Cumhurbaşkanlığı görevini tamamlayan Hasan Ruhani, Ağustos 2021’de koltuğunu İbrahim Reisi’ye devretti. Ruhani’nin icraat dönemi boyunca İran, oldukça önemli ve kritik gelişmelerle karşı karşıya kaldı. Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP, Nükleer Anlaşma) imzalanması, ABD ambargoları ve Kasım Süleymani’nin öldürülmesi gibi gelişmeler, bu dönem açısından oldukça önemli dönüm noktalarıdır.

Ancak bu dönemin siyasi bağlamdan daha çok ekonomik olarak öne çıktığını, 2013 yılından bugüne kadarki süreç içerisinde gelişen olaylarda görebiliriz. Ruhani, göreve geldikten hemen sonra ekonomide risk ve istikrarsızlığa neden olan bazı konulara odaklandı. Kısa süre içerisinde elindeki politik araçlarla ekonomide istikrarı sağladı. Ekonomideki bu istikrar, büyüme ve enflasyon gibi diğer makroekonomik değişkenlerde de kendini gösterdi.

İRAM'ın yaptığı ''Ruhani dönemi İran'ın sosyoekonomisi'' analizine göre

2015 yılında KOEP görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasıyla Ruhani’nin ekonomik başarısı, dış politika başarısı ile pekişti. Böylece İran ekonomisinin sırtındaki dış politika risklerinin getirdiği yük de kalkmış oldu. Ancak 2016 yılında Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle İran için tehlike çanları çalmaya başladı. Trump’ın KOEP’e olumsuz bakması, İran’ın ekonomik risklerini artırdı. Mayıs 2018’de ABD Başkanı Trump’ın KOEP’ten tek taraflı olarak ayrılarak İran’a yönelik ambargoları yürürlüğe koyması, Ruhani’nin icraat döneminin ekonomik kazanımlarını tek seferde sildi. Söz konusu ambargolardan sonra da ortaya çıkan olumsuz ekonomik etkiler, İran’ın hem makroekonomik hem de mikroekonomik değişkenlerine ağır zararlar verdi. Buna ilave olarak İran halkı da bu denli ekonomik olumsuzluktan sert bir şekilde etkilendi.

Analizin önemli noktaları;

Büyüme ve Millî Gelir Sosyoekonomik göstergeleri daha iyi kavramak adına Ruhani Dönemi’ndeki büyüme ve millî gelirle ilgili göstergeler ve genel ekonomik tablo özetinin incelenmesi gerekmektedir. Ruhani Dönemi’ndeki büyüme ve millî gelir verileri, İran’ın hem en iyi hem de en kötü verileridir. Buna ilave olarak eski ABD Başkanı Trump’ın İran’a uyguladığı yaptırım kararı, birbirinden farklı iki veri dönemini sert bir şekilde birbirinden ayırmaktadır. Bu söz konusu ayrımlar, sosyoekonomik göstergeleri de benzer şekilde etkilemiştir. 2017 yılında jeopolitik risklerin minimize edilmesiyle İran’ın millî geliri, 2010 yılı dolar kuru baz alınarak yapılan gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) hesaplamasıyla 560 milyar dolara ulaşmış ve büyüme oranı bu yılda doğal büyüme oranına yaklaşarak %3,8 olarak gerçekleşmiştir. Ancak 2018 yılından itibaren ABD yaptırımlarının devreye girmesiyle millî gelir, 2018 yılında 526 milyar dolar ve 2019 yılında 491 milyar dolar olmuştur. Yani İran ekonomisi, 2018 yılında %6,02 ve 2019 yılında %6,78 küçülmüştür (Dünya Bankası, 2021a; Dünya Bankası, 2021b). Toparlanma 2020 yılıyla sağlansa da koronavirüsün etkisiyle millî gelirin ve istihdamın neredeyse %50’sini oluşturan hizmet sektörünün, çalışma kısıtlamaları ve yasakları ile daralması; genel ekonomik tabloyu daha da bozmuştur.

