Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Başkanlık Konferans Salonu'nda düzenlenen "Karabağ Zaferi Konferansı: Azadlığa Kavuşan Kadim Vatan" programında konuştu. Fahrettin Altun, şunları söyledi:

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak Karabağ Zaferi: Azadlığa Kavuşan Kadim Vatan Konferansı’na ev sahipliği yapmak, şahsım, kurumum ve ülkem adına büyük bir onur.

Ne mutlu ki bugün Karabağ Zaferinin ikinci yıl dönümünü şanla, şerefle kutluyoruz. Gardaş Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki topraklarını azat etmek için verdiği kurtuluş mücadelesi, tarihe altın harflerle yazılan kutlu bir zaferle taçlandı hamdolsun.

Bu şanlı mücadelede bir gül yaprağı gibi toprağa düşerek şehit olan kardeşlerimi rahmetle anıyor, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum. Başta Azerbaycan’ın Cenap Cumhurbaşkanı ve Vatan Muharebesinin Muzaffer Ali Başkumandanı İlham Aliyev olmak üzere, Karabağ Zaferi’nde emeği geçen bütün kahramanlara şükranlarımı sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun.

KARABAĞ TOPRAKLARINDA BÜYÜK İNSANLIK DRAMLARI YAŞANDI

Bilindiği üzere, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına giden süreçte Ermenilerin, Azerbaycan’ın ayrılmaz parçası olan Karabağ bölgesine yönelik mesnetsiz hak iddiaları ortaya çıkmıştı.

1980’lerin sonlarına doğru başlayan küçük çaplı çatışmalar, 1990’ların başlarında tam anlamıyla savaşa dönüşmüştü. Ermeniler, başlattıkları saldırılarla 1991’de Hankendi’yi, 1992’de Hocalı ve Şuşa’yı işgal etmiş; daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere’yi de ele geçirmişti.

1993’te Ağdam’a giren Ermeniler, ayrıca Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerini işgal etmişti. Ermenilerin işgal altına tuttukları alanın büyüklüğü, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sine ulaşmıştı. Hepimiz hatırlıyoruz ki bu işgaller sırasında Karabağ topraklarında büyük insanlık dramları yaşandı. Bir milyona yakın insan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. Tarihi, dini ve kültürel yapılar harap edildi.

Azerbaycanlı kardeşlerimize yönelik insanlık dışı saldırılar gerçekleştirildi. Yüreklerimizi yakan; hüznünü bugün bile içimizde taşıdığımız katliamlara maruz kaldı kardeşlerimiz.

Bunlardan biri de Hocalı katliamı… 1992 yılında Ermenilerce abluka altına alınan Hocalı’da adeta bir soykırım yaşandı. Ermeniler sadece bu katliamda 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı kardeşimizi şehit etti.

Bu vesileyle, Hocalı Katliamı başta olmak üzere Ermeni zulümlerinde şehit olan kardeşlerimi bir kez daha rahmetle anıyorum.

ERMENİSTAN TARAFININ TACİZLERİ BİTMEK BİLMEDİ

Ermeni çeteler katliamlarını, işgallerini yaklaşık 30 yıl sürdürdü. Karabağ toprakları bu dönem boyunca evini yurdunu bırakıp ata toprağından göç etmeye zorlanan mazlumlara, vatan için serden geçen yiğitlere, nice acı yaşanmışlığa tanıklık etti.

Ermenilerin uluslararası hukuku bütünüyle yok sayarak işgal ettikleri Karabağ’da bütün dünyanın gözleri önünde yaşattıkları insanlık dramı, tarihte kara bir leke olarak yerini aldı.

Elbette Azerbaycan, Ermenilerin uluslararası hukuku hiçe sayan işgaline karşı tüm uluslararası platformlarda hem sahada hem masada her türlü adımı atmaktan geri durmadı.

Ancak Ermenistan ve ona destek olan ülkeler, bu adımlara karşılık vermediler. Aksine uluslararası hukuka ters düşecek şekilde, ya Azerbaycan aleyhine bir tutum sergilediler ya da bu işgale sessiz kaldılar.

