Suriye'de 5 ay önceki devrim sonrası iç ve dış politikadaki sayısız sorun çözüm beklerken Suriye geçiş hükümeti farklı politikalarla çözüm arayışına girişmiş durumda. Son olarak, nisan ayında İngiltere'nin Suriye'de bazı bakanlıklar da dahil 12 kuruma yönelik yaptırımları kaldırma kararı almasıyla gözler Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Suriye'ye yönelik yaptırımlarına çevrildi. ABD'nin uluslararası konumu ve Suriye'deki varlığı düşünüldüğünde Suriye'ye yönelik yaptırımlarını kaldırması Şam yönetimi için hem ekonomik hem de politik olarak çok büyük bir rahatlamaya sebep olacak. Peki, ABD Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmak için neyi bekliyor? Trump yönetiminin Suriye politikası nasıl şekilleniyor? ABD, Suriye'den askerlerini çekecek mi? İsrail faktörü ABD'nin Suriye politikasına nasıl yön verebilir? Tüm bu soruların muhtemel cevapları, Suriye geçiş hükümetinin iç ve dış politikadaki yönünü belirleyecek en önemli noktalardan biri olarak ayrıntılı şekilde incelenmeyi hak ediyor.
ABD'nin Suriye'den 8 maddelik talep listesi
Trump yönetimi ocak ayında göreve başladığında Suriye dosyası öncelikleri arasında yer alan bir mesele değildi. ABD'de Ukrayna savaşı, Çin ile rekabet ve Trump'ın Grönland söylemleri gündemdeyken Suriye'de ise kurulan yeni yönetim dış politikada ülkeye yönelik yaptırımların kaldırılmasını temel alan bir yaklaşıma sahipti. Buna göre Şam, uluslararası ilişkilerde Esed rejimi sonrası tanınırlık ve sıfırdan ilişki inşa etme çabasındayken ülkenin yeniden inşası, elektrik, enerji ve temel gıdalar gibi konularda ayakları üzerinde durabilmesi için iç savaş döneminden kalan yaptırımlardan kurtulmaya odaklandı. Ocak ayında önce ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) Suriye'ye enerji gibi kritik alanlarda 6 aylık kısmi bir muafiyet sağlanırken daha sonra bu yaptırımların kaldırılması için ciddi bir ilerleme sağlanmadı. Bu aşamada mart ayı itibarıyla Şam ile Washington arasındaki diplomatik ilişkilerin artmasıyla beraber yaptırımların kaldırılması için Şam'a sunulan 8 maddelik bir liste gündeme geldi.
ABD'nin yeni Şam yönetiminden talepleri arasında yabancı savaşçıların komuta kademesinde görev almadığı bir Suriye ordusunun kurulması, Esed rejimi döneminden kalan kimyasal silah tesislerine ABD erişimine izin verilmesi, Austin Tice gibi kayıp Amerikan vatandaşlarının araştırılması için komite kurulması, Şam'ın terör örgütü DEAŞ'a karşı koalisyonla işbirliği yapması, ABD'nin Suriye'de terörle mücadele operasyonları yapmasına resmi olarak izin vermesi, DEAŞ'lı terörist ailelerinin Suriye'deki kamplardan ülkelerine iade edilmesi, Suriye'de Filistinli grupların siyasi ve askeri faaliyetlerinin yasaklanması ve İran'ın Suriye'deki faaliyetlerine karşı sözler verilerek Devrim Muhafızları Ordusu'nun terör örgütü olarak tanınması gibi talepler yer alıyor. Bu talepler her ne kadar resmi olarak iki taraftan da doğrulanmamış olsa da gelen açıklamalar bu talepleri doğrular nitelikte. Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani geçtiğimiz günlerde ABD'nin taleplerinin çoğunlukla Suriye hükümetinin prensipleriyle uyumlu olduğunu söyleyerek bu talepleri dolaylı olarak doğrulamış oldu. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ise New York Times'a verdiği mülakatta ABD'nin yaptırımların kaldırılması için öne sürdüğü bazı şartların tartışılması veya değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Öte yandan, geçen günlerde bu 8 maddelik talepler hakkında bazı gelişmeler de yaşandı. Reuters'da yayınlanan habere göre, Suriye hükümeti ABD'nin taleplerine bir mektupla yanıt verdi. Buna göre, yeni yönetimin kayıp Amerikan vatandaşları için komite kurulması, İsrail'e Suriye topraklarından bir tehdit oluşmayacağının garantisi, kimyasal silahların ve tesislerin denetimi konularında tam işbirliğinde olduğu belirtiliyordu. Ayrıca 22 Nisan'da İran'a yakın Filistin İslami Cihad hareketinin bazı mensuplarının Şam'da gözaltına alınması da ABD'nin talebini karşılamaya yönelik bir eylem olarak yorumlandı.
Ancak yerine getirilen bu şartlara rağmen Şara'nın mülakatı ve Şeybani'nin açıklamaları bazı konularda fikir ayrılıkları olduğunu gösteriyor. Bunların başında ise yabancı savaşçılar meselesi yer alıyor. Şam yönetimi uzun yıllardır ülkede yaşayan ve muhaliflerin safında savaşan yabancı savaşçılara vatandaşlık verileceğini belirtmiş, bazı yabancı savaşçıları ise üst düzey askeri konumlara atamıştı. Şu aşamada atamaların askıya alındığı iddia edilse de ABD'nin bu talebinin Şam tarafından eksiksiz olarak karşılanması pek mümkün görünmüyor. Ancak ABD'nin bu 8 maddeye karşılık yaptırımları yalnızca geçici olarak kaldırmak yerine yaptırımların tamamen kaldırılması ve tanıma gibi somut sözler vermesi bir uzlaşma alanı doğurabilir.