İran Halkının Ağır Yükü: Enflasyon Herhangi bir döneme has olmaksızın enflasyon, çeşitli siyasi ve ekonomik şoklar nedeniyle İran’da ağır bir şekilde hissedilmekte ve hiç şüphesiz bundan en çok etkilenen İran halkı olmaktadır. Yüksek enflasyon oranı, İran halkının gelirlerini âdeta eritmekte ve sosyoekonomik problemleri derinleştirmektir. Ağustos 2013’te göreve başlayan Ruhani, İran’ın kronik çift haneli enflasyon oranı sorununu çözmeye yönelik çalışmalarıyla İran ekonomisindeki ilk önemli hamlesine girişmiş oldu. Mahmud Ahmedinejad Dönemi’nde bozulan maliye ve para politikaları araçlarını etkin ve sıkı bir şekilde kullanan Ruhani, enflasyonu kontrol altına alarak tek haneye indirmeyi başardı. Ruhani’nin göreve başladığı yıl olan 2013’te enflasyon oranı %36,60 iken 2014’te %16,61, 2015’te %12,48, 2016’da %7,25, 2017’de ise %8,04 olarak gerçekleşti. Ancak enflasyondaki tek haneli değerler, ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle beraber çift haneye dönüş riski ile karşı karşıya kaldı. ABD’nin Mayıs 2018’de KOEP’ten ayrılması ve ambargoları devreye sokmasıyla enflasyon oranı İran-Irak Savaşı dâhil önceki dönemlere göre daha hızlı bir şekilde arttı. Buna ilave olarak bazı dönemlerde enflasyon oranları %52’ye kadar çıkarak rekor kırdı. 2017’de %8,04 olarak gerçekleşen yıllık enflasyon oranı, 2018 yılında %18,01, 2019 yılında ise %39,91 olarak gerçekleşti (Dünya Bankası, 2021c). 2013 yılı hariç ABD’nin KOEP’ten ayrılmadan önceki yıllarda enflasyon oranı ortalama %11,10 iken KOEP’ten ayrılmasıyla bu ortalama %28,96’ya çıktı.

Enflasyonun bu denli yükselmesinin en büyük nedeni dolar/tümen kurunun hızlı bir şekilde tümen aleyhine artmasıdır. ABD ambargolarıyla döviz kaynakları kısıtlanan İran’da döviz şokları yaşanmış ve tümen hızla değer kaybetmiştir. Böylece bazı ara mal ve ham maddelerin fiyatları da artmış ve bu durum, enflasyon oranına da yansımıştır. Dolar/tümen kuru, ABD ambargolarından önce 3.000 ila 4.000 tümen arasında dalgalanırken ambargolardan sonra ortalama dolar/tümen kuru 14.100 tümen olarak gerçekleşmiştir2 ki 2020 yılında günlük kur 30.000 tümenleri geçmiştir. Son dönemlerde İran İstatistik Merkezinin yayımladığı aylık enflasyon sepeti raporlarında, enflasyona en çok maruz kalan malların halkın temel tüketiminin bir parçasını oluşturan giyim, gıda ve barınmaya tabi mallardan oluştuğu işaret edilmektedir. Bu mallardaki enflasyon oranı %60’a kadar çıkabilmektedir. Ancak İran’daki resmî istatistik açıklamaları ile enflasyonun gerçekleşen/hissedilen etkisinin arasındaki uçurumu ele aldığımızda, İran halkının geçim kabiliyetinin enflasyon karşısında eridiği açık bir şekilde gözlemlenmektedir. Kısa süre içerisinde önemli ihtiyaç mallarında çıkan bazı krizler de bunun en büyük örneği olarak gösterilebilir. Örneğin 2018 sonrası uygulanan yaptırımların da etkisi ile bazı malların fiyatları çok yüksek oranda artmıştır: kırmızı et %300, beyaz et %200 ila %250, konut %150, otomobil ve otomobil parçaları %150 ila %200. Artan enflasyon oranı ve yerli paranın değersizleşmesi, İran halkının refahında da bir düşüşü beraberinde getirmiştir. Refah göstergelerinden biri olan yerli para cinsinden aylık ortalama harcama tutarı, İran’da 2011 yılından itibaren düşmeye başlamıştır. Şehirde yaşayan halkın 2011 yılında yaklaşık ortalama harcama tutarı 4,7 milyon tümen iken 2019 yılında 4 milyon tümenin altına düşmüştür. Kırsalda yaşayan halkın da 2011 yılında ortalama harcama tutarı 3 milyon tümen iken 2019 yılında 2,5 milyon tümenin altına inmiştir (BBC Farsi, 2020). Ruhani hükûmetinin son yıllarında İran halkı sadece tüketim düzeyini ve refahını değil gelirlerinin reel değerini de kaybetmiştir. Ruhani hükûmetinin ilk yıllarında hem yerli para hem de dolar cinsinden asgari ücrette iyileşmeler sağlansa da son 2 yıl içerisinde İran halkının geliri enflasyona yenik düşmüştür. 2013 yılında asgari ücret 164 dolar iken 2017 yılında 232 dolara kadar yükselmiştir. Ancak ambargoların etkisiyle dolar cinsinden asgari ücret 2018 yılında 130, 2019’da 141 dolar iken 2020 yılında 112 dolar düzeyine gerilemiştir.

