Nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasını hedefleyen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), bugün 55. yılına Rusya-Ukrayna Savaşı, İran nükleer müzakerelerinin çıkmaza girmesi ve ülkelerin sahip olduğu nükleer silahların sayısının gelecek yıllarda artma eğilimi gibi problemlerle giriyor.

AA muhabirinin Birleşmiş Milletler (BM) sitesinden ve çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilere göre, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Antlaşması, 1 Temmuz 1968'de imzaya açıldı.

Türkiye'nin 1979'da katıldığı ve halihazırda 191 ülkenin taraf olduğu anlaşma, 5 Mart 1970'te yürürlüğe girdi.

3 temel prensip üzerinde inşa edilen NPT'nin esas amaçları; nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, nükleer enerjinin sivil amaçlarla kullanımı ve nükleer silahsızlanma olarak biliniyor.

Soğuk Savaş döneminde artan nükleer silahlanma yarışının önlenmesi için hayata geçirilen anlaşmanın 9. Maddesi'ne göre, 1967'den önce nükleer silaha sahip olan ülkelere ayrıcalıklı bir statü kazandırıldı.

Bu kapsamda, nükleer silahlara sahip oldukları bilinen 5 ülke Çin, Fransa, Rusya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri, diğer ülkelerin nükleer silah edinmelerine yardımcı olmayacakları ve nükleer silahsızlanma amacına uygun hareket edecekleri taahhüdünde bulunurken, nükleer silah sahibi olmayan diğer 186 ülke bu silahları edinmekten kaçınacaklarına dair söz verdi.

Buna rağmen 55. yılına giren NPT'nin son zamanlarda artan nükleer silahlanma yarışının önüne geçmekte zorlandığı belirtiliyor.

- "Bazı devletlerin nükleer silahlarını azaltmasını beklemek gerçekçi olmaz"

İngiltere'nin Dundee Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak bulunan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Rahmi Kopar, NPT'nin caydırıcılığına ilişkin AA muhabirinin sorularını yazılı olarak yanıtladı.

Anlaşmaların başarısının tamamen devletlerin tutumuna bağlı olduğunu belirten Kopar, "Nükleer silahların yayılmasını önlemede NPT'nin ne kadar etkili olduğunu tespit etmek zor olsa da anlaşma, uluslararası hukuk açısından devletlere açıkça 'nükleer silahların yayılmasını engelleme' yükümlülüğü getiriyor." ifadesini kullandı.

Kopar, nükleer silahlara sahip devletlerin sayısının 10'un altında olmasında NPT'nin önemli rolü olduğuna işaret ederek, "Yüksek tahrip gücü, kalıcı zararlı etkileri, askeri ve psikolojik üstünlük sağlaması sebebiyle bazı devletlerin nükleer silahlarını azaltmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz." değerlendirmesinde bulundu.

Kopar, devletler arasında çıkacak nükleer silahlanma yarışının, NPT'nin varlığını ve amaçlarını anlamsız hale getireceğini belirtti.

- "Yeni soğuk savaş" dönemi

Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şafak Oğuz da eski ABD Başkanı George W. Bush döneminden bu yana dünyanın nükleer silahların ön planda olduğu bir "yeni soğuk savaş" dönemine girdiğini belirtti.

Oğuz, "Rusya-Ukrayna Savaşı'na kadar gündemde çok yer almamış olsa da hem ABD hem Rusya, Soğuk Savaş döneminden daha hızlı ve tehlikeli bir nükleer silahlanmaya girdi." ifadesini kullandı.

Oğuz, ABD'nin bir yandan mevcut füze savunma silahlarını modernize ederken diğer yandan modernize edilmiş füze savunma sistemlerini aşabilecek hipersonik özellikte balistik ve seyir füzeleri çalışmalarının devam ettiğini aktardı.

Rusya'nın ise SARMAT, Avangard, Kinjal gibi yeni silah sistemleriyle füze savunma sistemlerini geliştirdiğini vurgulayan Oğuz, "Nükleer bir savaşta karşılıklı kesin imha (Mutual Assured Destruction) noktası çoktan geçilmiştir." dedi.

