerine yer verdi. Moskova, Birleşmiş Milletlerdeki misyonu aracılığıyla yaptığı bu açıklamasıyla, uluslararası arenada İsrail yönetimine karşı atabileceği adımların mesajını ilk anda verdi.

İsrailli yetkililer, Ukrayna-Rusya krizinin başlamasından bu yana diaspora Yahudilerinin İsrail’e göçü anlamına gelen "Aliya" kapsamında yaklaşık 150 bin Ukrayna Yahudisini göç etmeleri için teşvik ediyor.

Başbakan Naftali Bennett, 23 Şubat'ta yaptığı açıklamada, dünya genelindeki Yahudilere seslenerek kapılarının açık olduğunu ve "onları İsrail'de bir evin beklediğini" söylerken, Aliya ve Entegrasyon Bakanı Pnina Tamano-Shata da "Ukrayna'dan binlerce Yahudi göçmeni kabul etmeye hazırız." dedi.

İsrail, sözde "Geri Dönüş" yasası uyarınca Aliya yani diaspora Yahudilerinin İsrail'e göçünü garanti altına alarak bu kişilere vatandaşlık hakkı tanıyor. İsrail, tarihi Filistin topraklarında uyguladığı işgal politikası çerçevesinde de gelen Yahudilerin büyük kısmını Filistin topraklarına yerleştiriyor.

ABD, İSRAİL’İN TAVRINDAN RAHATSIZ

Ancak İsrail'in ne Suriye'deki çıkarları ne de Aliya avantajı, Batılı müttefiklerinin Rusya ile yürüttüğü mücadelede kabul edilebilir görünüyor.

Şimdiye kadar pek çok Batılı ülkeden askeri mühimmat desteği alan Kiev yönetimi, İsrail'deki Büyükelçisi Yevgen Korniychuk aracılığıyla silah desteği için İsrail nezdinde defalarca girişimde bulunmasına rağmen bu talepleri karşılık bulmadı.

ABD'li birçok devlet insanı, Amerikan medyasına yaptıkları açıklamalarda, Ukrayna'ya silah göndermeme kararı nedeniyle İsrail'i eleştirdi. ABD'li yetkililerin, sözde terörle mücadele konusunda genellikle Müslüman ülkelerin yönetimlerine hitaben kullandığını görmeye alıştığımız, "ya bizdensin ya onlardan" şeklindeki emrivaki dili bu kez İsrail'e karşı kullandıklarını gördük.

Tel Aviv yönetimi, Suriye'deki 'çıkarları' ile onlarca yıldır Batı blokuyla kurduğu ideolojik ve siyasi ittifakın temsil ettiği 'değerler' arasında seçim yapmak zorunda görünüyor.

Ukrayna savaşı 17. gününe girerken pozisyonu net bir şekilde ortaya konması beklenen İsrail yönetimine meydan okuyan soru ise şu: İsrail bu süreçte stratejik çıkarı mı ideolojik değeri mi tercih edecek, yoksa kutuplaşmayı giderek daha fazla zorlayan bu siyasi spektrumda istisnai konumunu devam ettirmeyi başarabilecek mi?