İŞ GÜCÜ PİYASASI

Ruhani’nin ilk döneminde, Ahmedinejad Dönemi’nden kalan iş gücü ve nüfus ile ilgili problemler devam etmekteydi. Ruhani’nin gelmesiyle Batı ile anlaşma ihtimalleri iş gücü piyasasını canlandırmış ve ülkenin toplam iş gücünü artırmıştır. Ancak 2018’den sonra iş gücü göstergeleri bozulmaya başlamış ve zor koşullar altındaki iş gücü piyasalarında iş aramak, meşakkatli hâle gelmiştir.

İlk dönem iyileşmeleriyle uyumlu olarak aktif nüfusun iş gücüne katılım oranı sürekli bir artış göstermiştir. 2013 yılında aktif nüfusun iş gücüne katılım oranı %43,9 iken 2019 yılında %48 olmuştur. Ancak yaptırım risklerinin artması nedeniyle aktif nüfusun, iş gücüne katılım oranındaki yükselme yavaşlamıştır. Buna ilave olarak Ruhani Dönemi’nde kadınların iş gücüne katılım oranları uygulanan reformcu istihdam politikaları ve gitgide zorlaşan hayat şartları nedeniyle hızla yükselmiştir. 2013’te aktif kadın nüfusun iş gücüne katılım oranı %14,8 iken 2019’da %18,9 olmuştur. Ancak genç nüfusun iş gücüne katılımında artış olmasına rağmen buradaki dalgalanmalar diğer verilere göre daha fazladır. Genç nüfusun iş gücüne katılım oranı da 2013 ve 2019 yılları arasında sürekli yükselmemiş sadece 2,1 puan artabilmiştir (Dünya Bankası, 2021d). Bu veri de Ruhani’nin reformcu bir siyasetçi olmasına rağmen gençlerin iş gücüne katılımında başarısız olduğunu göstermektedir. Ruhani Dönemi’ndeki işsizlik verileri geçmiş dönemlere nazaran pek farklı değildir. Kronik bir ekonomik sorun hâline gelmiş olan işsizlik, İslam Devrimi’nden bu yana sürekli olarak iki hanede kalmıştır. KOEP’le beraber işsizlik, iş gücünün istihdam piyasasına yükselen girişiyle artış göstermiştir. Ancak son dönemlerde işsizlik, koronavirüs ve yaptırımlara rağmen azalmıştır. Örneğin 2017 yılında genel işsizlik %12,4, kadın işsizlik %20,8 ve genç işsizlik oranı %28,8 iken yaptırımlar devreye girdikten sonra 2019 yılında genel işsizlik %11,1, kadın işsizlik %18,1 ve genç işsizlik oranı %25,5 seviyelerini görmüştür (Dünya Bankası, 2021d). Ancak bu azalmanın sebebi; son dönemlerde uzun süre işsiz kalan kişilerin iş aramaktan vazgeçmesi ve bunun sonucunda iş gücüne katılım oranı hızının düşmesiyle alakalıdır. Buna ilave olarak henüz yıllık olarak sunulmamış dönemsel 2021 verilerine göre iş gücüne katılım oranı azalmıştır.

