Asya

Hindistan'da Müslüman karşıtı söylemler iktidar partisine yarıyor

Hindistan'da Müslüman karşıtı nefret söyleminin iktidardaki Bharatiya Janata Partisinin (BJP) üst düzey isimleri aracılığıyla yaygınlaştırılıp toplumda kutuplaşmaya yol açtığı ve bu durumun Hindu milliyetçisi ideolojiyle hareket eden iktidar partisine fayda sağladığı belirtiliyor.

Abone Ol

Cammu Keşmir'de artan baskılar nedeniyle memleketini 2020 yılında terk etmek zorunda kalan ABD merkezli Organize Nefret Araştırmaları Merkezi (CSOH) Kurucusu ve İcra Direktörü Raqib Hameed Naik, AA muhabirine, Hindistan'daki iktidar partisi BJP'nin Müslüman karşıtı nefret suçlarına etkisini değerlendirdi.

Naik, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin 2014'te iktidara gelmesinden bu yana, özellikle Müslümanlar ve Hristiyan dini azınlıklar için durumun son derece kötüye gittiğini kaydederek, "Kötü olan şeyler daha da kötüleşti ve artık on yıl sonra rahatlıkla söyleyebiliriz ki, azınlıklara yönelik nefret suçları ve nefret söylemlerindeki artış Hindistan tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştı." dedi.

Müslümanların sığır eti yedikleri ya da büyükbaş hayvan taşıdıkları şüphesiyle linç edildiğini ve Müslümanlara yönelik nefret suçlarının tavan yaptığını belirten Naik, Müslümanların mülklerine yönelik yıkımlar, ibadethanelerine saldırılar, Vatandaşlık Değişiklik Yasası (CAA) ve Ulusal Vatandaşlık Kaydı (NRC) gibi ayrımcı yasaların milyonlarca Müslümanı vatansız bırakma riski taşıdığına dikkati çekti.

Naik, Müslümanları hedef alan çeşitli komplo teorilerine dayanan yasaların çıkarıldığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

"'Aşk Cihadı', 'Arazi Cihadı', 'Tükürük Cihadı' gibi asılsız teoriler üzerinden BJP yönetimindeki birçok eyalette yasalar çıkarıldı. Bu yasalar aslında Müslüman kimliğinin ifadesini veya Müslümanlara ait görülen herhangi bir şeyi suç haline getirmeyi amaçlıyor. Son altı yılda Keşmirlilere yönelik ciddi bir baskı rejimi uygulandı. 2019'da Keşmir'in yarı özerk statüsü kaldırıldı ve bu tarihten sonra ifade özgürlüğü ve sivil haklar üzerinde büyük bir baskı başladı. Gazeteciler hapsedildi, sivil toplum tamamen yok edildi. Keşmir'de doğmuş, büyümüş ve gazetecilik yapmış biri olarak 2020'de Keşmir'i terk etmek ve ABD'ye taşınıp sürgünde yaşamak zorunda kaldım. Uçuş yasağı listesine alındım. Benim gibi onlarca gazeteci de aynı şekilde uçuş yasağında, çıkış yasağında. Keşmir'e dönsem bir daha çıkamam. Pasaportları iptal edilen gazeteciler var. Bu baskılar sözde bölgede normalleşme havası yaratmak için yapıldı."

Pahalgam'da 26 turistin öldürülmesinin ardından "normalleşme illüzyonu"nun tamamen çöktüğünün altını çizen Naik, bu olay ve ardından yaşananları, Modi hükümetinin Keşmir politikalarının tamamen iflas ettiğinin göstergesi olarak niteledi.

"Ulusal güvenlik söylemiyle Pakistan'ın 'düşman' imajı sürekli tazeleniyor"

Naik, BJP hükümeti ve Başbakan Modi'nin Keşmirlilere askeri baskı uygulayarak siyasi bir meseleyi yanlış ele aldığına dikkati çekerek, "Siyasi meseleleri siyasi yollarla çözmedikçe bu tür sorunlar dönem dönem yeniden alevlenecektir." dedi.

Keşmir ve Hindistanlı Müslümanlara yönelik son on yılda, hatta daha öncesinde gözlemledikleri bu düşmanlıkların kendiliğinden oluşan öfke patlamaları değil, çok iyi organize edilmiş bir hareketin sonucu olduğunu vurgulayan Naik, bu sürecin arkasında Hindu milliyetçiliği ideolojisi olduğunu ve iktidardaki partinin bu ideolojik hareketten fayda sağladığını söyledi.

Naik, BJP'ye bağlı olan ya da ideolojik olarak onu destekleyen RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh) ve onun militan kolları olan Vishwa Hindu Parishad, Bajrang Dal, Shri Ram Sena gibi grupların azınlıklara yönelik nefret söylemlerini yaydığını ve şiddet olaylarını organize ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Bu nefret söylemi ve saldırılar birçok durumda doğrudan devlet desteğiyle yapılıyor. Bu kutuplaşma, iktidar partisi için tarihsel olarak çok kârlı oldu. Bunun dışında, ulusal güvenlik söylemiyle Pakistan’ın 'düşman' imajı sürekli tazeleniyor. Bu hükümet, seleflerine kıyasla bu söylemi daha sık ve daha yoğun kullanıyor. Bu aşırı milliyetçi ve şovenist dalga, iki ülkenin sınır bölgelerinde ve Keşmir'de yaşayan insanlar için ciddi sonuçlar doğuracak."

"Hindistan'da nefret söylemi 2024 yılında yüzde 74,4 arttı"

Soykırımı çok aşamalı bir süreç olarak tanımlayan ve nefret söyleminin bu sürecin kilit bileşeni olduğunu kaydeden Naik, Hindistan'da bu sürecin temellerinin atıldığını ve siyasilerden gelen nefret söylemi nedeniyle toplumda kutuplaşmanın meydana geldiğini aktardı.

Naik, CSOH'nun araştırma projesi olan India Hate Lab grubu olarak 2023'te 668 nefret söylemi tespit ettiklerini ancak bu sayının 2024 yılında yüzde 74,4 artarak 1165'e çıktığını aktararak, şunları kaydetti:

"Nefret söylemleri yalnızca alt kademe BJP üyelerinden değil; bizzat Başbakan Narendra Modi, İçişleri Bakanı Amit Shah, Uttar Pradesh Başbakanı Yogi Adityanath, Assam Başbakanı Himanta Biswa Sarma gibi çok güçlü isimlerden geliyor. Radikalleşmenin etkilerini sahada görüyoruz ve bu sadece seçim dönemlerine özgü değil. Gerçek dünyada topluluklar üzerinde yıkıcı etkiler doğuruyor. 2024 seçimlerinden sonra gördüğümüz nefret söylemleri doğrudan şiddete dönüştü. Linçler, nefret suçları arttı. Bu nefretin toplum içinde yayılması çok daha büyük olayların habercisi olabilir. Küçük bir kıvılcım her şeyi daha ölümcül ve tehlikeli bir noktaya taşıyabilir."