UNESCO, 21 Mayıs Dünya Kültürel Çeşitlilik Günü’nde kendisine önemli yardımlarda bulunan Suudi Arabistan hakkında “Suudi Arabistan'ın değişimi, bir zenginlik ve gelişim hikâyesi” konulu bir dakika süren güzel bir film yayınladı. Ertesi gün Suud medyası, öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın oğullarının babalarının katillerini affettiğini duyurdu.

Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de bir tuzak kurularak İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na davet edildi, daha sonra öldürüldü ve cesedi parçalandı. Katillerden 5’i ölüm cezasına, 3’ü de toplam 24 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Suudi Arabistan’da hukuk sisteminin şeffaf olmaması katillerin kim olduğunu öğrenmemizi engelliyor ancak Kaşıkçı’ya kurulan tuzağın kilit ismi olan Suud El-Kahtani'nin herhangi bir ceza almadığını biliyoruz.

UNESCO’nun Suudi Arabistan’ın değişimini anlatan videosu ve babalarının katilini affeden çocuklardan oluşan kartpostal gibi bir görüntünün birbiri ardına geldiği bu iki hikâye; bir toplumun özüne dair insafsızca çarpıtılmış şu özel anlatıya uygun hale getirilmiş: “Değişerek gelişen, hoşgörülü bir İslam’ın uygulandığı, cesur ve kendini dünyaya açan bir ülke”.

Bu anlatı; fiilen ülkeyi yöneten Veliaht Prens Muhammed Bin Salman'ın (MBS) taleplerini karşılamak için hiçbir masraftan kaçınılmadan oluşturulmuş. Herhangi bir iyi propaganda çalışmasında olduğu gibi, bu çalışmada da büyük yalanın içinde hakikate dokunan unsurlara yer verilmiş. Al-Ula’nın muhteşem doğal güzellikleri ve İslam'ın sert Vahhabi yorumunun artık yönetici ailenin onayını alamaması gibi.

Kaşıkçı cinayetinin emrini MBS'nin verdiğine inanılıyor

MBS’nin danışmanı Al Kahtani büyük bir yargı illüzyonu marifetiyle temize çıkarılırken, 15 kişiden oluşan bir suikast timinin yargılanan 11 üyesinden 8’i suçlu bulundu.

Aralarında CIA’in yanı sıra başkalarının da olduğu pek çok kişinin cinayet emrini verdiğine inandıkları Veliaht Prens’in yargılanacağına dair ise hiç ihtimal yoktu.

Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, Kaşıkçı’nın oğullarının babalarının katillerini affettiği haberini aldıktan sonra “Ona kurulan pusu ve iğrenç cinayet zaman aşımına uğratılamaz ve hiç kimsenin onun katilleri affetme hakkı yoktur” şeklinde bir twit attı.

Hatice Cengiz, MBS'nin Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'nu (PIF) kullanarak Newcastle United futbol kulübünü satın almak için verdiği teklifi durdurmak amacıyla; yorgunluk nedir bilmeden, büyük bir cesaretle Kaşıkçı’nın hikâyesini kamuoyunun gündeminde tutan bir kampanya yürüttü.

Başka bir cesur genç kadın Luceyn el Hezlul, bundan tam iki yıl önce tutuklandı. Hezlul’un suçu, kadın haklarını savunmak ve kadınlar üzerindeki erkek vesayetini sürdürmek üzere yürüttüğü çalışmalardı.

Luceyn’in ailesi, Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları örgütlerinin güvenilir iddialarına dayanarak kızlarının hapishanede işkence gördüğünü öne sürüyor. Luceyn’e işkence yaptığı iddia edilenler arasında (Kaşıkçı’nın katilleri arasında adı geçen) El-Kahtani de bulunuyor.

Luceyn’in kardeşi Guardian'a verdiği demeçte El-Kahtani'nin kızkardeşine yönelik istismarı izleyip yönettiğini söyledi: “Bir keresinde kız kardeşimin önünde oturdu ve ona şöyle dedi: Seni öldüreceğim, parçalara ayıracağım ve kanalizasyona atacağım. Ama ondan önce sana tecavüz edeceğim.”

Luceyn'e, işkence görmediğini belirten belgeler imzalarsa serbest bırakılacağı söylendi. Bunu yapmayı reddeden Luceyn el Hezlul; siyasi suçlular ve protestocular, din adamları ve iş adamlarından oluşan; binlerce mahkûmla birlikte hapishanede. Veliaht Prens’in icraatlarının akla yatkın olup olmadığını ve onun liderliğini ciddi şekilde sorgulayanlar ile finansal çıkarlarının önünde durabileceklerden oluşan bu mahkûmlar, onun şüphesini çekmekten başka hiçbir şey yapmadıkları halde muhtemel bir tehdit oluşturdukları için hapishanelerde tutuluyor.

Eski istihbaratçıya oğlu ve kardeşiyle şantaj

Cemal Kaşıkçı gibi Krallık dışına kaçmış ve hala yurtdışında bulunan muhalifler de tehlike içinde. Bunlar içinde en bilineni Saad Al Jabri, 2017 yılından bu yana Kanada’da yaşıyor. Ancak 2 yetişkin oğlu ve kardeşi tutuklandı ve bilinmeyen bir yerde tutuluyor. MBS, oğullarını ve kardeşini Al Jabri’yi geri getirmek için koz olarak kullanıyor. Al Jabri, şu anda hapishanede tutulan eski Veliaht Prens ve İçişleri Bakanı Muhammed bin Nayef’e yakınlığıyla bilinen kıdemli bir istihbarat uzmanıydı.

Merkezi Washington’da bulunan Middle East Institute uzmanlarından Gerald M. Feierstein, New York Times'a verdiği demeçte “Bu durum, MBS’nin kontrolü dışında olan herkesle ilgili endişeli olmasından daha geniş bir mesele” diyerek, Al Jabri'nin onlarca yıllık istihbarat çalışanı olması nedeniyle “cesetlerin nereye gömüldüğünü” bildiğini sözlerine ekliyor.

MBS'nin 'modern' Suudi Arabistan'ı uygulamalarıyla Stalinizm'i andırıyor

MBS'nin 'modern' Suudi Arabistan'ı; büyük lider kültü, pahalı propaganda filmleri, kurbanlarının ailelerini işbirliği yapmaları ya da buna zorlanması, Luceyn el Hezlul’un hapsedilmesi ve MBS’nin adamları tarafından taciz edilmesi, Krallık dışındaki muhaliflerin ve eleştirenlerin taciz ve tehdit edilmesi gibi uygulamalarıyla belirgin bir şekilde ‘Stalinizm’i andırıyor.

Yaşlı babası Kral Selman’ın üzerine titrediği, büyük egosunun yönlendirdiği doyumsuz zenginlik ve güç arayışıyla sarıp sarmalanmış, kendi gücüne karşı meydan okuyacağını düşündüğü herkese karşı paranoyakça bir korkuyla beslenen Veliaht Prens Muhammed bin Selman, adım adım kendi korku krallığını inşa ediyor.

Bill Law / Middle East Monitor