İran'daki Yahudilerin temsilciliğini yapan Tahran Yahudileri Derneği Başkanı ve milletvekili Hümayun Samehyah Necefabadi, Musevi topluluğunun İran'daki dünü-bugünü, nüfusu, uğraş alanları, sorunları ve İsrail ile ilişkilerini anlattı.

Devrimin ilk yıllarında uygulanan baskılar ve olumsuz bakış nedeniyle Yahudilerin göç ettiğini belirten Necefabadi, "Devrimin ilk yıllarında Yahudilerle ilgili olumsuz bir algı oluşmuştu, bu da göçün nedenlerinden biriydi. Yahudilerin ekseriyeti Irak savaşında ortaya çıkan ekonomik sorunlardan dolayı İran'dan ayrıldı." dedi.

İran ile Irak arasındaki savaşta ekonomik sorunların meydana geldiğini ve bu nedenle Yahudilerin Avrupa ülkelerine gittiğini aktaran Necefabadi, "İran'daki Yahudi nüfus devrimden önce 100 bin idi şimdi 15 bine düştü. Tahran, Şiraz, İsfahan, Kirman (Rafsancan), Yezd, Hemedan, Batı Azerbaycan, Kirmanşah ve İran'ın kuzey bölgelerinde yaşıyorlar. Urumiye'de çok az sayıda bir nüfus var." bilgisini paylaştı.

İran'da 60 Sinagog var ve yarısı kapalı

Necefabadi, İran Yahudileri arasında tıp, mühendislik ve diğer alanlarda yüksek tahsil görenlerin sayısının yüksek olduğunu belirterek, "Esnaf olan, ticaret yapan ve ithalat-ihracat işleriyle uğraşanlar var. Zengin Yahudilerin sayısı devrimden önce daha fazlaydı, servet sahibi olanlar devrimden sonra başka ülkelere göç etti." diye konuştu.

İran Yahudilerinin maddi açıdan orta sınıfın üzerinde olduğunu dile getiren Necefabadi, sayı olarak az olmaları nedeniyle ülke ekonomisi üzerinde etkili olmadıklarını söyledi.

İleri seviye dini eğitimin Tahran'daki büyük Sinagoglarda yapıldığını ve hahamlar ile dini mercilerin yetişmesinde sorun olmadığını ifade eden Necefabadi, "İran genelinde 60 Sinagog var ve bunların yarısı nüfus azlığı nedeniyle şu an kapalı. Dini eğitim noktasında başka ülkelerle normal ilişkilerimiz var, özel bir irtibat yok." ifadelerini kullandı.

İsrail'e göç eden İranlı Yahudiler ve iki ülke ilişkileri

İran İslam Cumhuriyeti kanunlarına göre, İsrail'e sefer yapmanın yasak olduğunu ve bunun Yahudiler dahil tüm İran vatandaşları için geçerli olduğunu hatırlatan Necefabadi, konuyla ilgili şunları anlattı:

"İsrail'e gidiş-geliş ile ilgili devlet yetkilileri zaman zaman kolaylaştırıcı yaklaşımlar sergiliyor. Yasalar daha gevşek uygulanıyor ve sadece ziyaret ile sınırlı kalması şartıyla İsrail'e gidiş-gelişlere tolerans tanınıyor ve izin veriliyor. Fakat bazı zamanlar da yasalar ağır bir şekilde uygulanıyor ve gidiş-gelişlere hiçbir şekilde izin verilmiyor. Yaklaşık 6 ay önce Meclis'te kabul edilen yasa ile gidiş-gelişler çok zorlaştı. Halihazırda İsrail'e gitmek mümkün değil. Daha önce İsrail'e sefer yapılıyordu. İran yetkilileri kimi zaman kolaylık sağladı."

İran Yahudilerinin İsrail ile ilgili Tahran yönetimiyle aynı noktada olduğunu ifade eden Necefabadi, "Siyonistlerin Filistin halkına yönelik cinayetlerini daima kınadık. Hiçbir topluma zulmedilmemelidir. Biz İran'da azınlığız ve bu konuyu çok daha iyi anlayabiliyoruz. Mazlum halka sadece zulmedilmiyor, evleri ve yaşamları da gaspediliyor. Halkın önemli bir kesimi sığınmacı hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Filistin halkının ülkesine dönmesini savunduk." değerlendirmesinde bulundu.