HALK NE DİYOR?

Ekonomik bozulma İran’da; esnaf, emekliler, yeni evlenenler ve gençler gibi birçok kesimi etkisi altına almış durumdadır. Satın alma gücünü ve refahını yıllar geçtikçe kaybeden İran halkı, yaşananlara kayıtsız değildir. Anadolu Ajansı Farsça, başkent Tahran’daki pazar ve çarşılarda gerçekleştirdiği röportajlarda halkın, mevcut ekonomik durum ile ilgili görüşlerini sormuştur. Yeni evlenen Şiva Nazeri, mevcut ekonomik durum ile ilgili verdiği röportajda “İnsanlarımızın her duruma uyum sağlayabileceği evet doğru; alışveriş için daha az paramız var ve her şeyi hesaplamak zorundayız. Ama başka bir çaremiz yok. Koşullara ayak uydurmak zorundayız.” dedi. Yeni evlenenlerin yaşadığı zorluklara da vurgu yapan Nazeri “Evlenmeyi düşünen ve ev kurmak isteyen insanlar birçok maddi sorun ile karşı karşıya kalıyor.” ifadelerini kullandı. Dört çocuk babası Muhammed Hüseyin Hedidi, hükûmetin ekonomik durumu düzeltmeye yönelik politikalarını eleştirerek “Her şeyin fiyatı 10 kat arttı. Geçim zorlaştı. Aileler için geriye bir şey kalmadı. Yüksek maaş alan bir milletvekili bunu nasıl anlayabilir? Bu durumda hükûmetin piyasaları düzenleyen politikalarının hiçbir etkisi yok.” yorumunu yaptı (AA Farsi, 2018). Emekli hemşire Mercan Pervane, emeklilerin yaşadığı zorluklara vurgu yaparak “Birikimlerimle emeklilikte rahat yaşayabilmek umuduyla hastanede yıllarca çalıştım. Artık emekli aylıklarım geçimimi sağlamıyor. Çocuğuma bakamıyorum ve temel yaşam ihtiyaçlarını satın almakta güçlük çekiyorum. Bir gün düzelir ümidiyle zorluklara katlanıyoruz.” dedi. Tahran’da eşarp satan 22 yaşındaki Kazım Nakevi, mallarını Türkiye’den satın alıyor. Ancak ambargolar nedeniyle çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalan Nakevi “Dolardaki dalgalanmalardan dolayı Türkiye’den ithalat yapamıyoruz. Para transferinde ve borçları ödemede de sorun yaşıyoruz. Durum bizim için de Türk tarafı için de zorlaştı. İyi bir gelecek düşünemiyorum. Durum çok zor. Bazı günler boş duruyoruz. Kumaş ve boya gibi ham maddelerimiz yurt dışından geliyor ve bu şartlarda ödemeleri yapamıyoruz.” dedi

