Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’nda yaşanan patlamaya dair yürütülen soruşturmanın yargı aşamasında yaşanan sorunlar, olayların siyasi arka planını da Lübnan’ın etnik, mezhebi ve politik gerginliği de gün yüzüne çıkardı.

Orta Doğu Haber’e görüşlerini aktaran gazeteci İsmail Çoktan, Lübnan’da çıkan son çatışmaları ve olayların tarihsel gelişimini, değerlendirmesinin merkezine koyuyor. Çoktan, Lübnan’da yaşanan çatışmaların Beyrut Limanı patlamasını soruşturan savcı Bitar’ı istemeyen, Hizbullah’ın yaptığı protestolarla başladığını hatırlattı.

Beyrut’ta bugün yaşanan çatışmaların temel sebebinin, 2020’de Beyrut limanında meydana gelen ve 200 kişinin ölümüne ve şehrin üçte birinin yıkıma neden olan patlama olduğunu belirten İsmail Çoktan, olayı soruşturan savcı Tarık Bitar’ın, eski İçişleri Bakanı Nihad Meşnuk’un yanı sıra eski bakanlardan Ali Hasan el-Halil ve Gazi Zaiter’i de sanık olarak ifadeye çağırmasıyla başlayan, reddi hakim talepleriyle iplerin kopması ile devam eden bir sürece girildiği beyan etti.

HIRİSTİYAN LÜBNAN KUVVETLERİ PARTİSİ LİDERİ CACA KAOSU FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR

Çoktan, Meşnuk’un daha önce mahkemeye yaptığı reddi hakim talebi reddedilince Bitar için bu isimleri zorla ifadeye getirme imkanı doğduğunu, ancak bu sefer de Ali Hasan el-Halil reddi hakim talebinde bulunduğunu, hemen ardından Hizbullah ve Emel hareketinin Bitar’ı tehdit ederek yerine başka bir savcı atanmasını istemesi üzerine Bitar’ın soruşturmayı askıya aldığı belirtti.

İsmail Çoktan, Hizbullah’ın savcıyı tehdit etmesine özellikle Hristiyan partilerden Lübnan Kuvvetleri Partisi Lideri Semir Caca’nın sert tepki gösterdiğini kaydederek Caca’nın, Başbakan Necip Mikati’ye adaletin işlemesini için çağrı yaptığını söyledi. İsmail Çoktan, “Caca, aksi halde partinin protesto eylemleri başlatacağını ilan etti. Bu açıklama taraflar arasındaki gerginliği artırdı. Hizbullah ve Emel yandaşlarının Adalet Sarayı’nın da bulunduğu Hristiyan mahallesi Tayyana’ya yürüyüş başlatması üzerine silahlı saldırılar gerçekleşti. Her ne kadar meçhul olduğu söylense de saldırganların Caca yandaşları olduğunu söylemek güç olmayacaktır.’’ görüşlerini aktardı.

Beyrut limanı patlamasının olduğu andan itibaren bütün ithamların Hizbullah ve Esed rejimine yöneltildiğini, çünkü olayların öncesinde ve sonrasında Lübnan’dan Suriye’ye nitrat maddeleri kaçırıldığının bilinen bir gerçek olduğunu belirten Çoktan, Lübnan’da böylesine büyük çaplı patlayıcı maddelerinin ancak Hizbullah gibi bir örgüt tarafından kontrol edilebileceğini düşündüğünü ifade etti.

‘’Caca ise zaten çok daha öncesinden Mişel Avn’ın Cumhurbaşkanı seçilmesine itiraz etmiş ve devamında Hizbullah-Emel ikilisinin Avn ve Esed rejimiyle kurduğu ilişkileri sürekli olarak eleştirmişti. Caca’ın Lübnan’da önümüzdeki yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu makama aday olduğu da artık herkes tarafından bilinen bir durum. Dolayısıyla Caca’nın, liman patlamasında okların yöneldiği Hizbullah’a karşı, Lübnan’daki diğer tarafların desteğini almak için bu durumu bir fırsat olarak gördüğü söylenebilir.’’ diyen İsmail Çoktan, sözlerini şöyle sürdürdü:

’’Hizbullah ise okların sadece kendisine yönelmesini her zamanki gibi dış güçlerin komplosu olarak görüyor. Bunun için de liman patlaması soruşturmasını yürüten eski savcının eski başbakan Hassan Diab’ı ifadeye çağırması nedeniyle görevden alınmasını gerekçe göstererek, benzeri durumun Bitar için de yapılmasını istemektedir. Halbuki Diab, liman patlaması yaşandığında henüz başbakan olalı 8 ay olmuştu, limandaki nitrat maddeleri ise yıllardır oradaydı. Dolayısıyla Sünni blok, olayın Diab’a yıkılmasını engelleyerek meselenin daha derin olduğunu savunuyor.’’