İran'dan İsrail'e göç eden Yahudilerle ilgili ellerinde oran olmadığını ancak göçlerin gerçekleştiğini aktaran Necefabadi, şöyle konuştu:

"İsrail kurulduğunda ve öncesinde de göç edilmesiyle ilgili yoğun bir propaganda yapıldı. Hakim algının aksine Devrimden önce Yahudi düşmanlığı çok daha fazlaydı. İran toplumu devrimden sonra Yahudi ve diğer azınlıkları hoşgörüyle karşıladı. Şunu cesaretle söyleyebilirim ki devrimden önce Yahudi düşmanlığı çok açıktı."

Yahudi vatandaşların İsrail'deki kutsal mekanları ziyaretleriyle ilgili olarak da Necefabadi şunları söyledi:

"Müslümanlar gibi biz Yahudilerin de haccı var ancak İranlı olduğumuzu kabul etmemiz ve İran yasalarına uymamız gerekiyor. İran ile Suudi Arabistan arasında yaşanan sorunlar nedeniyle bazı zamanlar hac da yapılamıyordu. İranlılar Mekke'ye gidemiyordu. Sorunun çözüm yolu Filistin'in topraklarını geri almasıdır. Bu şekilde biz de rahat bir şekilde gidebileceğiz."

"Yahudiler İran'daki 1979 devriminde aktif rol aldı"

İran'daki 1979 devrimi öncesi Şah rejimine karşı mücadele eden birçok siyasi tutuklu Yahudi olduğunu kaydeden Necefabadi, "Yahudi tutukluları Ayetullah Mahmud Talegani ile aynı koğuştaydı. Yayınlanan görüntülerde de vardır, Yahudiler yapılan gösterilere de katılmıştır. Irak savaşında da şehit, gazi ve esirlerimiz olmuştur." şeklinde konuştu.

İran devriminin 1979'daki devriminin ilk yıllarında halkın ve devlet yetkililerinin bir kesiminin Yahudilik ile Siyonizmi aynı gördüğünü bu nedenle sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Necefabadi şunları anlattı:

"Devrimin ilk yıllarında Yahudilere yönelik olumsuz bir algı vardı. Devrim lideri Humeyni'nin Yahudilik ile Siyonizm arasında büyük bir fark olduğunu söylemesiyle sorunlar büyük ölçüde halloldu. Humeyni şöyle demişti: "Siyonizm siyasi bir partidir ve Yahudilik ilahi bir dindir." bu açıklamanın ardından baskılar azaldı. Bunun ardından gün geçtikçe Yahudi toplumunun İran'daki emniyeti artmıştır."

Necefabadi, Yahudilerin İran'da inancını "güvenli ve özgür" bir şekilde yaşadığını, Sinagogların, eğitim kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini sürdürdüğünü belirterek, "İran devleti Yahudi toplumuna ait bu kurumlara destek veriyor. Okullarımızda öğrenci sayısı çok düşük ve eğitim-öğretim sistemine göre sınıf açılması için yeterli sayıya sahip olamıyoruz. Bazı yerlerde 4 bazı okullarda da 7-8 öğrenci oluyor ancak devletin verdiği destek sayesinde her yerde sınıf açıyoruz ve çocuklarımızın eğitimi aksamıyor. Bunun bütçesini de İran Eğitim Bakanlığı veriyor ve öğretmenlerin maaşlarını da devlet ödüyor." diye konuştu.

"Devlet desteği olmasaydı tüm okullarımız kapanırdı"

Necefabadi, İran devletinin Yahudi azınlığa verdiği kültürel ve maddi destekle ilgili olarak da şunları kaydetti:

"İran Yahudileri Derneği de kendi bünyesindeki eğitim kurumlarını destekliyor ancak devlet desteği olmasaydı tüm okullarımız kapanırdı. Sinagoglarımız da aynı şekilde. Yahudiler ibadetlerini rahat bir şekilde yapıyor ve dini vecibelerini yerine getiriyor. Sinagoglarımız sadece ibadet yeri değil aynı zamanda sosyal etkinliklerin yapıldığı mekanlardır. Bunun yanında sinagoglarda din adamlarımız tarafından dini eğitim de veriliyor."

