Filistinliler 7 Ekim 2023'ten beri İsrail’in çok boyutlu soykırımına maruz kalıyor. Hastanelerin, mülteci kamplarının ve sivillerin kasıtlı olarak hedef alındığı bu soykırımın tarihi ve kültürel boyutu da bulunuyor. Gazze ve Filistin tarihi açısından kritik önemi haiz kütüphanelerin ve binaların işgalci İsrail ordusu tarafından hedef alındığı, yüzlerce kurum tarafından ispatlandı. Eğitim sektörü de küresel kamuoyunun gözleri önünde cereyan eden bu soykırımın görünmeyen bir boyutudur.

İsrail, Filistinlilerin yaşama tutunmalarını sağlayan her türlü faaliyeti doğrudan hedef alarak Filistinliler açısından ölümü yaşamdan daha makul kılmak adına her türlü zorbalığı ve hukuksuzluğu icra ediyor. Bir terör örgütünden farksız ancak kurumsal biçimde soykırımı benimseyen İsrail, Filistin’deki bütün eğitim kurumlarını doğrudan hedef alıyor. İsrail’in eğitim sistemini doğrudan hedef alması ve bu minvalde soykırım işlemesi Filistin’in geleceği açısından kritiktir. Nitekim 1948’den beri yerlerinden edilen, iltica etmek zorunda kalan ve mal varlıkları yerleşimci denilen İsrailli hırsızlarca çalınan Filistinliler için eğitim, direnişe karşı bir cephe olarak görülüyor.

1948 Nekbe'sine benzer şekilde 7 Ekim Nekbesi'ni tecrübe eden Gazzeliler için de eğitim, İsrail işgaline direnişin en önemli sembollerindendir. Bundan ötürü İsrail, Gazze özelinde ve Filistin genelinde eğitim sistemindeki insan ve altyapı odaklı bir soykırım işliyor. İsrail okulları, üniversiteleri, enstitüleri yerle bir ediyor. İsrail aynı zamanda Gazzelileri eğitimden ve geleceğe hazırlanma olanaklarından mahrum bırakarak onları bir nevi cezalandırıyor, çok sayıda öğretmen ve öğrenciyi de öldürüyor.

Skolastisit politikalar

İsrail, Gazze’deki Filistin eğitim sistemini sistematik olarak yok ediyor. Bu anlamda, 7 Ekim’den beri İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları eğitim sektörüne de yansıdı. İsrail işgal altındaki bölgelerde eğitim dahil hayatın her alanına ciddi zarar verdi.

İsrail’in eğitim sektörünü sistematik olarak hedef alması yeni bir olgu değil. 1948’den beri sistematik bir şekilde işlenen savaş suçları ve eğitim sektörünün hedef alınması akademik çalışmalara da konu edildi. Bu anlamda, İsrail’in 2009’daki Gazze işgalinde öğrenci ve eğitim kurumlarını doğrudan hedef alması ve sömürgeci mantıkla hareket etmesi sonrası, Oxford Üniversitesinde savaş hukuku uzmanı Profesör Karma Nabulsi tarafından skolastisit kavramı ortaya atıldı. Latince okul anlamına gelen "schola" ile Latince öldürmek anlamına gelen "cide" kavramlarının kombinasyonundan oluşan bu kavram, eğitimi veya okulu öldürmek olarak tanımlanabilir. Bu kavram, en temelde Filistin’deki eğitim geleneğine karşı İsrail’in Filistin eğitimini sistematik olarak yok etmesini tanımlamak için kullanılıyor. 7 Ekim sonrasında gerçekleşen İsrail’in Gazze'ye saldırıları sırasında skolastisit de daha önce eşi benzeri görülmemiş derecede arttı. Soykırımla yakın bağlantıya sahip bu olguyla İsrail kültürel yapıyı ve eğitim kurumlarını zayıflatıp Filistin’in ulusal bir kimlik, bir devlet ve bir gelecek üretmesini engellemeyi ve Gazzelilerin yeniden direnişi benimsemesini yok etmeyi hedefliyor.

Educide politikaları

Nabulsi’nin skolastisit kavramının bir benzerini de akademisyen Rula Alousi kullanıma sundu. Eğitim (education) ve soykırım (genocide) anlamına gelen ''educide'' terimi aslında ilk defa 2009 yılında Pluto Press tarafından yayımlanan bir eserde kullanıldı. Irak’taki akademisyenlerin ve entelektüel elitin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) işgaliyle birlikte yok edilmesi eğitim soykırımı olarak tanımlandı. İsrail’in de müttefiki ABD’den bu anlamda ciddi tecrübeler edinip eğitim soykırımını Gazze başta olmak üzere Filistin’in neredeyse her karışında uyguladığı söylenebilir. Dolayısıyla İsrail’in Filistin eğitim sisteminin tamamını yok etmeyi hedeflediği ifade edilebilir. İsrail uluslararası hukuku doğrudan ihlal ederek Filistin'in üniversitelerini ve okullarını kasıtlı olarak hedef alıp yok ediyor.

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımdan sonra hayatta kalanlar için eğitime dair bir tesis, okul, üniversite, oyun alanı, altyapı ve öğretmen-akademisyen gibi insan kaynağı artık yok. İsrail devleti ve hükümeti arasında herhangi bir politika farkının olmadığını gösteren bu saldırılar İsrail’in Gazze’de sistematik bir şekilde soykırım işlediğini kanıtlıyor.

