Abeer Ghirbawi daha önce hiç böyle bir gerilimin ortasında çalışmamıştı…. İsrail Mayıs ayında Gazze'yi bombalamaya başladığında, daha yaşlı bir doktor onu ve diğer meslektaşlarını Şifa Hastanesi’nde topladı.

Yaşlı doktor herkese biraz duygusal destek vermeye ve onları ortaya çıkabilecek muhtemel tehdit ve tehlikelere karşı hazırlamaya çalıştı. 28 yaşında bir cerrah olan Ghirbawi, Gazze'ye yönelik büyük bir saldırı sırasında ilk kez tıbbi görevde bulundu.

KISA SÜREDE BİRÇOK YARALI…

Ghirbawi, "Hastane kısa zamanda cesetler ve acil bakıma muhtaç yaralılarla doldu." dedi. "Evet, tahmin ettiğimden daha zordu. Ama sahne ne kadar korkunç olursa olsun, olabildiğince çok hayat kurtarmaya odaklanmalıydım. Böyle durumlarda çalışmanın işimin bir parçası olduğunu zaten biliyordum. Ama kendi dayanıklılığıma şaşırdım.”

Ghirbawi diğer birçok meslektaşından farklı bir durumdaydı. İlk çocuğuna hamileydi.

Daha sonra doğum yapan Ghirbawi, "Dürüst olmak gerekirse, hamile olduğumu neredeyse unutuyordum" dedi. "Kocam yanımda olduğu için şanslıydım. Kendisi de aynı bölümde doktordu, hastanede birlikte olmak rahatlatıcıydı ama ikimizin de ailesi bizim için endişeleniyordu.”

O ve kocası, saldırının 11 günü boyunca sadece iki kez eve gidebildiler.

Eş-Şifa HasTanesi’nin çevresi en kötü şiddet olaylarına tanık oldu.

Eş-Şifa, İsrail'in 16 Mayıs'ta katliam gerçekleştirdiği Gazze Şehri'ndeki El-Wihda caddesine yakın bir konumda bulunuyor. İsrail'in bombardımanı hastaneye giden yolda büyük bir krater bıraktı.

Bu krater nedeniyle, ambulansların Şifa'ya gidiş gelişleri engellendi.

“KORKUTUCU VE STRESLİ”

Odaklanıp motive olmak için gösterdikleri tüm çabaya rağmen, El-Şifa'daki sağlık personelleri, meslektaşlarından birinin bu katliamda öldürülen 40'tan fazla insan arasında olduğunu öğrenince harap oldu.

Hastanede dahiliye şefi olan Dr. Ayman Abu al-Ouf, bir gün işten çıktıktan sonra, mahallesine uyarı yapılmadan saldırıda eve yeni dönmüştü. O, karısı ve iki çocuğu ve birçok akrabasıyla birlikte öldürüldü.

Ayman Abu al-Ouf'un oğlu Ömer, katliamda yaralandı. Ebeveynlerinin ve kardeşlerinin aksine hayatta kaldı.

27 yaşındaki Mustafa Abu Foudah, Ömer'in tedavi gördüğü El-Şifa'nın yoğun bakım ünitesinde çalışıyor.

Ebu Foudah, Omar'a ailesinin pek çok üyesinin hayatını kaybettiğini nasıl söyleyeceğimize dair "hiçbir fikrimiz yoktu" dedi. "O olayı tarif edemem."

Yoğun bakım ünitesi çalışanları, İsrail'in Mayıs saldırısından önce zaten baskı altındaydı. Hastane personeli COVID-19 hastalarıyla ilgilenmekle meşguldü.

Abu Foudah, "COVID-19 ve İsrail'in saldırısıyla aynı anda başa çıkmak bizim için çok zordu" dedi. "Enfeksiyonu sınırlandırmak ve durumu kontrol altına alabilmek için COVID hastalarını başka hastanelere taşımak zorunda kaldık. Tam bir karmaşaydı. Hepimiz korktuk ve strese girdik. Ancak her şeyi bir saatten daha kısa sürede ayarlamayı başardık. Bu, koşullar altında son derece hızlıydı.”

Saldırı gerçekleştiğinde Ebu Foudah'ın kendisi içinde büyük endişeleri vardı. Babası hastaydı ve daha sonra öldü.

Ebu Foudah, "Ben evde yokken başına kötü bir şey gelmesinden korktum" diye ekledi. “Aynı zamanda yoğun bakımdaki işime konsantre olmam gerekiyordu ki bu büyük bir sorumluluk. Doktor olmama destek olan hasta babama karşı görevim ile mesleki ve milli görevlerim arasında kaldım.”

“SAVAŞIN KOKUSUNU UNUTAMIYORUM”

Ebu Foudah, “Bugün yoğun bakım ünitesinde yine COVID-19 hastalarını tedavi ediyor. Yine de hiç kimse Mayıs ayının korkunç günlerini unutamaz. Açıklamalarında bulunarak sözlerine şöyle devam etti:

"Savaşın kokusunu, bombalamalardan sonra gelen kokuları hala hatırlıyorum ve hastane katındaki kan. Hasta ya da doktor olsun, insanların gözlerindeki korkuyu da hatırlıyorum. Bu saldırının diğer saldırılardan farklı olduğunu hissedebiliyorduk. Bombardıman Gazze’nin şehir merkezine çok yakındı. Yıkımı hayal etmek ya da bununla başa çıkmak bizim yeteneklerimizin ötesindeydi.”

34 yaşındaki Muhammed Ziara, el-Şifa'da cerrah. Daha önce İsrail'in 2014'te Gazze'ye 51 gün süren saldırısı sırasında doktor olarak çalışmıştı.

Bu yıl Mayıs ayındaki saldırının süresi daha kısa olmasına rağmen, Ziara, hastanenin çevresindeki mahalle de dahil olmak üzere Gazze Şehri'nin daha fazla hedef alındığını, daha çok bombalandığını ifade ediyor.

16 Mayıs'ın erken saatlerinde el-Vihda caddesinin bombardımanı başladığında, Ziara kahve molası vermek üzereydi. Hastane kapısındaydı ve yolun karşısındaki bir kafeye doğru gidiyordu. Aniden yüksek sesli patlamalar duydu.

"HAYATIMIN EN UZUN İKİ DAKİKASI"

“Tamamen hayrete düştüm” dedi. "Hangi yoldan gideceğimi bilmiyordum. Sesler korkunçtu ve tam olarak nereyi bombaladıklarını söylemek zordu. Telefonumu çıkardım ve çekime başladım.

Dürüst olmak gerekirse, bunlar hayatımın en uzun iki dakikasıydı” diye ekledi. "Sonra kendimi, yaralılar ve öldürülenlerle ilgilenebilmek içinnhastaneye koşarken buldum."

O an şokta olduğunu kabul eden Ziara, “akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum” ifadesinde bulunarak ekledi: "Her saldırıdan sonraki dönem, saldırının kendisinden daha kolay değildir."

Gazze'deki diğer doktorlar gibi Ziara da İsrail'in önümüzdeki birkaç yıl içinde başka bir büyük saldırı başlatmasından korkuyor.

"Kimse bir daha böyle bir kabusu yaşamak, hatta hayal bile etmek istemiyor ama doktorlar olarak her zaman hazır olmalıyız. Bu hayatımızın bir parçası.”