ABD ve Avrupa sermayesinin uzun yıllardır ucuz işgücünden yararlanmak amacıyla göç ederek dünya devi haline getirdiği Çin, büyüdükçe etrafındaki Türk cumhuriyetlerinin toprağına göz dikiyor. Küresel tefecilik yapan Çin, borçlandırdığı ülkelerin topraklarına ve değerli madenlerine el koyuyor.

İlk hedefteki Kırgızistan, Çin'in borçluları sıralamasında ikinci ‘onurlu’ ülke konumunu koruyor. Resmi rakamlara göre 2020'nin sonunda Kırgızistan'ın kamu borcu 5 milyar dolara yaklaşmış durumda. Çin İhracat-İthalat Bankası'nın temsil ettiği ‘Gök İmparatorluğu’nun payı 1 milyar 777 milyon doları aşmış görünüyor. Kırgızistan, borç yükünden kurtulmak için girişimlerde bulunmuş; 2018'de hükümet, bir alacaklı için toplam devlet kredisi miktarı için yüzde 50'yi geçmemesi gereken bir sınır belirlemişti. Ancak bu strateji fazla işe yaramadı ve ulusal borç katlanarak büyümeye devam etti. Borcun büyük bölümünün yapıldığı Çin, alacaklarını ertelemeyi düşünmezken, yeni seçilen Başkan Sadır Caparov, borcun geri ödenmesi için halkın elindeki son somları almak da dâhil çeşitli yollar bulmaya çalışıyor. Kırgızistan’daki İç Siyasi Süreçler Araştırma Merkezi’nden uzmanları bunun nedeni olarak, Çin’in yalnızca kendi parasını geri almakla kalmayıp aynı zamanda ülkenin siyasi hayatı üzerinde kontrol sahibi olmayı da hedeflemiş olmasını gösteriyor.

Bin kilometrekarelik alan Çin’e devredildi

Akit’in yaptığı araştırmaya göre, 2011 yılında Tacikistan, Pamir bölgesinde yer alan 1000 kilometrekarelik bir alanı miktarı açıklanmayan borç karşılığında Çin’e devretti. Borç yükü altında ezilen Tacikistan, beş yıl sonra da Çin'e Pamirlerde askeri üs açması için özel olarak düzenlenmiş bir yer teklif etti. Kırgızistan da, 1996 ve 1999 yıllarında Çin ile arasındaki sınırın belirlenmesine ilişkin anlaşmaların ardından topraklarının önemli bir bölümünü Çin’e kaybetti. Anlaşmayla 1411 kilometrekarelik bir alan Çin’e bırakıldı. Ayrıca ek anlaşma ile 161 kilometrekare ek alan Pekin’e devretti. Çin medyası, tarihçilerin ve akademisyenlerin Orta Asya ülkelerinin sınır bölgelerinin önemli bir kısmının tarihsel olarak Çin’e ait olduğunu ve kesinlikle ileride Çin'e dönmesi gerektiğini iddia ettikleri raporlarla dolu. Bununla birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti öncelikle Kırgızistan'ın altın, platin, hidrokarbonlar, nadir elementler, mineraller gibi doğal zenginliğiyle yakından ilgileniyor.

Halk isyanı, devri engelledi

Yakın zamanda, Kırgızistan yönetimi Zhetim-Too alanını da, borç için Çin’e devretmek istemiş, ancak halkın isyanı nedeniyle bu gerçekleşmemişti. Halkı yatıştırmaya çalışan Kırgızistan Hükümeti, Zhetim-Too sahasının geliştirilmesi için lisansı satma niyetinde olmadığına ilişkin geçtiğimiz günlerde bir kez daha güvence verdi. Başbakan Yardımcısı Maksat Mamytkanov, 8 Ocak 2021’de yaptığı basın toplantısında, sahanın yatırımcılara satışı ile ilgili bilgileri yalanladı. “Zhetim-Too sahasını kimseye satmayacağız. Kendimiz geliştireceğiz. Üzerinde çalışıyoruz. Doğal kaynaklar halkın zenginliğidir ve halka ait olmalıdır” diyen Mamytkanov, “Bize hain diyorlar. Biz hain değiliz. Hedefimiz insanların yaşam standartlarını yükseltmek” açıklamasında bulundu. Kırgız Cumhuriyeti Sanayi, Enerji ve Toprak Altı Kullanımı Devlet Komitesi Başkanı Jyrgalbek Sagynbayev de gelen baskılar üzerine yaptığı açıklamada, Zhetim-Too'nun geliştirilmesi için daha önce verilen tüm lisansların iptal edildiğini duyurdu.

Çin yayılmacılığı Mao’dan miras

Komünist Çin’in kurucusu Mao Zedong’un uzun yıllar önce Çin ile SSCB arasındaki sınırın Taşkent'ten geçmesi gerektiğini söylediği hafızalardaki yerini koruyor. Toprak kazanma yönteminin yanı sıra, sınır ticareti bahanesiyle Türk cumhuriyetlerine geçen yüz binlerce Çinlinin, ülkelerine dönmeyerek sırra kadem bastığı bilgisi de endişe oluşturuyor. Önlem alınmaması halinde, dünyanın en büyük sanayi ve ihraç ekonomisi ve nükleer güçlerinden biri olarak ekonomik ve askeri alanda hızla büyüyen Çin, batı komşuları olan Türk cumhuriyetlerini her fırsatı değerlendirerek yutacak gibi duruyor.