Irak’ın Selahaddin vilayetine bağlı Türkmenlerin yaşadığı Amirli ilçesinde 9-10 Kasım 2021’de terör örgütü DEAŞ’ın gerçekleştirdiği iki ayrı saldırı sonucu 4 Türkmen hayatını

Şii terör örgütleri ve DEAŞ, mezhep savaşlarını körüklemek için yeniden siviller yönelik eylemlerini arttırdı.

DEAŞ’ın ikinci adamı olarak bilinen Sami Casim Muhammed el-Cuburi’nin (el-Hac Hamid) yurt dışında tutuklanması ve DEAŞ’ın Kerkük’teki keskin nişancı birimi sorumlusu Ebu Katade’nin Irak güvenlik güçleri tarafından öldürülmesi gibi operasyonlarla DEAŞ’a karşı önemli kazanımlar elde edildi.

DEAŞ 2019 yılından itibaren Kerkük, Diyala ve Selahaddin vilayetine bağlı Tuzhurmatu ve Amirli İlçeleri ve çevresindeki faaliyetlerinin yoğunlaştırdı.

DEAŞ’ın Türkmen bölgelerindeki artan saldırılarına rağmen Irak güvenlik güçlerinin şu ana kadar gerçekleştirdiği askerî operasyonlar yetersiz kaldı.

ORSAM’dan Selçuk Bacalan ve Adil Zineelabdin’in kaleme aldığı “Türkmen Bölgelerinde Artan IŞİD Saldırıları” analizine göre:

Türkmenlerin yaşadığı bölgeler sadece Yayçı özelinde değil, Irak’ın kuzeyiyle güneyi ve doğusuyla batısını birbirine bağlaması nedeniyle farklı grupların arasında bölgeyi kontrol etme noktasında rekabete yol açmıştır. Bölgedeki bu rekabet nedeniyle 2003-2017 yılları arasında merkezî hükûmete bağlı güvenlik güçlerinin sayısı artırılamamıştır. 2017 yılından sonraysa Türkmen bölgeleri nispi bir istikrara kavuşmasına rağmen 2019 Ekim ayından itibaren Irak’ın başkenti Bağdat ve güney vilayetlerinde başlayan geniş çaplı hükûmet karşıtı halk gösterilerinin ardından Kerkük’ün güneyi, Diyala’nın kuzeyi ve Selahaddin vilayetinin doğusunda bulunan Tazehurmatu, Dakuk, Tuzhurmatu, Amirli, Hanekin, Celevle gibi bölgelerde DEAİ saldırılarında artış görülmektedir. Söz konusu bölgelerin Türkmenlerin çoğunluk ve yoğun olduğu bölgeler olması Türkmenlerin güvenliğini de doğrudan tehdit altına almaktadır.

2021 Irak Parlamento Seçimleri Sonrası Türkmen Bölgelerindeki Güvenlik Durumu

Eski Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, 9 Aralık 2017 tarihinde DEAŞ’ın Irak’ta askerî olarak yenildiğini açıklamıştır. Bunun üzerinden 4 yıla yakın bir sürenin geçmesine rağmen başta Kerkük, Selahaddin, Diyala, Musul ve Bağdat vilayetlerinde DEAŞ’ın faaliyetlerinin etki ve kapasitesinin artarak devam ettiği görülmektedir. Genellikle DEAŞ militanları, Irak’ın genelinde meydana gelen siyasi ve bölgesel sorunlardan kaynaklı güvenlik krizlerini fırsata çevirerek terör faaliyetlerini hızlandırmaktadır. 2020 yılında İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Komisyonu Genel Sekreteri Ebu Mehdi el-Mühendis’in Bağdat Havaalanı’nda ABD saldırısı sonucu öldürülmesinin ardından ABD-İran gerilimi bölgenin istikrarsızlığını etkilemiştir. 10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen erken seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Haşdi Şaabi güçlerinin siyasi kanadını temsil eden siyasi partilerin seçim sonuçlarına yönelik gerçekleştirdikleri protestolar ve Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin evine yapılan silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırısı nedeniyle Bağdat’ta ortaya çıkan güvenlik açığı ve siyasi istikrarsızlık, DEAŞ tarafından kullanılmıştır. Diyala’nın Mukdadiye ilçesindeki saldırı, Kerkük’e bağlı Türkmen köyü Türkalan saldırısı ve ardından Amirli’deki son iki saldırıyla 4 Türkmen’in öldürülmesi, DEAŞ’ın bölgedeki güvenlik zafiyetinden yararlanmaya devam ettiğini göstermektedir. Son saldırılar özellikle DEAŞ’ın kırsal bölgelerdeki etkinliğini göstermesi açısından önemlidir.

