Kolombiya, tarihinin en önemli ve belki de en karmaşık seçimine hazırlanıyor. Kolombiya Latin Amerika’da “pink tide”a, yani sol hükümetler zincirine dahil olmayan birkaç ülkeden birisiydi. Ülkeyi bu karşı zincir içerisinde daha da özel kılan durum ise tarihinde daha önce hiç sol eksenli bir iktidar dönemi olmaması. 29 Mayıs’ta gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turu öncesinde, daha önce Santos ve Duque’ye karşı kaybeden, 2022 yılındaki devlet başkanlığı seçimlerinde üçüncü kez aday olan sol eksenli Gustavo Petro’nun şansının büyük olduğu düşünülüyordu.

Başkanın seçilmesi ikinci tura kaldı

Mart ayında gerçekleştirilen seçimlerde Federico Gutierrez’in liderliğindeki Kolombiya İçin Ekip (Equipo por Colombia) ittifakı Temsilciler Meclisindeki 188 sandalyenin 78’ini, Gustavo Petro liderliğindeki Tarihsel Pakt (Pacto Historico) ittifakı ise 35’ini kazanmıştı. Kolombiya İçin Ekip ittifakı çok sayıda sağ eksenli partiyi bir araya getirirken partiler arasında derin görüş farklılıkları bulunuyor. Liberal Parti liderliğindeki ittifakın 33 sandalye kazanması ise gözlemciler tarafından sürpriz olarak değerlendiriliyor ve başkan adayı Sergio Fajardo’nun seçimlerde alacağı pozisyonun önemli olduğu dile getiriliyor. Ancak aslında solcu aday Gustavo Petro’yu destekleyebilecekken seçimler öncesinde Petro’nun başkan yardımcısı adayı Francia Marquez'in, Liberal Partiyi ülkedeki en tehlikeli terörist olarak işaret etmesi bu ihtimali zayıflattı. Keza Sergio Fajardo’nun ikinci tura kalamaması durumunda sağı destekleyebileceği tahmin ediliyordu.

Mart ayında başkanlık seçimine ilişkin gerçekleştirilen oylamada Tarihsel Pakt ittifakının adayı Gustavo Petro yüzde 47, Kolombiya İçin Ekip adayı Federico Gutierrez yüzde 34, Liberal Partinin de dahil olduğu Umut Merkezi Koalisyonu (Coalicion Centro Esperanza) ise yüzde 18,4 oy almıştı. Alınan sonuçlarla, yarışın Federico Gutierrez ve Gustavo Petro arasında geçeceğine dair beklentiler oldukça artmıştı. 29 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerde ikinci tura kalmayı başaran Rodolfo Hernandez ise mart ayındaki seçimde sadece yüzde 9’luk bir oy hacmine ulaşmıştı.

Mart ayından sonra Gustavo Petro’nun seçimleri ilk turda kazanabileceğine dair beklentiler oldukça yüksekti. Bu durum ülkedeki sağ-muhafazakar çevrelerde bir miktar tedirginlik de yarattı. Petro’nun iktidara gelme olasılığına karşın zenginlerin servetlerinin bir kısmını yurt dışına çıkarmaya çalıştığına dair söylentiler çıktı. Yine Petro’nun ülkeyi Venezuela’ya dönüştüreceği de ülkedeki sağ hareketlerin en önemli argümanlarının başında geliyordu. Bu durumun sebebini anlamak için Gustavo Petro’nun kişisel geçmişine dair birkaç ipucu vermek yerinde olabilir.

Gustavo Petro 1960 doğumlu. Henüz 17 yaşındayken, 1970'lerde kurulmuş bir "şehir gerillası hareketi" olan 19 Nisan Hareketi’ne ya da daha bilinen adıyla M-19 hareketine katılmış. Özellikle 1980-85 arasında oldukça faal olan örgütün, üye sayısıyla Devrimci Kolombiya Silahlı Güçleri'nden (FARC) sonra ülkedeki en büyük ikinci örgüt olduğu düşünülüyordu. Sosyalizmle iç içe geçmiş bir çeşit postkolonyal milliyetçilik düşüncesinin savunucusu olduğu söylenebilecek M-19 gibi bir örgüte mensup birisinin, daha önce sol bir iktidar tecrübesi yaşamamış Kolombiya gibi bir ülkede muhafazakarlarda yarattığı izlenimin pek olumlu olduğu söylenemez.

Gustavo Petro'nun seçim kampanyası

Petro’nun seçim döneminde üç ayaklı bir propaganda süreci izlediği söylenebilir. Öncelikli olarak "Uribizm"e hücum etti ve diğer argümanlarını da bu eksende kurguladı. Uribizmin etrafında şekillendiği Alvaro Uribe, Demokratik Merkez'in (Centro Democratico) lideri ve 2002-2010 yılları arasında devlet başkanlığı yaptı. Ülkedeki şiddet sarmalını yok edebilmek için aldığı sert tedbirler dolayısıyla özellikle solcu çevreler tarafından pek sevilmiyor. Hatta birçok Kolombiyalıya göre FARC ve FLN gibi örgütleri barış sürecine ve bir barış anlaşmasına götüren süreç Alvaro Uribe döneminde alınan tedbirlerin bir sonucuydu. Uribe’nin belli konulardaki uzlaşmaz ve sert tavrı, Petro’nun onu bir propaganda malzemesi haline dönüştürmesini kolaylaştırdı.

