İngiliz The Guardian gazetesi Esed rejimine bağlı bir ağın başka ülkelere mülteci statüsünde giden Suriyelilerin mülklerine nasıl el konulduğuna yönelik bir haberi sayfalarına taşıdı.

Esed'in sert müdahalesi sonrası Suriye'yi terketmek zorunda kalan mültecilerin mülkleri kurulan onlarca dolandırıcılık ağı ile başklarının üzerine devredildi.

Gazete, şebekeler tarafından hazırlanan sahte belgenin, Suriye'nin 12 yıldır yaşadığı kaostan yararlanan ve mültecileri mallarından mahrum etmeye çalışan yozlaşmış bir şebeke tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.

Suriye Araştırmacı Gazetecilik Birimi (Siraj) ve kâr amacı gütmeyen kuruluş The Day After ile ortak yürütülen bir soruşturmada Guardian, hırsızlıkların mültecilerin ülkelerine dönüşünün önünde bir engel olduğunu bilen kişilerin bu sistemi kurduğuna vurgu yaptı.

Gazete 2013 yılında babasının tutuklanması ve ardından Hava Kuvvetleri'ne bağlı istihbaratın bodrumlarında hayatını kaybeden babasında kendisine miras kalan evini geri alıp alamayacağını düşünen Abdullah isimli gence de ses oluyor. Abdullah,
"Türkiye'de mülteci olarak yaşıyorum ve rejimin bir gün düşüp düşmeyeceğini, Suriye'ye nasıl döneceğimi ve o dönemde nerede yaşayacağımı bilmiyorum. Evimi geri alabilecek miyim almaz mıyım bilmiyorum" diyor.

Abdullah, protestoculara yönelik şiddeti belgelemede oynadığı rol nedeniyle Suriye'de işkenceden korkuyor. Ancak yurtdışındaki mülteci hayatı, ülkelerin Suriyeli göçmenlere yönelik saldırganlığı veya diğer ülkelerin Esed ile ilişkileri yeniden başlatması muhaliflerin hayatlarını daha da tehlikeli bir boyuta sokuyor.

Merkezi bir veri tabanının olmaması nedeniyle kimse Suriye'deki mülk hırsızlığının boyutunu bilmiyor, ancak bir avukat Şam'da 2022'nin ilk yarısında meydana gelen 125 ev hırsızlığı vakası bulduğunu söylüyor. Avukat Abdel Nasser Hoshan şunları söylüyor:

"Halep ve Hama da dahil olmak üzere, nüfusun çoğunun çatışmalar nedeniyle yerinden edildiği diğer şehirlerde 20 ağ ortaya çıkarıldı. Her ağın üye sayısı avukatlardan hakimlere ve askeri yetkililere kadar yaklaşık 50 kişi. Bu kişiler boş evleri ararlar, sonra satış için sahte belgeler hazırlarlar ve asıl sahibinin bilgisi olmadan bunların evrak üstünde satışlarını yaparlar.

Abdullah, kendisine ait evi akrabasının Beşar Esed'ın kardeşi Mahir tarafından yönetilen Dördüncü Tümen ile temas halinde olduğunu söylüyor. "Davayı takip etmesi için avukat tutmaya çalıştım ama güvenlik tarafından arandığım için reddettiler" diyen Abdullah, akrabasıyla da görüşmeleri sonuçsuz kalmış.

Avukat Hoshan, yargıçlar ve avukatlarla bağlantılı olduğunu ve bunların atanmasında rolü olduğu için Dördüncü Tümen ile dolandırıcılık ağları arasında bir ortaklık olduğunu özellikle de Mahir Esed liderliğindeki Dördüncü Tümeni sorumlu tuttuğunu belirtiyor haberde.

Gazete haberinde Beşar Esed'in kardeşinin öncülüğünde olan Dördüncü Tümen'in istediği her yere el koymasına yönelik tanıklıklara haberinde bolca yer verirken mağdurların da yapılanlar karşındaki çaresizlerini de gözler önüne seriyor.

The Day After'da danışman olarak çalışan Yargıç Anwar Magni, sahtecilik şebekelerinin iç savaş sırasında geliştiğini ve resmi belgelerin ve mahkeme kayıtlarının imha edildiği bir dönemde birçok arazi sahibinin tapu belgesinin kaybolmasından fayda sağladığına da haberde yer veriliyor.

Gazete, Suriye Adalet Bakanlığı'na ve Savunma Bakanlığı'na sorulan soruların ise yanıtsız kaldığına işaret ediyor.

13. yılına giren savaşla birlikte uluslararası ilişkileri normalleştirmeye çalışan hükümet, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile görüşmelerde bulunuyor. Bu süre içinde rejim güçleri muhaliflere ait olduğunu tespit ettikleri evleri yıktı yada tapularını organize birşekilde başkalarının üzerine geçirdi. Bu süreçleri de sistematik olarak gerçekleştirdi.