57 yaşındaki el-Efrangi, geçen yıl 18 Mart'ta tutuklanmasından bu yana, ateşkes anlaşması kapsamındaki esir değişimi anlaşması kapsamında 13 Ekim'de serbest bırakılana kadar yaklaşık bir yıl yedi ay boyunca işgal ordusuna bağlı çeşitli İsrail hapishaneleri ve gözaltı kampları arasında zulüm gördü.
Ramazan ayının bir gününde el-Efrangi, bir arkadaşı tarafından Gazze Şehri'ndeki Şifa Hastanesi'ne davet edildiğinde, işgal güçleri onu kuşattı ve düzinelerce kişi arasından onu tutukladı.
Sidi Timan gözaltı merkezine vardıklarında, tüm kıyafetlerini çıkarmaya zorlayan erkek ve kadın askerler tarafından karşılandılar, önlerinde çıplak durdular ve aşağılayıcı aramalara maruz kaldılar, ardından plastik kelepçeler demir kelepçelerle değiştirildi ve çeşitli hapishanelere ve gözaltı kamplarına dağıtıldı.
"Bu kötü şöhretli gözaltı merkezine vardığımızda yüzüstü yatmamızı istediler, üzerimize ses bombası attılar, bize saldırmaları için vahşi polis köpeklerini saldılar ve onlarca asker bizi şiddetli bir şekilde dövdü ve bu, sorgulama ve işkencenin alışılmadık şekillerde gerçekleştirildiği gelecek olanın başlangıcı gibi bir başlangıçtı." açıklamasında bulunan el-Efrangi, süreci hayatının en zor deneyimi olarak tanımladı.
El-Efrangi, yaklaşık 100 gün boyunca çömelmiş bir yerde oturarak, gözleri bağlı, kelepçeli, konuşmaktan ve uyumaktan tamamen mahrum kaldığını da anlattı.
Gözaltı yerinin 40 metrekare alana sahip demir bir kutu olduğunu, zemininin beton olduğunu, içinde 120 tutuklunun bulunduğunu, her birinin sadece bir santimetre kalınlığında şilteye sahip olduğunu, tutuklulardan birinin uyuyakalması durumunda onu dışarı sürüklediklerini ve birkaç askerin onu şiddetli bir şekilde dövdüğünü, içlerinden birinin tuvalete ihtiyacı varsa önceden rezervasyon yaptırması gerektiğini, sırasının 10 saat sonra gelebileceğini, içeri girdikten sonra askerin kendisine sadece birkaç saniye süre tanıdığını ve bağırarak, hakaret ederek kapıyı çalmaya başladığını ve dışarı çıkmasını talep ettiğini de sözlerine ekledi.
