Lübnan ve İsrailli siyaset ve enerji uzmanları, iki ülke arasındaki tartışmalı deniz sınırı meselesinde Hizbullah'ın tansiyonu yükselten tutumu, bunun arkasındaki nedenler ve olası anlaşmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Beyrut'taki Saint Joseph Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Karim Emile Bitar, Hizbullah'ın İsrail'e yönelik son dönemde artan tehditlerinin Tel Aviv ile bir çatışmaya girmekten ziyade iç politikaya yönelik olduğunu, ülkede zayıflayan konumunu bu vesileyle güçlendirme amacı taşıdığını söyledi.

Hizbullah ile İsrail arasında 2006'da patlak veren çatışmayı hatırlatan Bitar, "İsrail o dönem karşısında güçlü bir grubun olduğunu idrak etti ve Hizbullah'ın kendi ulusal güvenliğini tehdit edebileceğini anladı. Ancak her iki taraf da olası bir çatışmanın olağanüstü maliyet ve bedelinin olacağını çok iyi biliyor ki o dönem tüm taraflar için yıkıcı olmuştu. Mevcut şartlarda çatışma ihtimali düşük görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Hizbullah'ın ülke içerisindeki konumu geçmişe göre çok farklı"

Bitar, Hizbullah'ın ülke içerisindeki pozisyonunun ve Arap dünyasıyla olan ilişkilerinin 2006'da bambaşka bir seviyedeyken şu anda bu durumdan söz etmenin pek de mümkün olmadığını ifade etti.

Ülke içerisinde Şii olmayan diğer kesimin Hizbullah'a yönelik desteğinde ciddi değişimlerin bulunduğunu belirten Bitar, "Hizbullah'a 2006'daki gibi olası bir çatışma durumunda büyük destek verileceğini söylemek çok zor. Ülke içerisinde kutuplaşma çok yüksek. Hizbullah bugün Suriye ve Yemen'deki çatışmalara müdahil olmuş bir taraf. Sadece İsrail ile direnişe odaklı bir hareket olarak kabul görmüyor." görüşünü dile getirdi.

Bitar, "Lübnan'daki iç politikada durum şu anda oldukça değişken ve 2006'daki atmosferden söz etmek mümkün değil." dedi.

Hizbullah'a, Sünnilerin yanı sıra uzun yıllardır müttefiki olan Hristiyanlardan da çok ciddi eleştiriler geldiğini hatırlatan Bitar, "Hristiyanlar nezdinde de Hizbullah'ın İran'ın bölgesel ajandası için çalıştığı kanaati yüksek ve eskisi gibi bir sempati yok." diye konuştu.

"Hizbullah, gaz ve petrol konusunda anlaşmaya varılmasını arzuluyor"

ABD merkezli Doğal Kaynaklar Yönetimi Enstitüsü Orta Doğu Direktörü Laury Haytayan, Hizbullah'ın İsrail'e yönelik tehditlerinin arkasında iki nedenin yattığını belirterek, şunları kaydetti:

"Hizbullah (tehditler yoluyla) 'bensiz İsrail ile herhangi bir anlaşma imzalanamaz' demek istiyor. İkinci olarak da Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın görev süresi dolmadan (31 Ekim) ve herhangi bir anayasal boşluk yaşanmadan müzakereleri hızlandırmaya çalışıyor."

Tehditlerin aksine Hizbullah'ın İsrail ile anlaşmaya varılmasından yana olduğunu savunan Haytayan, "Hizbullah gaz ve petrol konusunda anlaşmaya varılmasını arzuluyor. Çünkü gaz ve petrol sektörü sayesinde ülkenin mevcut kötü ekonomik durumdan çıkabileceğini düşünüyor." dedi.

İsrail, Lübnan'la olan yasal anlaşmazlığı netleştirmeli

Tel Aviv Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Emmanuel Navon ise İsrail'in Lübnan'la olan yasal anlaşmazlığı netleştirmesi gerektiğini ifade etti.

Navon, "İsrail'in (Doğu Akdeniz’deki) bu kaynakları kullanması için Lübnan'la olan yasal anlaşmazlığı netleştirmesi gerekiyor. Bu yüzden, bu anlaşma önemli." şeklinde konuştu.

Bir yandan müzakerelerde anlaşma sağlanmasına iliştin taraflardan olumlu sinyaller gelirken diğer yandan Hizbullah'ın Kariş sahası konusunda İsrail'e yönelttiği tehditleri değerlendiren Navon, bu tehditlerin gerçekleşme ihtimalinin mevcut konjonktürle uyuşmadığına dikkati çekti.

Çatışma mı yoksa anlaşma mı?

"Çatışma mı yoksa anlaşma mı ön planda görünüyor?” sorusuna Navon, "Müzakerenin arka planına bakıldığında Orta Doğu'nun en güçlü ve başarılı ülkesi İsrail'in başarısız bir devletle karşı karşıya olduğunu görüyoruz." yanıtını verdi.