Tahran’da pazar esnafı olan Haydar Serhengi, siyasilerin “direniş” ve “sabır” telkinlerini eleştirerek “İnsanlar yeni bir mücadeleye girme konusunda isteksizler ancak bazı aşırılık yanlıları rahat bir şekilde oturup savaş ve mücadele diye bağırıyorlar. Beyefendiler rahatça oturup insanlara 'direniş' diyorlar. 1.500 metrekarelik evlerinde oturan ve ev sahibi tarafından atılmaktan korkmayan yetkililer, insanlara sürekli direnmelerini söylüyor. Hangi direniş? Direniş gücü hâlâ halkın elinde mi?” yorumunda bulundu (AA Farsi, 2019). İRAM olarak Ocak 2021’de Tahran Üniversitesinde biyoloji üzerine yüksek lisans yapan 30 yaşındaki bir öğrenciyle telekonferans aracığıyla bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajı yaptığımız kişi şu yorumları paylaştı: Eski ile yeniyi karşılaştırdığımda eskinin nispeten daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Döviz kuru bu denli yüksek değildi. Bir şeylere ulaşabiliyorduk. Ruhani geldiğinde daha iyi olacağını düşünüyorduk. KOEP’e girince zaten ekonomik olarak İran’da toparlanma olmuştu. Ben de arabamı o dönem alabilmiştim. Hem okuyor hem de takside çalışıyordum ama kazandığım parayı düşündüğümde şimdiki dönemlere göre nispeten daha iyiydim. Ancak ne zaman Trump geldi büyü bozuldu. Her şey 4-5 kat fiyatıyla satılmaya başladı. Aldığım Avrupa malları bir anda pahalandı. Bunun yanında iş piyasası da çok bozuldu. Okulumu birincilikle bitirdim ancak uzun süre uygun ücrette bir iş bulamadım. Yüksek lisansa başladım onu da dereceyle bitirdim. Bir laboratuvarda çalışıyorum. Ancak tüm İranlıların durumu böyle değil. Çoğu arkadaşım işsiz ve geceleri babalarının arabalarıyla taksiye çıkıyorlar. Elimizde; diploma, derece, sertifika vb. ne varsa hepsi mevcut. Ancak iş ve ekmek yok. Manchester Üniversitesi doktora programına başvuracağım. Artık İran’da işlerin düzeleceğini zannetmiyorum. İngiltere’ye gitmeyi düşünüyorum. Ruhani, tarihinin en büyük ambargolarına maruz kalan İran’ın, ABD ambargoları sebebiyle kaybının 200 milyar dolar olduğunu söylemişti (BBC Farsi, 2019). Ancak İran halkının ve ülkenin ekonomik durumu oldukça kötüyken Ruhani 3 Ekim 2020’de yaptığı açıklamada, İran ekonomisinin Alman ekonomisinden daha iyi olduğunu ima ederek “Ekonomisi küçülen Almanya’nın ekonomik büyümesi negatif %5,2’dir. Almanya yaptırım uygulanmamış gelişmiş bir ülkedir. Elbette ekonomimiz bu orandan daha iyi durumda ve büyümemiz ne olursa olsun durumumuz Almanya’dan daha iyi.” demiştir.

Ruhani’nin bu yorumu, sosyal medyada İranlılar tarafından oldukça eleştirilmişti.

TAHRAN BORSA MAĞDURLARI

2019 yılının sonu ve 2020 yılının başında dünyadaki birçok borsa, koronavirüs ile ilgili riskleri negatif fiyatlarken Tahran Borsası endeksi, Ruhani hükûmetinin desteği ile hızla yükselmeye başladı. Hem ambargolar hem de koronavirüs ile ilgili ekonomik endişeler sebebiyle İranlılar, borsanın şahlanışını ve hükûmetin de desteğini görünce yatırımlarını mevduatlardan borsadaki şirketlerin hisselerine yatırdı. Buna ilave olarak Adalet Hisselerinin borsada serbestçe işlem görmesiyle borsaya giriş daha da hızlandı (Ertan, 2020). Ancak borsaya yatırım yapan birçok İranlı’nın finansal okur yazarlık seviyesinin düşük olması ve yükselişin devam edecek gibi düşünülmesi, 2020’nin sonunda borsa endeksinin hızlı düşüşü; ekonomik problemlerle mücadele eden İran halkının mağdur olmasına neden oldu.

Tahran Borsası mağdurları, 2021 Ocak ayında borsa binasının önüne giderek eylem yapmışlar ve borsadaki düşüşten dolayı sermayelerini kaybeden İranlılar, çeşitli sloganlarla mağduriyetlerini dile getirmişlerdir.