DEAŞ’ın, son eylemleriyle bölgede istikrarsızlığı arttırarak kendi varlığını kanıtlamaya ve mezhepsel ve etnik kavgaya yol açabilecek saldırılar gerçekleştirmeye çalıştığı ifade edilebilir. Nitekim özellikle Mukdadiye ve Amirli’nin çevresinde gerçekleştirilen son saldırılar, mezhep kavgası riskini artırabilir. Diğer yandan DEAŞ’ın Türkalan, Altunköprü ve Dakuk gibi Türkmenlerle birlikte Kürtler ve Arapların da yaşadığı bölgelerde düzenlediği saldırılar ise etnik kavgaya yol açma potansiyeline sahiptir. Zira bazı Kürt tarafları da bu saldırılardan yola çıkarak Peşmergelerin Kerkük’e geri dönmesini talep etmektedir.

Ayrıca DEAŞ militanlarının Kerkük, Selahaddin ve Diyala vilayetlerinin çevresinde etkinliğini artırmasına coğrafi koşulların yardımcı olduğu ifade edilebilir. DEAŞ militanlarının eylemlerini gerçekleştirmesini kolaylaştıran zor coğrafi koşulların yanı sıra bu bölgelerde sınırlı da olsa DEAŞ’a destek veren aşiret ve köylerin olduğu söylenebilir. Kerkük ile Selahaddin arasında geniş çöl alanları ve dağlık bölge olduğu için kontrol edilmesi zorlaşmaktadır. Hem DEAŞ’ın yaptığı yıkım hem de DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlar nedeniyle onlarca köyün zarar görmesi sonucu boşalan bu köyler DEAŞ tarafından kullanılmaktadır. DEAŞ tehdidinin devam etmesi, Bayat köyleri gibi bölgelerini terk eden Türkmenlerin geri dönüşünün önüne geçmektedir. Diyala çevresininse yine ağaçlık ve çöl alanlardan oluşması ve kuzeydoğuya uzanan Hemrin Dağları nedeniyle DEAŞ militanlarının vur kaç saldırı yöntemini kolaylaştırmaktadır.

Tuzhurmatu ve Amirli’nin Selahaddin vilayetinin batısına açılan bölgedeki Hemrin Dağları ve bu bölgelerde büyük ölçüde yerleşim yerlerinin olmaması nedeniyle geniş arazide güvenlik güçlerinin operasyon kapasitesi zayıflamaktadır. Tuzhurmatu ve Amirli’nin batısındaki geniş alanda Haşdi Şaabi bünyesindeki 16. Tugay (Türkmen Tugayı) ve 52. Tugay’ın (Amirli Tugayı) etkili operasyonlar gerçekleştirdiği görülmektedir. Söz konusu operasyonlar Irak Ordusu tarafından da desteklenmektedir. Nitekim bu bölgelerdeki köylerin DEAŞ’a karşı korunması, Mukdadiye ilçesindeki son DEAŞ saldırısıyla gündeme gelen mezhep kavgasının önüne geçebilir. Bayat köylerinin nüfus çoğunluğunu Sünnilerin oluşturması nedeniyle bu bölgelere DEAŞ tarafından yapılabilecek saldırılar, mezhep kavgası spekülasyonlarına yol açabilir. Ayrıca DEAŞ’tan zarar gören tarafların intikam alma olasılığının da önüne geçebilir. Nitekim bu tehlike Mukdadiye’deki son olaylarda kendini göstermiştir.

DEAŞ Saldırılarının Türkmen Bölgelerine Yansımaları

Irak’taki istikrarsızlıktan ve DEAŞ saldırılarından en çok etkilenen bölgelerin Türkmenlerin yoğunluklu olarak yaşadığı bölgeler olduğu görülmektedir. Bu bölgelerde başta DEAŞ ve PKK olmak üzere terör örgütlerinin varlığı ve IKBY’nin bunu bahane ederek Peşmergelerin bu bölgelere geri dönmesi konusundaki baskısı göz önünde bulundurulduğunda, siyasi anlamda dağınık bir görüntü sergileyen Türkmen siyasi güçlerin ortak hareket etmesi gerektiği düşünülmektedir. Peşmergelerin söz konusu bölgelere geri dönüşü yönünde Irak merkezî hükûmeti ile IKBY arasında bazı görüşmelerin yapıldığı bilinmektedir. IKBY Peşmerge Bakanlığının Medya Birimi tarafından 27 Ekim 2021’de yapılan açıklamalara göre, Irak Ortak Operasyonlar Komutanı Yardımcısı Abdulemir eş-Şimmeri, Peşmerge Genelkurmay Başkanı Cemal Eminki ve DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon temsilcilerinin katılımıyla Erbil Havalananı’nda gerçekleştirilen toplantıda tartışmalı bölgeler olarak adlandırılan Kerkük ve diğer karma etnik yapılı bölgelerde güvenlik boşluğunun giderilmesi için Peşmergeler ve Irak ordu birliklerinden oluşacak iki ortak tugayın kurulması için son adımların atıldığı belirtilmiştir. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin 20 Kasım 2021’de aldığı bir kararla Peşmergelere bağlı 20. Tugay’ın, Peşmerge Bakanlığından ayrılarak Irak Savunma Bakanlığına bağlanması, Türkmenler açısından endişeyle karşılanmıştır. Nitekim tartışmalı olarak ifade edilen bölgelerde, artan DEAŞ saldırıları bahane edilerek söz konusu bölgelerde güvenlik zafiyetinin ortadan kaldırılması amacıyla başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yoğun yaşadıkları bölgelere konuşlanacağı konusunda şüpheler bulunmaktadır. Bu durum başta Türkmenler olmak üzere bölgede yaşayan diğer unsurları da tedirgin etmektedir.

