Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ), devlete yönelik en büyük eylemlerinden biri olan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, "FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" ifadeleriyle tanımlanan 7 Şubat 2012 tarihli "MİT kumpası"nın üzerinden 10 sene geçti.

Emniyet ve yargı kurumlarının içine sızan FETÖ'cüler, kumpası, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK ile ilişki içindeymiş gibi gösterme bahanesiyle 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı görevlilerini ifadeye çağırma ve haklarında yakalama kararı çıkarma şeklinde kurgulayarak gerçekleştirmek istedi.

MİT Başkanı Hakan Fidan'ın yürütülen bir soruşturma kapsamında "şüpheli" olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıldığı bilgisinin paylaşıldığı haberler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

Bir süre sonra, çoğunluğu FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırılan, bazıları firar eden veya tutuklanan dönemin özel yetkili başsavcı vekilleri ve savcıların, bir devlet kurumuna ve temsilcilerine karşı böyle bir girişimde bulunduğu netleşti.

O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Hakan Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların çağrılarına hiçbir zaman cevap vermedi.

KUMPASTAN SONRAKİ OLAYLARIN KRONOLOJİSİ

İfadeye çağırma işleminin ardından yaşananlara ilişkin kronolojik süreç ise şöyle devam etti:

10 Şubat 2012'de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

11 Şubat'ta savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınırken 13 Şubat'ta savcı Adem Özcan imzasıyla MİT'e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi bir görevlilerinin olup olmadığı soruldu.

17 Şubat'ta MİT Kanunu TBMM'de değiştirildi ve soruşturma izni Başbakanın iznine bağlandı.

18 Şubat'ta MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.

20 Şubat'ta savcı Bilal Bayraktar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi. 22 Mart'ta takipsizlik kararı verildi.

23 Şubat'ta soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi.

11 Nisan'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu.

18 Mayıs'ta savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi.

14 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, dosya hakkında "yetkisizlik" kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirilirken soruşturma dosyasının kısıtlanmasına karar verildi.

30 Ocak 2013'te Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi.

22 Mart 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı aldı.

FETÖ ELEBAŞI GÜLEN'İN YER ALDIĞI İDDİANAME HAZIRLANDI

Devam eden süreçte özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kapatılması, soruşturmada görev alan başsavcı vekilleri ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesiyle FETÖ oluşumuna karşı başlatılan mücadelede kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 15'i firari 34 sanık hakkında 2020 yılının Şubat ayında iddianame hazırlandı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Mart 2020'de kabul edilen iddianamede, "mağdur" olarak, "61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümetin Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler ve Binali Yıldırım gibi kabinede yer alan isimlere yer verildi.

Ayrıca o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu da iddianamede "mağdur", MİT personeli M.Ö. ise "müşteki" olarak yer aldı.

"FETÖ'NÜN HÜKÜMETİ YIKMAYA YÖNELİK İLK TEŞEBBÜSÜ"

İddianamede, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ'nün nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiğine dikkat çekilerek, "Başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalar olduğu, bu eylemlere 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ'nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsüdür." ifadeleri kullanıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, PKK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasının, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirildiğine vurgu yapılan iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ'nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verildi.

FETÖ'nün, karşı olduğu çözüm sürecini engellemeye yönelik çalışması doğrultusunda ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın, PKK soruşturması yürüttüklerine vurgu yapılan iddianamede, bu savcıların, Fidan'ın yanı sıra eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile M.Ö, hakkında, "PKK'ya bilerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturma başlattığı hatırlatıldı.

Kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının 13 Eylül 2011'de basına sızdırıldığı ve 20 Aralık 2011'de müşteki M.Ö'nün MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı bilgisi verilen iddianamede, yurt dışına çıkış yasağı konulan M.Ö.'nün savcılık ifadesinin, gizlilik kararı bulunmasına rağmen basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı anımsatıldı. M.Ö'nün MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK'ya hedef gösterildiği ve can güvenliğinin tehlike altına girdiği de iddianamede kaydedildi.

BAŞBAKANIN AMELİYATA GEÇ GİRMESİ KUMPASI ENGELLEDİ

Kumpas soruşturmasıyla örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda, "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları ve yargıyı kullanarak MİT'i ele geçirme niyetini sergiledikleri aktarılan iddianamede, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri Başbakan'dan aldığı" algısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatıldı.

İddianamede, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiğine de işaret edildi.

Örgütün kumpasa ilişkin yaptığı toplantı ve toplantı öncesinde iki FETÖ'cü mahrem imamın Amerika'ya gittiğinin tespit edildiğine yer verilen iddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi örgütün emniyet imamı "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda bulunan ve elebaşı Fetullah Gülen'le doğrudan görüşen firari sanıklar Çetin Özgür ve İlyas Şahin'in talimatını alma ve örgüt üyelerine iletmek üzere ABD'ye gittiklerinin belirlendiği anlatıldı.

“HAKAN FİDAN KESİN TUTUKLANACAKTI”

İddianamade, hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtilen eski polis memuru Ş.E'nin, olayın vahametini gözler önüne seren şu ifadesi yer buldu:

"Tam kesin tarihini bilmemekle birlikte şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak (sanık) bir konuşmasında 'Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin Savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.' dediğini hatırlıyorum."

İddianamede, meslekten ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya hakkında ise Yargıtay'da aynı konuyla ilgili yargılandıkları için takipsizlik kararı verildiği hatırlatıldı.

DOSYANIN YARGITAY'DAKİ İNCELEMESİ DEVAM EDİYOR

Davanın temyiz edildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (istinaf), FETÖ 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu.

Delillerde ve işlemlerde bir eksiklik olmadığına, ispat bakımından da değerlendirmenin yerinde olduğuna karar veren daire, bu nedenle sanıkların yaptığı istinaf başvurularını esastan reddetti.

Daire tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına da hükmetti.

Dosyanın Yargıtaydaki incelemesi devam ediyor.