Bu gösteriler sadece Tahran’da değil, Isfahan, Meşhed, Kirmanşah ve İlam gibi şehirlerde de düzenlenmiştir. Gösterilerin artmasıyla Ruhani hükûmeti yetkilileri borsayla ilgili olarak yatırımcıyı koruyan yasa ve tüzüklerin yürürlüğe konulacağını belirtmiş ancak bunun için geç kalınmıştır. Buna ilave olarak borsadan hızlı sermaye çıkışlarının gerçekleşmesi, yatırımcıların borsaya güveninin azaldığı yönünde yorumlanmıştır.

ISPA’nın (Iranian Students Polling Agency) 2021 yılında yaptığı ankete göre Tahran Borsasına yatırım yapan İranlıların %77,1’i zarar etmiş, %14,8’inin kâr veya zarar durumu oluşmamış ve sadece %8,1’lik bir kesim kâr elde edebilmiştir.

Yatırımcılar arasındaki yüksek zarar oranı, Ruhani hükûmetinin Tahran Borsası teşvikinin ne kadar hüsranla sonuçlandığının bir göstergesidir.

PROTESTOLAR

Ruhani’nin ikinci dönemi, İran sathında geniş veya küçük çaplı halk katılımıyla gerçekleşen protestolara sık sık şahitlik etmiştir. 2009’daki Yeşil Hareketi’nden sonra en şiddetli protestolar bu dönemde yapılmış ve protestoların muhtevası değişmiştir. Daha önce gerçekleştirilen büyük çaplı protestolar siyasi nedenlerden dolayı ortaya çıkarken Ruhani Dönemi’ndeki protestolara direkt olarak kötü ekonomik şartlar neden olmuştur.

Ancak yapılan protestoların neredeyse hepsi, gün geçtikçe İslam Cumhuriyeti karşıtı protestolara evrilmiştir. Tahran yönetimi, protestocular arasındaki iletişimi kesmek için sık sık sosyal ağ uygulamalarını kısıtlama, VPN ağlarının etkisizleştirilmesi ve genel internet kısıtlamaları gibi önlemler almıştır. Bu dönem içerisinde iki önemli protesto hareketi gerçekleşmiştir.

2017-2018 Protestoları

Ruhani Dönemi’nin geniş çaplı ilk protestosu 2017-2018 Protestoları’dır. 28 Aralık 2017’de İran’ın Tahran’dan sonra en büyük şehri olan Meşhed’de bir finans kurumunun müşterilerine karşı yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle küçük çaplı protestolar başlamıştı. Ancak o dönemde temel ham madde fiyatlarının sert artışı Meşhed’deki protestoların şiddetini daha da artırdı ve protestolar, diğer şehirlere de yayıldı.

Başlangıçta ekonomik sorunlar dile getirilse de gün geçtikçe protestolar yönetim karşıtı yürüyüşlere dönüştü. Protestolar İran güvenlik güçleri tarafından sert şekilde bastırıldı ve protesto sırasında en az 22 kişi öldü, 3.700 kişi de tutuklandı.

Kasım 2019 (Benzin) Protestoları

Ruhani Dönemi’nde gerçekleşen diğer bir protesto Kasım 2019 Protestoları’dır. 2017-2018 Protestoları’na göre daha geniş çaplıdır. 14 Kasım 2019 gecesinde hükûmetin benzin fiyatlarına %300 zam yapmasıyla ertesi gün İran halkı şehirlerin meydanlarına akın etti.

Protestolar ilk olarak petrol açısından zengin olan Huzistan ilinde başladı ve Tahran, Horasan-i Rezevi ve Isfahan gibi büyük illere sıçradı.

Başlangıçta önceki protestolarda da olduğu gibi benzin zammı eleştirilirken daha sonra protesto, İslam Cumhuriyeti karşı yürüyüşlere dönüştü. Protestocular; şehirlerdeki benzin istasyonu, banka ve bazı kamu kurumlarını ateşe verdi.

Hükûmet, protestocuları kontrol altına almak için sert müdahalelerin yanında ülke sathında internet kısıtlaması uygulamasını yürürlüğe koydu. Protestolar sırasında en az 304 kişi öldü, 7.000 kişi de tutuklandı.

