Mehmet Acet

Bu hafta dünyada Merkez Bankalarının faiz oranlarıyla ilgili karar haftalarıydı.

Türkiye gibi birkaç ülke hariç genel eğilimin faiz artırma biçiminde olması bekleniyordu, öyle de oldu.

FED, geçen seneden beri artıra artıra 0,25 olan faiz oranını Çarşamba akşamı aldığı karar ve 0,75 puanlık artışla 3,25’e kadar çıkardı.

Ekonomistler uzunca bir süredir, FED’in faiz artırma kararı ile doların anavatanına ‘göç edeceğini’ dile getirip, bundan da en çok bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin etkileneceğini söylüyorlardı.

Nitekim, FED’in faiz artırma eğlimi/kararları, pek çok para birimi gibi Türk Lirası’nı da olumsuz yönde etkiledi.

Ancak, şimdi yeni bir durum var karşımızda.

Yeni ve gerçekten dikkat çekici bir durum.

Dünyanın faiz artırımına girdiği bir ortamda Merkez Bankası Perşembe günü politika faizinde ikinci kere üst üste indirime gitti.

Böylece politika faizi yüzde 14’ten 12’ye düştü.

Peki, Merkez indirime gitti de ne oldu?

Açıkçası, gitti de ne olmadı diye sormak daha doğru bir soru olabilir.

Genel dillendirilen tezlerin aksine, bu defa faiz düşerken, dolar alıp başını gitmedi.

Perşembe günü saat 14.00’te karar açıklandığında, dolar kurunda birkaç kuruşluk minik bir hareketlik oldu sadece.

Oysa, doların diğer para birimlerine göre durumun gösteren dolar endeksinin yönü yukarı doğru.

Dolar karşısında dünyanın her tarafından para birimleri değer kaybediyor.

Euro ve İngiltere para birimi Sterlin de dolar karşısında güç kaybeden para birimleri arasında yer alıyor.

TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ: BUNUN BİRÇOK SEBEBİ VAR

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı AK Parti Bingöl milletvekili Cevdet Yılmaz, Türk Lirası lehine oluşan bu durumun nedenlerinden söz ederken, birçok gerekçe olabileceğinden söze ediyor:

"Faiz oranlarıyla enflasyon arasındaki fark çok fazla bir nedeni bu. Biraz psikolojik, beklentilerle ilgili. Sinyal etkisi önemli. Bu da yani büyüme yanlısı politika toplum tarafından, piyasalar tarafından bilinen bir politika. O yüzden böyle oldu. Son dönemde rezervlerdeki artış da etkiliyor tabii."

"EKONOMİDE BİRİNCİ ÖNCELİK BÜYÜME"

Yılmaz, Merkez Bankası’nın faiz kararını yorumlarken "büyüme odaklı ekonomiye" atıf yapıp şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Türkiye dahil birkaç ülke daha çok büyümeden yana bir politika izliyor bu dönem. Onun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Enflasyonu ihmal etme anlamında değil ama birinci öncelik anlamında."

Yılmaz’ın bu değerlendirmesi, Merkez Bankası’nın faiz indirme kararının gerekçesine dair açıklamasıyla örtüşüyor.

"Birinci hedefimiz büyüme perspektifini korumak" anlamına gelen şu iki paragrafı aktaralım:

"Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülebilmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir.

Bu çerçevede kurul, politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir."

2002’den itibaren, AK Parti hükümetlerinde çeşitli kademelerde ekonomi alanında görevler üstlenen, bakanlıklar yapan, bu anlamda geniş bir tecrübe sahibi olan Yılmaz’la sohbetimizde ekonomiye dair merak edilen birkaç hususu daha sordum.

Yılmaz’ın değerlendirmeleri özetle şu şeklide:

"BÜYÜMEDE YAVAŞLAMA EMARELERİ VAR"

"Büyüme iyi gidiyordu biraz yavaşlama emareleri var tabi. Dış pazarlar sağlıklı değil. Sıkı para politikaları büyümeyi aşağı çekiyor. Genel hatlarıyla bakılınca Türkiye’de tabloda çok büyük değişim yok. Ekonomi istihdam üretiyor. Reel tarafta turizm iyi geçti bu sene.

Bir tarafta enflasyon karşısında sıkıntı yaşayan geniş kitlelere dönük hem ücret ayarlamaları, hem bir takım sosyal desteklerle bu süreci Türkiye yönetiyor.

"BÜTÇE İYİ GİDİYOR. BORÇ STOKUNUN MİLLİ GELİRE ORANI YÜZDE 40’TAN YÜZDE 35’E DÜŞECEK"

Bütçe iyi gidiyor gerçekten. Şirketler karlı, ekonomi dinamik. Bu gelirlere de yansıyor. Bu kadar desteklere, sübvansiyonlara rağmen bütçe iyi gidiyor. Kontrol edilemeyen noktalara giden bir bütçe açığı olmayacak. Bu görünüyor.

Tabi bundan sonra alınacak kararlar da önemli.

Genel tablo, bütçede iyi bir performansı gösteriyor gerçekten yeni bir vergi olmadığı halde. Mevcut vergiler, hatta bir takım sübvansiyonlara rağmen.

Muhtemelen borçlarımızın milli gelire oranında da düşüş göreceğiz.

OVP’de de tahmin o yönde zaten. Son dönemde borçlanma maliyetimiz arttı ama burada stoktan söz ediyoruz. Milli gelire göre oranı yüzde 40’larda olan borçların yüzde 35’lere doğru düşmesi yönünde bir tahmin var Orta Vadeli Programda."