Oğuz, Rusya'nın Ukrayna savaşında nükleer silah kullanma tehdidini "Rusya'nın varlığını tehdit eden bir konvansiyonel saldırı durumu"na bağladığına dikkati çekerek, yetkililerin askeri bir tesis ve sınırlı bir hedeften ziyade nükleer silah yoluyla tüm halkın yok edilmesi gibi daha tehlikeli bir dil kullanmaya başladıklarını belirtti.

- Nükleer silahlar ve F-35 krizi

Ukrayna krizinin Avrupa ülkelerinde nükleer silahlara olan bakışı kısmen değiştirdiğine işaret eden Oğuz, ABD'nin NATO çerçevesinde Avrupa'da 5 ülkede (Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Türkiye) 180-200 taktik nükleer silahı bulunduğunu, eskiden bu silahların çekilmesi yönünde hükümetlere büyük baskı olduğunu ifade etti.

ABD'nin savaş uçaklarıyla kullanılan B-61 taktik nükleer silahlarına yönelik bir modernizasyon çalışması başlattığını hatırlatan Oğuz, şunları kaydetti:

"F-35 projesi de bu çerçevede şekillenmiş olup, modernize edilen taktik nükleer silahların F-35 savaş uçakları ile kullanılması öngörülmüştür. Biden'ın ilk etapta Türkiye'ye F-16 ve modernizasyon kiti verilmesinin ABD'nin çıkarına olacağına yönelik kararında da nükleer silah konusunun önemli rol oynayacağını düşünüyorum."

- İran ile yapılan nükleer anlaşma

Oğuz, İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki nükleer anlaşmanın akıbetine ilişkin "İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerin kontrollü ve yavaş nükleer silahlanma çalışmaları, ABD'nin nükleer silahlanmaya gitmesinde siyasi ve askeri meşruiyeti sağlıyor. İran ile müzakereleri zamana yaymanın ABD'nin işine geldiğini düşünmekteyim." ifadesini kullandı.

ABD'nin İran'a karşı tutumunun siyasi ve ekonomik olarak İran'ı doğu blokuna ittiğini belirten Oğuz, "Çin'in ucuz petrol karşılığında 25 yılda İran'a 400 milyar dolar yatırım yapacağına ilişkin anlaşma ve İran'ın Şangay İşbirliği'ne üyeliği bu durumu açıkça ortaya koyuyor." değerlendirmesinde bulundu.

- Nükleer test yapan ülkeler

Dünyada bugün 13 bine yakın nükleer savaş başlığı bulunurken, bunların yaklaşık yüzde 90'ı ABD ve Rusya'nın elinde bulunuyor.

ABD, 2. Dünya Savaşı'nda ilk kez nükleer silah kullanan ülke olurken, ikinci olarak Sovyetleri Birliği nükleer bomba testini 1949'da Kazakistan'ın Semipalatinsk bölgesinde gerçekleştirmişti.

Üçüncü olarak İngiltere, 1952'de Avustralya'nın batı kıyısında yer alan Montebello Adaları'nda, dördüncü olarak da Fransa 1960'ta Afrika'nın kuzeyindeki Sahra Çölü’nde nükleer test yapmıştı.

Çin, ilk nükleer testini 1964'te Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Gobi Çölü'nün Lop Nur test alanında gerçekleştirirken, Hindistan da 1974’te ülkenin Rajasthan Çölü'ndeki Pokhkran bölgesinde bir yer altı testi gerçekleştirmiş, NPT'yi imzalamayı reddetmişti.

Hindistan'ın ardından Pakistan, 1998'de ilk nükleer denemesini gerçekleştirmişti.

Kuzey Kore de NPT anlaşmasından çekilmesinin ardından 2006'da nükleer denemelere başlamıştı.

Nükleer savaş başlığına sahip olmasına yönelik gizlilik politikasını benimseyen İsrail'in 1960'lı yıllarda nükleer test yaptığı tahmin ediliyor.