KORONAVİRÜS EKONOMİK PROBLEMLERİ DEĞİŞTİRDİ

2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, ülke ekonomilerinde büyük problemlere yol açmış; bunun sonucunda bazı insanlar işinden olurken bazıları ise düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmıştır.

Buna ilave olarak koronavirüs sebebiyle uygulanan sokağa çıkma yasakları nedeniyle birçok esnaf zarar görmüştür. İran’da artan ekonomik olumsuzlukları düşündüğümüzde bu salgın, ekonomik problemlerin daha da derinleşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla İran halkı bu dönemde salgından çok ekonomik koşulların kötüleşmesinden endişe duymuştur.

ISPA’nın Kasım 2020’de yaptığı bir ankete göre İranlıların %52’si koronavirüs salgınından ziyade ekonomik sorunlardan dolayı endişelenmiş ve bu oran, 18- 29 yaş grubunda %63,7 olarak gerçeklemiştir.

ISPA’nın Nisan 2020’de yaptığı ankette, katılımcıların %50,7’si koronavirüs sebebiyle gelirlerinin azaldığını ifade etmiştir. Katılımcılara koronavirüs sürecindeki iş durumları sorulduğunda %41,7’si işine ara verildiğini, %13,5’i ise işini kaybettiğini söylemiştir.

ISPA’nın Tahran Belediyesi ile düzenlediği başka bir ankette kişilerin %34’ü koronavirüs sürecinde ekonomik problemlerle karşı karşıya kaldığını; %35’i 1 ila 2 ay; %9’u 3 ila 5 ay; %22’si ise 5 aydan daha fazla bu süreçte ekonomik olarak idare edebileceğini ifade etmiştir.

SONUÇ

Ruhani’nin cumhurbaşkanı olmasıyla İran’ın gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak ilk dönemde büyük kazanımlar elde ettiği hiç şüphesiz ortadadır. KOEP’le beraber sürdürülmek istenen ekonomik istikrar ve refah ortamı, Mayıs 2018’den sonra tamamen ortadan kaybolmuştur. Birçok İranlı ekonomist ortaya çıkan tablonun, İran İslam Cumhuriyeti’nin en kötü dönemlerinden biri olan 8 yıllık İran-Irak Savaşı ile aynı olduğunu ileri sürmektedir.

Bunun yanında bazı ekonomistler ise bu dönemin savaştan daha kötü olduğunu iddia etmektedir. Ancak tarihsel ekonomik veriler, 8 yıllık fiziki bir savaş ortamı kadar olmasa da en az savaş dönemindeki kadar bu dönemin de ekonomik anlamda kötü olduğuna işaret etmektedir. Eski Cumhurbaşkanı Ruhani’nin hikâyesi, iyi başlayan ancak sonu kötü bitmiş bir serüvenden ibarettir.

Ancak bir cumhurbaşkanı olarak Ruhani’nin süreç içerisinde pek bir rolü olduğu söylenemez. Müesses nizamın ağır statükosu ve elde olmayan dış etkenler, Ruhani’nin kaderini değiştirmiştir. Aksi takdirde KOEP’le beraber İran ekonomisindeki iyileşmeler şüphesiz devam edecekti. Yeni Cumhurbaşkanı Reisi, Ruhani Dönemi’nde bozulan ekonomik tabloyu düzeltmek için işe koyulup halk gözünde kahraman olmaya çalışacaktır.

Ancak Reisi’nin ekonomi ekibinin direniş ekonomisi destekçisi olup KOEP ve FATF muhalifi olması, kriz içinde boğuşan İran ekonomisini kurtarmaya yetmeyebilir. Tarihsel ekonomik süreç ve göstergelerin de işaret ettiği üzere İran ekonomisinin iyileşmesi, küresel sistemle barışık bir dış siyaset ve ekonomik riskleri minimize eden sürdürebilir olası bir nükleer anlaşmaya bağladır. Aksi takdirde İran’da sürdürebilir bir iyileşme sağlanamayacak ve başarısızlık hikâyeleri tekrar tekrar yazılacaktır.