2017 sonundan itibaren alan hâkimiyetini kaybeden DEAŞ’ın saldırılarının önüne geçebilmek için Peşmerge’nin karma etnik yapılı bölgelere geri dönüşü kararını almaktan ziyade istihbarat faaliyetlerinin artırılması önemlidir. Nitekim DEAŞ’ın saldırı için kullandığı alanların büyük bölümü IKBY etkisinin nüfuz alanı dışında olan Diyala, Selahaddin ve Musul vilayetinde bulunan Hemrin Dağları’dır. Irak Ordusu, federal polis ve Şii terör örgütü Haşdi Şaabi’nin kontrol alanına giren karma etnik yapılı bölgelerde Peşmerge ile Irak istihbarat birimleri arasında bir koordinasyonun olması önemlidir. Kerkük’ün güneyinde bulunan Hilava Askerî Havaalanı gibi bölgelerde güvenliği sağlamakla sorumlu olan bazı Haşdi Şaabi militanlarının gerekli lojistik desteğin sağlanmaması ve bazı birimlere maaşların ödenmemesi gibi sorunların devam etmesi güvenlik sorununa yol açabilir. Tüm bunlara ek olarak, Irak genelindeki güvenlik güçlerinin, özellikle Haşdi Şaabi güçlerinin siyasi partilere bağlı hâle getirilmesi, bu gücün terörle mücadeledeki etkinliğini olumsuz etkilemektedir.

Seçim sonuçlarının açıklanmasında aksamalar yaşanması ve yeni hükûmetin kurulması konusunda siyasi partilerin ağırdan alması durumunda DEAŞ saldırılarında artışın yaşanması olası görünmektedir. Diğer yandan, siyasi güçler arasındaki Kerkük gibi Türkmen bölgeleri üzerine pazarlıklar, söz konusu bölgedeki istikrarsızlığı körükleyebilir.

SONUÇ

10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen seçime dair resmî olmayan ilk sonuçların açıklanmasının ardından Kerkük, Diyala ve Selahaddin gibi karma etnik, dinî ve mezhepsel yapıya sahip nüfusun yaşadığı vilayetlerde güvenlik sorununun giderek derinleştiği görülmektedir.

Ayrıca, Mustafa el-Kazımi’nin evine yapılan saldırıyla devletin prestijinin sarsılmasıyla birlikte 2017 yılından bu yana önemli darbeler alan terör örgütü DEAŞ’ın eylem yapma motivasyonunun artacağı ifade edilebilir. Kerkük ve Selahaddin vilayetine bağlı seçim sonuçlarıyla birlikte farklı etnik gruplar arasında yaşanan tartışmalar yine DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin eylemlerini arttırmasını beraberinde getirebilir.

Bu nedenle Irak hükûmeti, Kerkük ve diğer karma etnik ve dinî yapıya sahip bölgeleri siyasi pazarlık konusu hâline getirmemelidir.

Türkmen bölgelerinde güvenlik sorunlarının devam etmesi ve merkezî hükûmetin bu bölgelerde güvenliği sağlayamaması, Türkmenlerin Irak’taki varlığını olumsuz etkilemektedir. Kerkük’e bağı Türkalan, Tazehurmatu, Beşir ve Dakuk’un yanı sıra, Karatepe, Tuzhurmatu ve Amirli gibi bölgelerdeki Türkmenlerin 2003 yılından bu yana maruz kaldıkları saldırıların devam etmesi, bölgedeki Türkmen varlığının ciddi tehditlere maruz kaldığını göstermektedir.

Terör eylemleri nedeniyle Tuzhurmatu ve Amirli çevresinden göç etmek zorunda kalan Bayat köylerindeki halkın geri dönmeye çalıştığı bir dönemde DEAŞ eylemlerinin artması, bu geri dönüşü engelleyebilir. Vilayet merkezlerinden uzak kalan bu bölgelere gereken önemin verilmediği görülmektedir. Bu nedenle Tuzhurmatu ve Telafer’in vilayet statüsüne kavuşturulması yerinde olacaktır.