Bu sorunun çözümü için kurulan AGİT Minsk Grubu gibi uluslararası yapılar da bir sonuç üretmedi. Onların bu sessizliğinden cesaret alan Ermeniler işgali sürdürdü.

Azerbaycan’ın, kendi topraklarının sınır güvenliğini temin etmek için gösterdiği uğraşlara karşılık, Ermenistan tarafının tacizleri bitmek bilmedi.

28 YILDIR ESARET ALTINDA OLAN TOPRAKLAR GERİ ALINDI

Ermenistan’ın 2020 yılının Eylül ayındaki saldırganlığı ise bardağı taşırdı. Bunun üzerine Azerbaycan da uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak işgal altındaki topraklarını geri almak için büyük bir mücadele başlattı.

27 Eylül 2020 tarihinde başlayan İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan ordusu, eşi benzeri görülmeyen bir kahramanlık sergiledi.

Ve 44 günlük destansı mücadelenin neticesinde, şükürler olsun ki, 28 yıldır esaret altında olan topraklar geri alındı.

Bu zaferle birlikte Karabağ’da yeniden Azerbaycan bayrağı dalgalandı. Bu zaferle birlikte Karabağ semalarında yeniden ezan sesi yankılandı.

"İKİ DEVLET, TEK MİLLET” OLARAK YAN YANA, OMUZ OMUZA DURDUK

Haklı davasında Azerbaycan’ı hiçbir zaman yalnız bırakmayan Türkiye, İkinci Karabağ Savaşında da “Yaman günde yanındayız biz senin” diyerek can gardaşlarının yardımına koştu.

Aramızdaki bu ahdin tarih boyunca sarsılmayacağını, bu mücadelede ortaya koyduğumuz güçlü dayanışmayla, dünyaya bir kez daha gösterdik.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in liderliğinde “iki devlet, tek millet” olarak yan yana, omuz omuza durduk. Türk milletine yakışan bir dayanışmayla kardeşliğimizin gereğini yerine getirdik.

Karabağ Zaferi, böylece Azerbaycan ve Türkiye başta olmak üzere tüm Türk dünyasının kardeşliğinin nişaneleri arasında yerini aldı. Dostluğumuz ve gardaşlığımız ebedî olsun inşallah.

Türkiye olarak, Karabağ Zaferini getiren mücadele sürecinde stratejik boyutlarda can Azerbaycan’ın yanında olduk. Siyasi, askeri ve toplumsal boyutlarda destek sağladığımız gibi, enformasyon cephesinde de güç birliği yaptık.

Siyasi boyutta, Sayın Cumhurbaşkanımız Azerbaycan’ın haklı mücadelesine uluslararası kamuoyunun desteğini sağlamak için lider diplomasinin bütün imkanlarını kullandı. Kendisi başta olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşlarımız, Azerbaycan’ın diplomatik elçiliğini üstlendi.

Askeri boyutta, savunma sanayii alanındaki tüm imkanlarımızı Azerbaycan’ın başarısı için seferber ettik. Toplumsal boyutta, Türk milleti bir bütün olarak Azerbaycan’ın haklı davasına çok güçlü bir destek sergiledi. Enformasyon boyutunda ise Azerbaycanlı kardeşlerimizle müşterek hareket ettiğimiz büyük bir mücadele yürüttük.

GERÇEKLERİ TÜM DÜNYAYA HEP BİRLİKTE ANLATTIK

Liderlerimizin talimatıyla, aziz kardeşim Hikmet Hacıyev’le herhangi bir gelişmede anlık irtibat halinde olduğumuz bir iletişim mekanizması kurduk. Gerek Türk medyasını gerek uluslararası medyayı sahaya götürerek gelişmeleri yerinde görmelerini sağladık.

Bu adımımızın Ermenilerin savaşa dair ortaya attıkları yalanları, çarpıtmaları boşa çıkarmada önemli katkıları oldu. İletişim Başkanlığımızın birçok personeli de bu koordinasyon sürecinde sahada fedakarlıkla görev yaptı. Bu gayretlerimiz neticesinde, Ermeni lobisinin kara propagandalarına ve dezenformasyonlarına karşı, gerçekleri tüm dünyaya hep birlikte anlattık.

