İsveçli çevre aktivisti Greta Thunberg, 2018 yılında başlattığı "İklim İçin Okul Grevi" (Fridays for Future) hareketiyle dünya çapında tanınan bir figür haline geldi. Ancak genç aktivistin mücadelesi, son dönemde Gazze'deki insani krizle birlikte yeni bir boyut kazandı. Thunberg'in Gazze'ye yönelik açık desteği ve insani yardım çabalarına katılımı, Batı medyasındaki popülaritesini düşürürken, ona küresel siyasi bir aktivist kimliği de ekledi.
İklimden insani krize: Dönüşen aktivizm
3 Ocak 2003 doğumlu olan Greta Tintin Eleonora Ernman Thunberg, Stockholm'de sanatçı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 11 yaşında Asperger sendromu teşhisi konulan Thunberg, bu durumu bir röportajında "süper gücü" olarak nitelendirdi. 2018'de İsveç Parlamentosu önünde tek başına başlattığı grev, milyonları peşinden sürükleyen küresel bir iklim hareketine dönüştü.
Ancak Gazze'deki çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte Thunberg, aktivizminin odağını genişletti. İklim krizini ve sosyal adaleti birbirinden ayırmayan bir bakış açısıyla, Filistin halkının durumuna dikkat çekmeye başladı. Thunberg, iklim adaleti için mücadele eden bir aktivistin, ezilen tüm halkların yanında durması gerektiğini savunarak, "Eğer sadece beyaz çocukların geleceği için endişelenip, Filistinli çocukların hayatta kalma hakkı için savaşmazsak, bu saf ırkçılıktır." gibi sert ifadeler kullandı.
Gazze'ye yardım çabaları ve gözaltı
Thunberg'in Gazze duruşu, eylemlerle somutlaştı. Pro-Filistinli bir grup olan Freedom Flotilla Coalition (Özgürlük Filosu Koalisyonu) tarafından organize edilen Küresel Sumud Filosu'na katıldı. Haziran 2025'te insani yardım malzemeleri taşıyan "Madleen" adlı yelkenli teknede yer aldı. Bu görevdeki amacı, Gazze'ye deniz yoluyla insani yardım ulaştırmak ve bölgedeki "soykırıma karşı ellerinden geleni yapmak" olarak açıkladı.
Ancak geminin yolculuğu, soykırımcı İsrail donanmasının müdahalesiyle son buldu. İsrail'in Gazze ablukasını delmeye çalışan filoya yapılan müdahalede, Thunberg ve aralarında 170'den fazla aktivistin bulunduğu diğer gönüllüler gözaltına alındı ve İsrail'e götürüldü. Thunberg, bu misyonun ne kadar tehlikeli olduğu sorulduğunda, "Bir soykırım karşısında tüm dünyanın sessizliği bundan çok daha tehlikeli." diyerek kararlılığını vurguladı.
Gözaltı ve ardından sınır dışı edilme olayları, Thunberg'in Batı'daki bazı çevreler nezdindeki imajını önemli ölçüde değiştirdi. Bazı Batı medyası ve siyasetçiler, onun Filistin'e desteğini "antisemitizm" olarak nitelendirirken, İsrail de Thunberg'i okul müfredatlarından çıkarma kararı aldı. Almanya'daki bazı siyasiler, Thunberg'e ülkeye giriş yasağı getirilmesini bile önerdi.
Tüm bu tepkilere rağmen Thunberg, duruşundan geri adım atmayarak, "Bizler susturulmayacağız!" mesajını verdi ve eylemlerine devam edeceğini gösterdi. İklim aktivisti olarak başlayan yolculuğu, onu küresel adalet ve insan hakları mücadelesinin en tartışmalı ve cesur simalarından birine dönüştürdü. Thunberg, Gazze konusundaki tutumuyla, ahlaki sorumluluğun ve küresel dayanışmanın riskli bir örneğini sergilemeye devam ediyor.