Çatışmaların daha fazla yayılma ihtimalinin düşük bir ihtimal olduğu yönünde kanaat bildiren Çoktan, Bitar’ın soruşturmanın başında olmaya devam etmesinin kritik bir önem taşıdığını belirtti.

“ÇATIŞMALAR ESED REJİMİNE YARIYOR”

Gazeteci Zeynep Karataş ise Lübnan’da Şii EMEL’cilerin Beyrut Limanı patlaması davası bağlamında sokakları çatışma alanına çevirmesinin, İran’dan ziyade Suriye’nin etkisi ile geçekleştiğini ileri sürdü.

İran Suriye müttefiki gibi görünse de son olayların İran’ın değil Suriye’nin çıkarına olduğunu ifade eden Karataş, “Lübnan'da bugüne kadar hiçbir ulusal düzeydeki dava çözüme kavuşmadı. Ne büyük siyasi suikastlar, ne de büyük skandallar... Bu sebeple Beyrut Patlaması davasından ciddi bir sonuç bekleyenler Lübnan'ı hiç tanımıyor.’’ diye yazdı.

Bu davanın çözümsüzleştirilmesini İran'dan ziyade Suriye'ye bağladığını ifade eden Karataş, sosyal medya hesabından, ‘’İran her ne kadar Hizbullah üzerinden Lübnan'da güç sahibi olsa da asıl güç odağı Suriye'dir. Lübnan'da 'Suriye yanlısı blok' dediğimiz bir blok vardır. Merak edenler Sedr Devrimi sürecini okuyabilir. Beyrut Patlaması davası ise şöyle bir çözümsüzlüğü barındırıyor: Sanıldığının aksine o limanda sadece Hizbullah değil, EMEL, Ketaib, Avn'cılar ve hatta Durzilere kadar herkesin bir hakimiyet alanı vardı. Yani her mezhebi ve siyasi grup o patlamaya ortak. ’’ değerlendirmesinde bulundu.

Herkesin Hizbullah'ı suçladığını fakat Esed yanlısı EMEL hareketinin limanda en az Hizbullah kadar güçlü olduğunu dile getiren Karataş, süreci tıkayanların başında EMEL lideri Berri’nin geldiğini bu davadan hiçbir sonucun çıkmayacağını savundu.

Peki EMEL'ciler neden bu kadar agresif sorusuna cevap arayan Zeynep Karataş, “Emel üyeleri ile Hizbullah üyeleri arasındaki farkı iyi bilmeden sokak ortasında gangster gibi davranmalarını anlayamayız. Hizbullah, Taif Anlaşmasından sonra meşru silah taşıma hakkına sahip tek Lübnanlı devlet dışı hareket. Hizbullah bu sebeple iç denetime sahip ama EMEL öyle değil. EMEL üyelerinin resmi olarak silah taşıma ve askeri kamp bulundurma hakkı yok. O yüzden daha illegal ve kontrolsüz bir yapılanmaları var ve Lübnan için daha tehlikeliler. Agresifler bir saldırganlık içindiler. Dışarıdan bakınca onları tanımanız mümkün.” ifadelerini kullandı.

Suriye’nin kendisini toparladıktan sonra ilk olarak Lübnan’da ispat edeceğini çünkü EMEL’in İran’dan çok Suriye için çalıştığını iddia eden Karataş, Suriye’nin buradan çıkarının tedarik zincirinin geçiş güzergahının Lübnan olmasına dayandırıyor iç savaş ihtimalini ise zayıf görüyor.

“HİZBULLAH HER ZAMAN YASALARIN ÜSTÜNDE”

Amerikalı gazeteci Pete Quily de ‘’Bugün yaşanan çatışmalardan ve Şii Hizbullah’ın kendi adamlarını yargılatmamak için yaptığı saldırıları gözümüzle gördük’’ diyerek Hizbullah’ın Lübnan’da her zaman yasa uygulayıcılara bir baskı kurduğu ve bu baskıyı tesis edemediği anda silahlara sarılmaktan geri durmadığını kaydetti.

Quily ayrıca Hizbullah liderlerini yolsuzluk ve beceriksizlikle suçlayarak örgütün yöneticilerinin kendilerini her zaman yasaların üstünde gördüklerinin altını çizdi.

“ÜLKEYİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR”

Hizbullah’ın çıkardığı bu çatışmaları ülkede son derece dürüstçe yürüyen bir davayı saptırmak için yöntem olarak benimsediğini söyleyen Al Amlmedia Tv’den Basel Alabd ise yaşananları ‘’Hizbullah yargıda ve ülkede tam kontrolü ele geçirmeye çalışıyor ve patlamada parmağı olduğunu gösteren delilleri yok etmek için elinden geleni yapıyor.’’ şeklinde yorumladı.