Yahudi temsilci, Tahran ve diğer şehirlerdeki kurumların İçişleri Bakanlığından izinli olarak faaliyetlerini resmi bir şekilde yaptığını, Tahran Yahudileri Derneği'nin ülkedeki tüm dernekleri temsilen sosyal, kültürel, dini ve bağış toplama faaliyetlerini yürüttüğü belirterek, şöyle devam etti:

"Faaliyetlerimiz kendi cemaatimizden yapılan yardımlarla düzenleniyor ancak ekonomik sorunlarımız oluyor ve bazı çalışmalarımız duruyor. Meclis'te 20 yıl önce kabul edilen yasa ile Yahudiler ve diğer etnik azınlıklara bütçeden pay ayrılması kararlaştırıldı. Ayrılan pay çok az fakat bizim için büyük bir destek oluyor."

"Din adamlarımız tamamen bağımsızdır"

Yahudi toplumunun kendi mercilerini seçtiğini ve bu geleneğin İran'a gelişlerinden bu yana 2 bin 500 yıldır aynı şekilde devam ettiğini aktaran Necefabadi, şunları paylaştı:

"Yahudi toplumu seçtikleri temsilcilerin isimlerini devlete bildiriyor. Devletin bu konuda hiçbir müdahalesi yok. Sadece İran devletiyle değil, yabancı ülkelerle de bu konuda herhangi bir ilişkimiz yok. Tüm işlerimizi ve kararlarımızı kendi içimizde bağımsız bir şekilde alıyoruz. Tamamen bağımsız karar alıyor ve hareket ediyoruz."

Etnik azınlıkların temsilcilerinin kendi aralarında yaptıkları seçimlerle belirlendiğine ve normal milletvekilleri ile aynı haklara sahip olduklarına işaret eden Necefabadi, "Yahudiler olarak 2 aday yarıştık ve ben kazandım. Önceki dönem başka bir arkadaşımız seçilmişti. Bazen 3-4 aday da yarışabiliyor. Azınlıkların seçmeni çok az ve düşük oyla seçiliyorlar ancak diğer milletvekilleri ile aynı haklara sahipler. Aralarında hiçbir fark yok." ifadelerini kullandı.

"İran Yahudileri, 2 bin 500 yıldan fazla geçmişe sahip"

Yahudilerin İran'daki toplumsal varlığının Ahameniş İmparatoru Büyük Kuroş'un (II. Kiros, MÖ: 590-529) onları Babil esaretinden kurtarmasıyla başladığını belirten Necefabadi, Babil'in alınmasından sonra Kuroş'un ülkelerine dönme ya da İran'da kalma kararını Yahudilerin tercihine bıraktığını söyledi.

Necefabadi, Kuroş zamanında Yahudilerin bir kısmının İran'da kaldığını ülkenin değişik bölgelerine dağıldığını ifade ederek, "İran Yahudileri, 2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip. 3 Yahudi Peygamberin kabri İran'da. Bu nedenle Yahudilerin daima İran'a yönelik özel bir saygısı vardır. Bugünkü Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Körfez bölgesine göç eden Yahudilerin kökeni Babil esaretinden kurtarılan Yahudilere dayanıyor." bilgisini paylaştı.

Aradan geçen 2 bin 500 yılda İran Yahudi toplumu için inişli çıkışlı süreçler olduğunu ve padişahların bazılarının Yahudilere iyi davranırken bazıları da baskı uyguladığını aktaran Necefabadi, sözlerini şöyle noktaladı:

"Bazı zamanlar Yahudiler necis görüldü ve yağmurlu zamanlarda evlerinden çıkmalarına izin verilmedi. Öyle dönemler oldu ki Yahudiler toplumda tanınmaları için kıyafetlerinde işaret taşımaları zorunlu kılındı. Kimi zaman da Yahudiler çok özgür yaşadı ve ilerleme kaydetti."