Osmanlı Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti'ne hediye ettiği en büyük değerlerden biri olan İskilipli Mehmed Âtıf Hoca, 1875 yılında Çorum'un İskilip ilçesine bağlı bir köyde doğdu. Daha altı aylıkken annesini kaybeden Mehmed Âtıf, dedesi Hasan Kethüda'nın himayesi altında büyüdü.

Köy imamından başladığı eğitimine, kendisindeki ilim öğrenme hevesi fark edilince 1891 yılından 1893 yılına kadar İskilip'te devam etti. İki yılın sonunda, medrese eğitimini tamamlanması için İstanbul'a gönderildi. Medrese eğitimini 1902 yılında tamamlayan Âtıf Hoca, 1905 yılında Fatih Camii'nde müderris olarak çalışmaya başladı.

İskilipli Âtıf Hoca, sohbetlerinde özellikle Tesettür, Müslümanların kendilerinden olmayanlara benzeme ihtimali ve içkinin haram olması üzerinde duruyordu.

İSTİKLAL MAHKEMESİNE GÖTÜREN KİTAP

İskilipli Âtıf Hoca, sohbetlerinde Müslümanlar için en büyük tehlikenin taklitçilik olduğu üzerinde duruyordu. Müslümanın özellikle Müslüman olmayanlara benzemeye çalışmasının, onlar gibi giyinmesinin kişinin imanını tehlikeye atacağını belirtiyordu.

Konu ile ilgili olarak, Frenk Mukallitliği ve Şapka (Batı Taklitçiliği ve Şapka) isimli, toplamda 32 sayfalık bir kitap hazırladı. Kitabında, Hz. Muhammed'in (S.A.V) "Kimَ birَ kavmeَ benzemeyeَ çalışırsa,َ oَ daَ onlardandır." (Ebûَ Dâvud,َ Libâs,َ 4/4031) hadisini şerh ederek müslümanları uyarıyordu.

Frenk Mukallitliği ve Şapka kitabı, "Şapka Kanunu" Anayasaya girmeden 1.5 yıl kadar önce, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayı alınarak toplamda 5 bin adet basılmış ve tamamı bir yıl içerisinde satılmıştı. Kitabı satan kişiler de, şapka kanunu çıktıktan sonra ellerindeki kitapları imha ettiklerini belirtmişlerdi. Tüm bunlar belgeleriyle ispat edilebiliyor olsa da, dönemin İstiklal Mahkemesi yetkilileri bunları görmezden geldi.

HUKUK AYAKLAR ALTINA ALINARAK İDAM KARARI VERİLDİ

İskilipli Âtıf Hoca, 7 Aralık 1925 tarihinde şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle tutuklandı ve Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından Giresun'a sevk edildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi, vatandaşın şapka kanununa aykırı hareketlerinde, İskilipli Âtıf Hoca'nın kitabının bir payı olmadığını, kitabın 1.5 yıl önce yayınlandığını ve suçunun sabit görülmemesi nedeniyle Âtıf Hoca'nın beraatine karar verdi.

Mahkemenin kararına uyulmayarak, tekrar İstanbul'a getirildi ve sonra bir kez daha Ankara'ya gönderildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi, 1926 yılında Âtıf Hoca'yı tutuklu olarak yargılamaya başladı. Savcı Necip Ali Küçüka, iddia makamı olarak 3 yıl kürek cezası talep etse de, mahkeme heyeti idamına karar verdiğini açıkladı.

Verilen karar sonrasında, İstiklal Mahkemelerinin adalet kaygısı gözetmediği ve hukuk kurallarına uymadığı gözler önüne serilmiş oldu. Hukukun en temel kurallarından biri, yeni çıkan bir kanunun geçmişe yönelik uygulanamayacağıdır. Bir diğer kural ise, savcının talep ettiği ceza derece olarak farklı olabilir ama mahiyet olarak farklı olmamalıdır.

Ancak, İstiklal Mahkemelerinde kararın hukuka uygun olma zorunluluğu da yoktu. İstiklal Mahkemelerinde alınan kararlar kesindi ve sanıkların temyiz hakkı bulunmuyordu.

NECİP FAZIL'IN ANLATTIĞI PEYGAMBER MÜJDESİ

Necip Fazıl Kısakürek, "Son Devrin Din Mazlumları" kitabında, mahkeme heyetinin idam kararı sonrası sanıklardan savunma yazmalarını isteyerek onları hücrelerine gönderdiğini anlatıyor.

Necip Fazıl Kısakürek'in ifadelerine göre, İskilipli Âtıf Hoca, yatsı namazı sonrasında savunmasını yazarken, kısa bir süreliğine uykuya dalıyor ve rüyasında Hazreti Muhammed'i görüyor. Âtıf Hoca rüyasını hücre arkadaşı Tahir-ül-Mevlevî'ye anlatırken, Hz. Muhammed'in (S.A.V), kendisine rüyasında "yanıma gelmek dururken ne diye savunma yazmakla uğraşıyorsun" dediğini belirtiyor ve hazırladığı kağıdı buruşturup bir kenara atıyor.

KAMUOYUNA YANSIMASI

İskilipli Âtıf Hoca'nın idam edilmesinin nedeninin yazdığı kitap olduğuna Türk kamuoyu hiç bir zaman tam anlamıyla ikna olmamamıştı. Vatandaşlar, idam nedeninin şapka takmak istemeyen vatandaşlara gözdağı vermek ve ilerleyen dönemlerde Avrupa'nın örnek alınacağı diğer konularda İskilipli Âtıf Hoca'nın muhalefet etmesinin önüne geçmek olduğuna inanıyordu.

İSKİLİPLİ ÂTIF HOCA'NIN MEZARI NEREDE?

İskilipli Âtıf Hoca idam edildikten sonra, kimsesizler mezarlığına gömülmüş ve mezar yeri gizlenmişti. Eski Hatay Milletvekili Mehmet Sılay, 2008 yılında yaptığı çalışmalarla mezarın Ankara Şafaktepe Parkı'nda bulunduğunu tespit etmiş, yapılan DNA testleri sonrasında bulunan naaşın İskilipli Âtıf Hoca'ya ait olduğu kesinleşmişti.

İskilipli Âtıf Hoca'nın naaşı, Çorum'un İskilip ilçesinde, Gülbaba mezarlığında bulunmaktadır.