İBRAHİM FİDAN / ORTADOĞU HABER

İngiltere’nin desteğini arkalarına alan Siyonist Yahudiler, 14 Mayıs 1948’de tarihi Filistin topraklarını işgal ederek İsrail devletinin kuruluşunu ilan etti.

Filistinliler için onlarca yıl devam edecek olan felaketler silsilesinin başlangıcı olan bu adım, Nekbe (Büyük Felaket) günü olarak sembolleşti.

Filistin’in Deyr Yassin köyünde 74 yıl önce İsrail güçleri tarafından gerçekleşen katliamda 100’den fazla sivil hayatını kaybetti.

HER 3 FİLİSTİNLİ’DEN 2’Sİ MÜLTECİ

Söz konusu olay binlerce Filistinlinin benzer bir katliama uğrama korkusuyla topraklarını terk etmesine sebep oldu.

Filistinliler tarafından Nekbe olarak adlandırılan süreçte yüzlerce köy yıkılırken, 750 binden fazla Filistinli göç etmek zorunda kaldı.

Şu anda 12 milyon 700 bin Filistinlinin yaklaşık 8 milyon 260 bini dünyanın çeşitli yerlerinde mülteci olarak yaşıyor. 5 milyon 400 bin Filistinli ise Birleşmiş Milletler'den yardım alıyor.

FİLİSTİN’İN YÜZDE 85’İ İŞGAL ALTINDA

Arap ülkeleri ile İsrail arasında 1948’de yaşanan savaş işgale engel olamazken, Filistinlilere yönelik uygulanan insan hakları ihlalleri ve katliamlar artarak devam etti.

Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını hiçe sayan ve uluslararası hukuku ihlal eden İsrail yönetimi, 14 Mayıs 1948’den itibaren Filistin topraklarını sistematik olarak işgal etmeyi sürdürüyor.

Nekbe’den bu yana Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koyan İsrail ise Kudüs ve Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri inşaatlarına da devam ediyor.

GÖSTERİ YAPMAK YASAKLANDI

İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesiyle etnik temizliğe maruz kalan Filistinliler, yaşanan acı olayları her yıl 14-15 Mayıs’ta anıyor.

Filistin direnişine destek olmak isteyen pek çok Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ve aktivist de dünyanın birçok kentinde İsrail yönetimini kınayan gösteriler düzenliyor.

İşgale sessiz kalan bazı ülkelerde ise düzenlenecek olan gösteriler engelleniyor. Son olarak Almanya'nın başkenti Berlin'de hafta sonu yapılması planlanan 5 ayrı gösteri yasaklandı.

İKİ ASIR ÖNCESİNDEN KALAN MİRAS

Nekbe'nin ilk tohumu Fransız General Napolyon Bonapart tarafından atıldı. Daha sonra Balfour Deklarasyonu ile şekillenen işgal kararı, son olarak İsrail'in ilk başbakanı Ben Gurion tarafından somutlaştırıldı.

Bonapart, 1799'da Osmanlı idaresi altındaki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini gündeme getirdi. Sonraki süreçte dünyanın her yerinden Yahudilerin gruplar halinde Filistin'e göç etmesi sağlandı. Böylelikle Siyonist Yahudilerin Filistin topraklarını ele geçirmesi için zemin hazırlandı.

İNGİLİZ MANDA YÖNETİMİNDEN DESTEK

Osmanlı'nın tüm engelleme çabalarına rağmen Filistin'e Yahudi göçü devam etti. İngiliz General Edmund Allenby, Aralık 1917'de Kudüs'ü işgal ederek, Filistin'in Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırdı ve Siyonistlere hareket alanı açtı.

Bölgenin 1917'de İngiliz mandasına girmesiyle Filistin'e Yahudi göçü daha da hızlandı. İngiltere Dışişleri Bakanlığının 1917'de yayımladığı ve Yahudilerin Filistin'de devlet kurmasını öngören "Balfour Deklarasyonu" ile İngilizler, İsrail'in kurulmasına desteklerini ilan etti.

İSRAİL DEVLETİNİN KURULMASI

BM Genel Kurulu'nda 29 Kasım 1947'de Filistin topraklarının Yahudi ve Filistin devleti olarak bölünmesini öngören karar onaylandı. Karara başta Filistinliler olmak üzere Arap ülkeleri karşı çıkarken, Siyonistler ise kararı memnuniyetle karşıladı.

Bölünme kararının ertesi günü, Siyonistler tarafından kurulan "Haganah" adlı silahlı çete, Yahudilerin yerleştirilmesi için hazırlanan bölgeleri ele geçirdi. Filistin'de İngilizlerin manda yönetimi sona erer ermez silahlı örgütler, 14 Mayıs 1948'de David Ben Gurion tarafından İsrail devletinin kurulduğunu duyurdu.

BİRLEMİŞ MİLLETLER’İN PASİF TUTUMU

Bu tarihten sonra Yahudilerin "kendilerine ayrılmış" bölgelere göçleri büyük ölçüde arttı. Mısır, Suriye, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün tarafından oluşturulan Arap ordusuyla İsrail arasında meydana gelen savaş söz konusu göçü önleyemedi.

Bu savaş, 3 Mart 1949'da İsrail'in BM'ye tam üye olarak kabul edilmesiyle sona erdi. İsrail önce ABD sonrasında ise pek çok ülke tarafından tanındı.

FİLİSTİNLİLERİN GERİ DÖNÜŞ HAKKI

Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta hayat süren Filistinliler, yüzlerinin hala ‘çalınan cennet’ olarak tanımladıkları Filistin'e dönük olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Birleşmiş Milletler’in ‘evlerine geri dönmeyi isteyen mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli’ şeklindeki 194 sayılı kararını ise İsrail uygulamayı reddediyor.