Filistin direniş grupları, Gazze Şeridi'nde ABD'li bir güvenlik şirketi aracılığıyla dağıtılan yardımların, İsrail'in bölgedeki baskıcı politikalarının bir devamı olduğunu belirtti. Direniş grupları tarafından yapılan açıklamada, bu uygulamanın insani yardımdan ziyade, Filistin halkını aşağılama ve zorunlu göçe zorlama amacı taşıdığı ifade edildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Yardımların ABD'li bir güvenlik şirketi üzerinden dağıtılması, Gazze Şeridi'ni toplama kamplarına dönüştürmeyi hedefliyor. Bu uygulama, Kuzey ve Orta Gazze'nin boşaltılmasını sağlama planının bir parçasıdır ve Siyonist bir göç projesine zemin hazırlamaktadır."
Gazze'deki Hükümet Medya Ofisi ise yaptığı açıklamada, İsrail'in "güvenlik bölgeleri" olarak adlandırdığı alanlarda yardım dağıtma planının başarısız olduğunu duyurdu. Açıklamada, 90 günü aşkın süredir gıda ve ilaç sıkıntısı çeken binlerce Filistinlinin, sınırlı yardımlara ulaşmak için bu alanlara akın ettiği belirtildi. Ancak, yardımların yetersizliği ve dağıtım sürecindeki kaosun, sivillerin açlık nedeniyle yardım merkezlerini basmasıyla sonuçlandığı, İsrail güçlerinin ise bu duruma ateş açarak karşılık verdiği ifade edildi. Olaylarda çok sayıda sivilin yaralandığı bildirildi.
Hükümet Medya Ofisi, bu olayların İsrail'in insani durumu yönetme konusundaki başarısızlığını açıkça ortaya koyduğunu belirtti. Açıklamada, İsrail'in bu politikalarının, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi'nin 2. maddesine göre "soykırım suçu" teşkil ettiği vurgulandı.
İsrail, 18 Mart 2025'te Gazze'ye yönelik saldırılarını ve sıkı ablukasını yeniden başlatmıştı. Ocak ayında yapılan ateşkes anlaşmasına rağmen İsrail, bu süre zarfında anlaşmayı defalarca ihlal etti. Ekim 2023'ten bu yana devam eden İsrail saldırıları, 177 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine veya yaralanmasına neden oldu. Kurbanların çoğunun çocuklar ve kadınlar olduğu belirtilirken, binlerce kişi hâlâ kayıp durumda.
Uluslararası toplum, Gazze'deki insani kriz karşısında İsrail'e yönelik somut adımlar atmamakla eleştiriliyor. Filistin halkı ise bu uygulamaların, İsrail'in zorunlu göç ve soykırım politikalarının bir parçası olduğunu savunuyor.