ABD, Katar'dan Hamas'ı sınır dışı etmesini talep ediyor ABD, Katar'dan Hamas'ı sınır dışı etmesini talep ediyor

Soykırımın sayısal verileri

İsrail’in Gazze’deki eğitim soykırımı, temelde eğitim alanına dair icra edilen her türlü faaliyeti, bu alana dair üretim gösteren her müesseseyi ve şahsı içeren kapsamlı bir dizi eylemi içeriyor. Bu eylemler eğitim müesseselerinin ve şahısların fiziksel olarak yıkılmasını önceliyor. Bu anlamda İsrail, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de bulunan 12 üniversitenin hepsini ve küresel çapta kaliteli yayınları olan bilim insanlarını bombaladı. İsrail çok önemli bilim insanlarını da öldürdü. Sadece sayıdan ibaret olmayan bu isimler arasında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve birçok uluslararası kurum tarafından en iyi astronomi ve fizik uzmanı ilan edilen Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Sofyan Taya, Filistin Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümünden Ahmet Hamdi Ebu Absa, eski Gazze İslam Üniversitesinin Rektörü ve immünoloji profesörü Muhammed Eid Şabir, son olarak ünlü şair ve Gazze İslam Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat ve Yazarlık Bölümü Öğretim Üyesi Rafet el-Arir bulunuyor.

İsrail’in bu soykırımının sosyal medyada dolaşıma girmesiyle birlikte siyonist rejim sorumluluğu saldırıların emrini veren Tuğgeneral Barak Hiram’a attı. Saldırıların ordudan onay alınmadan icra edildiğini iddia eden İsrail’in bu manevrasına rağmen Başbakan Binyamin Netanyahu’nun eğitim soykırımının emrini veren ismi terfi ettiği söyleniyor. Yani bu soykırımın İsrail tarafından ödüllendirildiği ifade edilebilir.

İsrail’in Filistin eğitim sistemini tamamen yok etme girişimi nedeniyle Gazze’deki okulların yüzde 92’sinin sığınak olarak kullanıldığı rapor ediliyor. Birleşmiş Milletlerin (BM) partner kuruluşu olan The Education Cluster'ın (EC) raporlarına göre sadece şubat ayında Gazze’deki 386 okul binası hasar gördü. Bu okullardan 25'i tamamen hasarlı, 113'ü ciddi hasarlı, 125'i telafi edilebilecek düzeyde hasarlı, 123'ü ise az hasarlı olarak not edildi. BBC’ye göre ise EC’nin raporlamasının yüzde 20'si kadar üzerinde hasarlı bina ve alan olabileceği ifade ediliyor. Bu verilere göre İsrail Gazze’deki eğitim altyapısını yok ediyor ve eğitim soykırımı işliyor.

Eğitimci katliamı

Bu soykırımın bir diğer boyutu da eğitimcilerin hedef alınmasıdır. Filistin Eğitim Bakanlığı verilerine göre şubat ayının sonlarında İsrail’in Gazze’de öldürdüğü öğretmen ve eğitim personeli 1000 civarındadır. Cenevre merkezli Euro-Med isimli kurumun raporlarına göre İsrail Gazze’de özellikle kaliteli akademisyenleri öldürüyor. Aynı kuruma göre, İsrail Filistin’de eğitim boyutundaki direnişin kalitesinin yok edilmesini istiyor. Bu sebeple İsrail, Gazze’deki 3 üniversite rektörünü ve 100’e yakın dekan ve profesörü hedef aldı. Her ne kadar gerçek rakamlar bilinmese de nisan itibarıyla İsrail’in Filistin’de öldürdüğü akademisyen sayısı 100’ü, öğrenci sayısı ise 9 bini geçti. 9 bine yakın öğrencinin de yaralandığı biliniyor. Ayrıca, 65 BM okulunu ve 280 devlet okulunu hedef alan İsrail, Gazze’deki eğitim ve kültür endüstrisine de savaş açtı. Sayısız müze, kütüphane, arşiv merkezini hedef alan İsrail, Filistin’de eğitim anlamındaki her kuruma ve şahsa karşı savaşını hukuksuz bir şekilde sürdürüyor.

İsrail, Gazze’deki eğitim kurumlarını ve eğitim-öğretim elemanlarını hedef alarak bu alanda bir soykırım işliyor. Eğitime erişimi engelleyen, eğitim binalarını kuşatan, eğitim binalarını elektrik-su gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakan ve kapsamlı sistematik saldırılar organize eden İsrail’in Gazze’deki eğitimi tahrip etmesindeki temel amaç Filistin devletinin oluşmasını engellemektir. Eğitimin Filistinliler açısından kritik önemi haiz olması, İsrail’in Gazze’deki eğitim sektörünü bu denli acımasızca hedef almasının arkasında yatan en büyük sebeplerdendir. Birçok akademisyene göre 1'inci nesil Filistinliler daha çok iş hayatına katıldı, 2'nci nesil eğitime dahil oldu ve 3'üncü nesil işgale karşı aksiyon alıyor. Dolayısıyla, İsrail açısından eğitim sektörünü dondurmak ve ortadan kaldırmak Filistin’i, Filistin devletini ve Filistinli kimliğini yok etmek anlamına geliyor.

[Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Rakipoğlu, Batman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Akademik Çalışmalar Koordinatörüdür. Dimensions for Strategic Studies.]

* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Orta Doğu Haber'in editöryal politikasını yansıtmayabilir.​​​​​