Petro’nun diğer önemli argümanları yolsuzluk ve işsizliğin yok edilmesi ve Venezuela ile siyasi ilişkilerin yeniden kurulmasıydı. Hatırlanacağı üzere 2010 yılında Amerika Devletler Teşkilatı’nda yaşanan tartışmalar sonrasında o dönemki Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Kolombiyalı diplomatların hemen Venezuela’yı terk etmesini istemiş, 2 bin 219 kilometrelik Kolombiya-Venezuela sınırında askeri seferberlik başlatmış ve iki ülke arasındaki ilişkiler kopmuştu. Venezuela’da Bolivarcı bir iktidar var olduğu için Petro’nun Venezuela ile ilişkileri yeniden kuracağını vadetmesi, ülkeyi Venezuela’ya dönüştüreceğine dönük spekülasyonları da arttırdı. Petro ile beraber ikinci tura kalan Rodolfo Hernandez’in de Venezuela ile ilişkilerin yeniden kurulmasına taraftar olduğu burada not edilmeli.

Uribe’nin partisi Demokratik Merkez'i de içerisine alan bir ittifakla seçimlerde boy gösteren Federico Gutierrez’e karşı Petro’nun en önemli argümanlarından birisi ise aslında Fico’nun değil, Uribe’nin oylandığı; Fico’nun sadece bir görüntü olduğu, Uribe’nin perde arkasından süreci yönetmeye devam edeceğiydi. Ancak hiç beklenmeyen bir şey oldu ve 29 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerde ikinci tura eski Bucaramanga Belediye Başkanı, hatırı sayılır bir servetin sahibi olan Rodolfo Hernandez kaldı.

Rodolfo Hernandez: "Yolsuzlukları bitireceğim"

Hernandez oldukça renkli bir figür. 77 yaşındaki eski belediye başkanı, Instagram ve TikTok gibi uygulamaları olağanüstü aktif bir şekilde kullanıyor. Seçim sürecinde neredeyse tek bir vaadi olduğunu söylemek mümkün; “Yolsuzlukları bitireceğim”. Yine seçim sürecinde “Kadınların olması gereken tek yer mutfak” benzeri açıklamaları sebebiyle tepki görmüştü. Bu tavrı sebebiyle özellikle yabancı basın tarafından “Kolombiyalı Trump” olarak da nitelendirildi.

29 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerde Gustavo Petro oyların yüzde 40,32’sini alırken Rodolfo Hernandez yüzde 28,15’ini kazanarak ikinci tura kaldı. Federico Gutierrez oyların yüzde 23,91’ini, Sergio Fajardo ise yüzde 4,20’sini aldı. Federico Gutierrez, Rodolfo Hernandez’i destekleyeceğini açıkladı. Petro'ya oy vermeyeceğini açıklayan Sergio Fajardo’nun ise seçmenlerini serbest bırakması bekleniyor.

Anketler başa baş bir yarış gösteriyor

Gelinen noktada ilginç bir denklem ortaya çıkmış gibi görünüyor. Gustavo Petro’nun seçimi kazanabilmek için önündeki tek seçenek Rodolfo, Fico ve Fajardo’nun seçmenlerinden oy alması gibi görünüyor. Ülkedeki pek çok analiste göre Petro, 29 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerde alabileceği en yüksek oyu aldı. No Centro 1CM’de katıldığı bir programda kendisine bu analizler hatırlatıldığında Petro seçimi kazanmanın bir başka yolu daha olduğunu ileri sürmüş; eğer 29 Mayıs’ta sandığa gitmeyen gençler sandığa giderlerse seçimin çok farklı neticelenebileceğini söylemişti. Ancak anketler, ilginç bir şekilde, 77 yaşındaki Rodolfo’nun da gençlerden oy alma potansiyeli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla gençlerin sandığa gitmesi durumunda sonucu ne ölçüde değiştireceğini ancak seçim sonuçları bize söyleyebilir.

La FM haber portalının yayımladığı haftalık haber dergisi Semana tarafından da servis edilen son ankete göre, Gustavo Petro'nun oy oranı yüzde 47,8 ve Rodolfo Hernandez'inki yüzde 47,1 bandında görünüyor. Beyaz oyların oranı ise yüzde 5,1. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan diğer araştırmalar da benzer veriler sunuyordu. Dolayısıyla 19 Haziran’daki seçimlerin galibini bugünden kestirmek oldukça zor. Analistler Rodolfo Hernandez’i, göstergeler her ne kadar kafa kafaya olsa da ikinci turun en şanslı adayı olarak gösteriyorlar çünkü anketlere göre kararsız seçmenin oyunu alabilen tek aday Rodolfo Hernandez.

Belki bugünden söylenebilecek bir şey varsa o da seçimleri solcu aday Petro kazanırsa düşünülenin aksine Kolombiya'da solun iktidara gelmeyeceği. Ülkenin mevcut sosyal ve ekonomik yapısı, uluslararası ilişkileri Petro’nun politik angajmanlarını ciddi şekilde biçimlendirebilir. Daha da önemlisi ortaya çıkan Temsilciler Meclisi ve Senato aritmetiği, seçilecek başkanın çıkarmak istediği yasalarda Meclislerle birlikte çalışmasını zorunlu kılıyor. Zira Meclislerde çoğunluğu elinde bulunduran hiçbir başkan adayı yok. Kolombiya demokrasisi açısından yeni bir sayfanın açıldığı söylenebilir.

[Doç.Dr. Öner Buçukçu, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü]