Alman Haber Ajansının (DPA) haberine göre Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Renata Alt, BASF'ın Sincan'daki ortak girişimlerdeki hisselerini elden çıkarma kararını memnuniyetle karşıladığını belirtti.

“İnsan hakları söz konusu olduğunda tembelce taviz verilemez” diyen Alt, "Sincan, Volkswagen dahil olmak üzere Batılı şirketler için ekonomik faaliyetlerin yürütüldüğü bir yer olarak 'gidilmemesi gereken' bir yer haline gelmelidir." değerlendirmesinde bulundu.

Yeşiller Partisi'nden Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Reinhard Bütikofer de BASF'ın kararının ardından Volkswagen üzerindeki baskının bir kez daha artacağına işaret etti.

Bütikofer, Volkswagen’in de Sincan'da faaliyetlerine son vermesi gerektiğini vurgulayarak, şirketlerin etik için bir kırmızı çizgisi olması gerektiğini ifade etti.

Alman hükümetinin Dünya Din ve İnanç Özgürlüğü Sorumlusu olarak atanan Sosyal Demokrat Partili (SPD) siyasetçi Frank Schwabe de tüm Alman şirketlerine Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne iş yapmayı bırakmaları çağrısında bulundu.

Schwabe, "Temelde Sincan'daki insan hakları durumu o kadar feci ve kafa karıştırıcı ki Alman şirketleri orada faaliyet göstermemeli. Bu durum Volkswagen için de geçerli.” ifadesini kullandı.

BASF, hisselerini satıyor

Alman BASF Grubu 9 Şubat’ta Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Korla kentindeki iki ortak girişimdeki hisselerini satacağını açıklamıştı.

Bu arada, Volkswagen'in Urumçi'deki fabrikası, 2013'te açıldı ve Volkwagen'in Çinli ortağıyla oluşturduğu SAIC ortak girişimi tarafından yönetiliyor.

Volkswagen, Haziran 2023’te Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne yönelik insan hakları ihlali iddiaları nedeniyle bölgedeki fabrikasının bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesinin planlandığını bildirmişti. Denetçiler Aralık 2023’te ise çalışanlar arasında zorla çalıştırma olduğuna dair herhangi bir kanıt ya da bulguya rastlamadıklarını açıklamıştı.

Volkswagen, bölgedeki fabrikanın insanların durumunu iyileştirmeye yardımcı olduğunu savunarak, defalarca operasyonlarını sonlandırmayı reddetti.

Alman şirket, yaklaşık 240 kişinin çalıştığı fabrikadaki operasyonlar üzerinde çok az etkisi olduğunu ve burada insan hakları ihlallerine dair herhangi bir kanıt bulunmadığını da açıklamıştı.

Öte yandan, Almanya'da çelik işçilerinin örgütlü olduğu IG Metall Sendikası'nın başkanı Jörg Hofmann, Haziran 2022'de Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne yönelik insan hakları ihlali iddiaları nedeniyle Volkswagen'e bölgedeki fabrikasını kapatması çağrısı yapmıştı.

Sincan'daki insan hakları ihlallerine ilişkin iddialar

Çin, son yıllarda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlık mensuplarını hedef alan sistematik hak ihlallerine ilişkin iddialar nedeniyle uluslararası kamuoyunda eleştirilere hedef oluyor.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, 1 Eylül 2022'de Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlallerine dair rapor yayımlanmıştı.

Sincan'da yaşayan kişilerle yapılan mülakatların da yer aldığı 48 sayfalık raporda, keyfi gözaltına alınmalar, terör ve aşırıcılıkla mücadele adı altında ciddi insan hakları ihlalleri, yeniden eğitim kamplarında tutulanlara yönelik endişe verici işkence, kötü muamele ve zorunlu tıbbi tedavi gibi uygulamalara ilişkin güvenilir raporlar bulunduğu belirtilmişti.

Çin'in iki farklı sistem kullandığına işaret edilen raporda, bunlardan birinde, mesleki beceri eğitim ve öğretim için azınlıkların alıkonulduğu ve akabinde işe yerleştirildiği belirtildi.

Zorla çalıştırma

Öte yandan çok sayıda Uygur Türkü'nün bölgedeki fabrikalarda zorla çalıştırıldığı iddia edilmiş, Sincan'daki bazı işletmeler, "zorla çalıştırma" yoluyla üretim yapıldığı iddialarının hedefi olmuştu.

Fransız üniversitesi Sciences Po'da öğrenciler Filistin’e destek gösterilerini sürdürüyor Fransız üniversitesi Sciences Po'da öğrenciler Filistin’e destek gösterilerini sürdürüyor

ABD Kongresi, Aralık 2021'de Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygur Türkleri ile diğer etnik ve dini azınlıkların zorla çalıştırılması yoluyla ürettiği malların ABD'ye ithalatının yasaklanmasını öngören yasayı kabul etmişti.

Pekin yönetimi sözcüleri ise zorla çalıştırma iddialarını "Çin karşıtı güçler tarafından uydurulmuş yalanlar" olarak nitelemiş, ülkedeki insan hakları durumunun gerçeğe aykırı olarak karalanmaya çalışıldığını savunmuştu.