Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre Doç. Dr. Yeşim Çağlar şunları söyledi:
Temel birkaç kavrama değinecek olursak; virüsler, genetik materyale sahiptir ve hücreye girip adapte olarak, konakçı hücrelerde yaşamasına ve çoğalmasına yardımcı olacak özellikleri kazanmak için genetik kodlarını değiştirebilmekte, hücre mekanizmasını, kendisini birçok defa kopyalamak için kullanabilmektedir. Bazen bu kopyalama sürecinde değişimler, yani mutasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Mutasyon, virüsün genetik kodundaki bir değişiklik olarak tanımlanabilir ve amaç hayatta kalmaktır.

Tüm virüsler gibi koronavirüs de, insandan insana geçerken mutasyona uğramaktadır. İngiltere'de sık görülmeye başlayan mutasyona uğramış virüs “varyant under investigation” “araştırma altındaki virüs” adıyla incelenmektedir. İngiltere dışında, Danimarka, Hollanda Güney Afrika ve İtalya'da da mutasyona uğrayan virüsün görüldüğü tespit edilmiştir. Yeni tip koronavirüs, hızlı bir şekilde yayılmasına yardımcı olacak nitelikleri kazanmak için genetik yapısını değiştirmiştir. Aslında bu beklenmedik bir durum değildir. Çünkü virüsler değişebilme yeteneğine sahiptir.

Normalde virüslerin kendilerini dönüştürme yani mutasyona uğrama kapasiteleri çok yüksektir. Koronavirüsün başlangıcından beri pek çok mutasyona uğradığı ancak bunlardan birkaçının önemli mutasyonlar olduğu bildirilmiştir.

En son gözlenen mutasyon "çoklu spike protein mutasyonu" yani virüsün insan hücresine girmesini sağlayan dıştaki dikensi kısmında, bir çok noktada mutasyon olarak bildirilmiştir. Spike proteini, koronavirüsün dış zarında, hücreye tutunarak, vücutta enfeksiyon oluşturmasını sağlayan kısımdır. Daha önce görülen mutasyonlar genelde tek noktada iken, burada proteinin birden fazla kısmında olan mutasyonlar gözlenmiştir. Proteindeki mutasyonun nelere yol açabileceği incelenmektedir. Şu anki bilgiler; bu yeni mutantın, eski virüsten fazla farklı olmadığını, hızlı bir şekilde yayılmasına yardımcı olacak nitelikleri kazanmak için genetik yapısını değiştirdiğini göstermektedir. Bulaşıcılığı artan virüsün; yüksek oranda fazla yayıldığı ve genç nüfusta yaygın bir şekilde görülmesi, şimdilik tespit edilen özellikleri arasında yer almaktadır. Mutasyon geçirmiş virüsün, hastalığı daha ağırlaştırdığı veya daha hafif geçirilmesini sağladığı, ya da daha yüksek bir ölüm oranına neden olduğuna dair ve aşıları ve tedavileri etkilediğini gösteren mevcut kanıt yoktur. Dünya Sağlık Örgütü de, şu ana kadar mutant virüsün "ciddi hastalık veya ölüme" neden olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını bildirmiştir. Araştırmaların sonuçları ile bilgiler güncellenecektir.

Mevcut durumda en çok tartışılan boyutlardan birisi ise aşı etkinliği olup, virüsün halihazırda uygulanan aşıları, etkisiz kılacağına yönelik bir bilgi de söz konusu değildir.

Mevcut aşılar, virüsün spike proteinini hedef almaktadır. Spike protein yapısı, mutasyona uğrasa bile, aşıların halen etkin olabileceği bildirilmektedir. İnfluenza (grip) virüsünde bu çok sık gözlenen bir durumdur. Virüs antijenleri o kadar çok mutasyona uğrar ki, neredeyse başka türlere evrilir ve her bir türe biraz daha farklı bir aşı gerekir. Bu nedenle grip aşısının yıldan yıla değişmesi ihtiyacı doğar. Yine kızamık virüsü de hızlı mutasyon geçiren bir virüs olmasına rağmen yetmiş yıl önce bulunan aşının bugün halen etkinliği vardır.

Aşılar için yenilenme ihtiyacı olur mu?

Liverpool Üniversitesinden Prof. C. Semple, yeni aşıları bağışıklık sistemine gönderdiğimiz e-postalara benzeterek, bu aşıların yenilenmesinin çok kolay olduğu, dolayısıyla bu durumun bir felaket olmadığı yönünde bir açıklama yapmıştır.

Burada iki ihtimalden bahsedilebilir. İnsanların doğal yol ile ya da aşı ile bağışık hale gelmesi, bulaşın azalması, virüsün zayıflaması ile sonuçlanabilir, bu olumlu ihtimal.

Mevcut durumda virüsün adaptasyonu için majör bir değişim ihtiyacı olmamakla birlikte, toplum bağışıklığının artması, aşıların tüm dünyada ulaşılabilir olması, etkin tedaviler bulunabilmesi durumunda; virüs mücadelesinde çok daha ciddi mutasyonlara ihtiyaç duyabilir, bu ise olumsuz ihtimal. İşte bu durumda mevcut aşıların yeniden gözden geçirilmesi gerekebilecektir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki; virüsler bazen de geçirdiği mutasyonlar sonucu kendi kendini zayıflatarak, etkinliğini azaltabilir. Nitekim SARS virüs salgını bu şekilde sonlanmıştır.

Sonuç olarak; halen virüs ile ilgili bilmediğimiz çok şey bulunmaktadır. Araştırmalar ve süreç yeni bilgileri ve gündemleri de beraberinde getirecektir. Mevcut durumda her bireye düşen görev; bireysel ve toplum sağlığını gözeterek davranmak, doğru maske kullanımı, uygun sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyumdur. Herkes "kendinde virüs var gibi başkasını korumak, başkasında virüs var gibi kendini korumak" bilinciyle ve vicdanıyla hareket etmeli ve belirtilen önlemleri önemsemelidir.