Lübnan'ın İran destekli Hizbullah tarafından "rehin tutulduğunu" savunan İsrailli akademisyen, şunları kaydetti:

"İsrail ile Hizbullah arasında en son 2006'da bir savaş yaşandı. Hizbullah o sırada yanlış hesap yaptı ve sonuç Lübnan için yıkıcı oldu. Gerçek şu ki, 2006'dan beri bu askeri operasyon İsrail açısından başarılı olmaktan çok uzak olsa da Hizbullah'ı en azından bugüne kadar caydırdı.

Hizbullah'ın tehditleri boş tehditlerdir. Çünkü kararlarını özerk bir şekilde alamıyor, Tahran'dan emir alıyor. İran rejiminin bu süreçte, tüm bölgeye kıyasla böyle küçük bir konu nedeniyle İsrail'le savaş riskini göze alacağından oldukça şüpheliyim."

Ekonomik kriz, Lübnan'ı anlaşmaya varma konusunda teşvik ediyor

Navon, şöyle devam etti:

"Hizbullah'ın tehditlerinin boş olduğunu aynı zamanda şöyle açıklayabilirim: Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Hristiyan olmasına rağmen yıllardır geleneksel olarak Hizbullah ile özdeşleştiriliyor ve muhalifleri tarafından Hizbullah ve İran'ın sözde iş birlikçisi olmakla suçlanıyor.

Ancak Avn'ın şimdi yaptığı açıklamalar bir anlaşmaya varmak istediğini gösteriyor. Ve bence bu, Hizbullah'ın Lübnan'daki gücünün ve etkisinin, birkaç ay önceki seçim başarısızlığından ayrı olarak, azalmakta olduğunu gösteriyor. Mişel Avn'ın Hizbullah'ın karşı çıktığını bildiğimiz bir anlaşma lehinde açıkça konuşması, Hizbullah'ın artık ülkeyi tamamen kontrol etmediğini gösteriyor."

İsrail'in Kariş gaz sahasında faaliyete başlama konusunda kararlı olduğunu söyleyen Navon, "Ancak tabii ki İsrail Lübnan'la anlaşmayı tercih eder. Sonunda bir anlaşmaya varılacağına inanıyorum. Lübnan, feci durumdaki ekonomisi göz önüne alındığında bir anlaşmaya varmak için her türlü teşvike sahip görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.

AB, gaz ithalatını çeşitlendirme arayışında

İsrail ile Lübnan arasındaki müzakerelerde, ABD Dışişleri Bakanlığı Enerji Güvenliği Danışmanı Amos Hochstein'in ara buluculuk rolüne de değinen Navon, "ABD, Avrupa Birliğinin (AB) doğal gaz ithalatını çeşitlendirmesine yardımcı olmaya çalışıyor." dedi.

Navon, "Doğu Akdeniz'de İsrail, özellikle Kıbrıs (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ve Mısır ile önemli bir doğal gaz kaynağı oluşturuyor. Ve birkaç ay önce AB, İsrail ile doğal gaz ihracı için bir anlaşma imzaladı. Böylece İsrail, kendisini bu senaryoda daha da güçlü bir aktör haline getirecek Kariş kaynaklarını üretimine ekleyebilir. ABD de buna sıcak bakıyor." şeklinde konuştu.

ABD'nin, İsrail'in Hizbullah'la herhangi bir gerilime girmeden Kariş gaz sahasından tam olarak yararlanabilmesi için Lübnan ile olan yasal anlaşmazlığı sona erdirmek istediğine dikkati çeken Navon, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in Avrupa'da neden olduğu enerji krizi, ABD'yi, müttefiklerine, özellikle de Avrupalılara yardım etmeye kesinlikle teşvik ediyor." ifadelerini kullandı.

İsrail ile Lübnan arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığı

İsrail ile Lübnan arasında yaklaşık 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığı bulunuyor.

İki ülke de bu bölgenin kıta sahanlığında hak iddia ediyor. İsrail, Lübnan hükümetinin lisanslama sürecine başladığı beş bloktan üçünün İsrail kıta sahanlığı sınır bölgesinde yer aldığını öne sürüyor.

Lübnan tarafı ise tartışmalı bölgenin 2 bin 290 kilometrekare olduğunu söylüyor.

İsrail ve Lübnan deniz sınırı anlaşmazlığının çözümü amacıyla Ekim 2020'de Birleşmiş Milletler gözetimi ve ABD ara buluculuğunda dolaylı müzakerelere başlamıştı.

Müzakereler, Mayıs 2021'deki beşinci turun ardından anlaşmaya varılmaksızın askıya alınmıştı.

İsrail'in 5 Haziran'da ihtilaflı deniz sahası Kariş'e bir sondaj gemisi göndermesi bölgede gerilimi yeniden yükseltmişti.

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, İsrail ile bir yıldır askıda olan müzakerelere yeniden başlanması için 14 Haziran'da, ara bulucu konumundaki ABD Dışişleri Bakanlığı Enerji Güvenliği Danışmanı Amos Hochstein ile bir araya gelmişti.

Hochstein, son olarak 9 Eylül'de Beyrut'ta bazı temaslarda bulunmuş ve anlaşmaya varılması hususunda iyimser olduğunu ifade etmişti.

Lübnan Cumhurbaşkanı da 19 Eylül'de İsrail ile müzakerelerde son aşamaya gelindiğini, teknik detaylar üzerinde görüşmelerin yapıldığını belirtmişti.