Sezar Yasası ve PKK/YPG terörü büyük bir engel
Suriye'nin ekonomik kalkınmasının önündeki en büyük engel olaraksa ABD'nin Sezar Yasası yer alıyor. Haziran 2020'de ABD'de yürürlüğe giren yasaya göre yalnızca Esed rejimi değil, rejimle ekonomik ilişkiye giren ülkeler ve şirketler de yaptırımlara hedef oluyor. Esed rejiminin yıkılmasıyla yasanın çoğu maddesi boşluğa düşmüş olsa da yürürlükte olmaya devam etmesi ülkeleri ve uluslararası şirketleri Şam ile ekonomik ilişkiler geliştirmekten alıkoyuyor. Belirli sektörlerde getirilen istisnalar, ABD'nin keyfi tutumundan endişe eden yabancı şirketleri ve hükümetleri Şam ile ekonomik ilişkiler geliştirmeye ikna etmiş gibi görünmüyor.
Öte yandan, İsrail lobisinin Suriye'ye yönelik Amerikan yaptırımlarının kaldırılmaması için lobi faaliyetleri yürüttüğü Amerikan basınına yansımıştı. ABD ise Suriye’den İsrail'e bir tehdit olmayacağına dair garanti almaya çalışırken Tel Aviv'in karadan ve havadan Suriye'ye yönelik saldırıları ve işgali devam ediyor. İsrail'in aşırılıkçı Maliye Bakanı Bezelal Smotrich'in geçtiğimiz günlerde "İsrail'in ancak Suriye’yi parçaladığında" savaşı durduracağını söylemesi de niyetlerini gözler önüne seriyor. Dolayısıyla, bu noktada ABD'nin talebi makul gibi görünse bile İsrail'in Suriye'de hava saldırısı ve işgal lüksünden vazgeçmemesi için bir pozisyon almak olarak okunabilir.
Ayrıca ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı ve PKK/YPG terörüne desteği taleplerinin ruhuyla temelden çelişiyor. İç savaşın bitmesiyle DEAŞ tehdidinin büyük oranda ortadan kalkması ABD'nin Suriye'de asker bulundurma bahanesi olan DEAŞ'a karşı koalisyonu amaçsız bıraktı. Öte yandan, mart ayında Türkiye, Suriye, Ürdün, Irak ve Lübnan'ın kurduğu DEAŞ'a karşı ortak mekanizma da ABD'nin askeri koalisyonunun yerini alacak ve bunu çok daha efektif yapabilecek bir yapı olarak öne çıkıyor.
Ayrıca, PKK/YPG'nin Suriye'nin petrolünün büyük bölümünü ABD'nin güvenlik desteği sayesinde işgal altında tuttuğu düşünüldüğünde ABD'nin bu petrol bölgelerinden çekilmesi ve Şam'ın kontrolü alması ülkenin ekonomik toparlanmasını hızlandıracaktır. Son olarak, terör örgütünün Fırat'ın doğusundaki işgalinin sürmesi de Suriye'nin toprak bütünlüğü ve merkezi otoritenin tesis edilmesini tehdit ediyor. Dolayısıyla, ABD'nin Şam'a şartlar dayatmak yerine Suriye'deki askeri varlığını sonlandırması ve terör örgütüne desteğini çekmesi bile talep ettiği konuları otomatik olarak çözmeye yarayacaktır.
Kendini gerçekleştiren kehanet
Kısacası ABD, Esed rejimi döneminden kalan yaptırımları yeni Suriye yönetimi üzerinde bir koz olarak kullanıyor. Ancak bu politikanın Şam'ı dış politikada alternatif aramaya itme ihtimali de bulunuyor. Bu noktada, ABD'nin ekonomik yaptırımlarını önemsemeyen ve hatta bu durumu bir fırsat olarak gören devletler öne çıkıyor. Örneğin, Rusya ile Suriye arasında devrik lider Beşşar Esed'in iadesi ve Rusya’nın eski rejim döneminden kalan Tartus ve Hımeymim üslerini yeniden kullanması gibi konularda müzakereler devam ediyor. Öte yandan bu hafta Çin ile Suriye arasındaki bir dizi görüşmede de ülkenin yeniden inşası için yatırımlar gündeme geldi. Bu görüşmeler bir yandan Şam'ın dış politikada çok taraflı ve bağımsız bir pozisyon alması için kritik olsa da ABD ile müzakerelerde de elini güçlendiren bir yaklaşıma işaret ediyor.
Trump yönetimi ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) yaptırımları Suriye'ye karşı bir koz olarak kullanarak Şam'ı alternatif işbirliklerine itiyor. Yakın gelecekte ikili müzakereler devam edebilir ancak somut bir sonucun çıkması da çok olası görünmüyor. Şam ile SDG arasındaki müzakereler olumlu veya olumsuz bir şekilde sonuçlanmadan ABD'nin ne Suriye'den askerlerini tamamen çekmesi ne de Şam'a karşı net bir yaklaşım benimsemesi de beklenmiyor. Dolayısıyla, ABD'nin taleplerinin karşılanması için gereken Suriye'nin istikrarı ve ekonomik olarak toparlanması, yine ABD'nin ısrar ettiği yaptırımlar sebebiyle sekteye uğramaya devam ediyor.
[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Orta Doğu Haber editoryal politikasını yansıtmayabilir.