Ermenistan’ın uluslararası hukuku hiçe sayan işgali ve bu savaş sırasında yarattığı tahribatı gözler önüne serdik. Azerbaycan’ın haklı davasının, tezlerinin özellikle uluslararası medyada yer almasını ve dünya kamuoyunun gündeminde yer bulmasını sağladık.

Hamdolsun bu çabalarımızın karşılığını da hep birlikte gördük. Karabağ savaşında medya ve iletişim alanında sergilediğimiz birliktelikten doğan gücü, Türkiye-Azerbaycan Ortak Medya Platformu ile kurumsallaştırdık. Bu platformu daha sonra Türk Devletleri Teşkilatı’na teşmil ettik.

Bugün geldiğimiz noktada, gerek ikili boyutta gerek Teşkilat çatısı altında, kamu diplomasisinden dezenformasyonla mücadeleye, geniş bir yelpazede müşterek çalışmalarımızı derinleştiriyoruz. Bütün bu çabalarımızda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, ferasetli ve kararlı duruşlarıyla bizlere liderlik etti. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum.

AZERBAYCAN DAVASININ SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Azerbaycan’ın, öz topraklarını anayurduyla tekrar buluşturmasını kutladığımız bugün bile ne yazık ki bazı kesimler, zaferimize gölge düşürme arzusunda. Türkün kuvvetine ve başarısına tahammülü olmayanlar, Karabağ Zaferi’ni yeni dezenformasyonlarla karalamaya çalışıyorlar.

Ermeni lobisi Batı medyasında dirsek temasında olduğu spakülatörler aracılığıyla, Azerbaycan ordusunu savaş suçlusu gibi göstermeye çalışarak, Azerbaycan’a karşı kara propagandaya devam ediyor. Azerbaycan’ın 28 yıl boyunca verdiği haklı mücadele ve kazandığı zafer bastırılmaya çalışılıyor ve Karabağ halkının maruz bırakıldığı zulüm yok sayılıyor.

Bu durum, Karabağ’da zafer kazanmış olsak da enformasyon alanında işimizin hala bitmediğini ortaya koyuyor. Biz bütün Türk dünyası olarak birlik ruhuyla Azerbaycan davasının sesi olmaya devam edeceğiz.

Karabağ Zaferini akademide, medyada, sinemada, edebiyatta, müzikte, velhasıl hayatın her alanında yaşatmayı sürdüreceğiz. Karabağ Zaferiyle tüm dünyaya verdiğimiz mesajdaki kararlılıkla, birliğimizi perçinleyecek adımlarla geleceğe yürüyeceğiz.

KARABAĞ, AZERBAYCAN’IN ÖZ TOPRAĞIDIR, ANAYURDUDUR

Karabağ Zaferine, Azerbaycan’a ve Türk dünyası ülkelerine yönelik dezenformasyonları ve algı operasyonlarını el birliğiyle boşa çıkarmaya devam edeceğiz. Nasıl ki güneş balçıkla nasıl sıvanmazsa; hakikat ve hakkaniyet de kara propagandalarla, dezenformasyonlarla ifna edilemez.

Buradan bir kez daha ifade ediyoruz: Azerbaycan halkı ve Türk dünyası Karabağ’daki Ermeni zulmünü unutmamıştır ve unutmayacaktır.

Karabağ, Azerbaycan’ın öz toprağıdır, anayurdudur. Azerbaycan’ın, topraklarını azatlığa kavuşturmak için verdiği şanlı mücadele, tarihte yerini almıştır.

Karabağ Zaferi, Türklüğe bir kez daha büyük bir şan katmıştır. Azerbaycan evlatlarının, namus ve vatan için kanlarını akıttıkları toprak, onlara analarının ak sütü gibi helâldir. Karabağ kurtarılmıştır ve bir daha asla esaret altına düşmeyecektir. Har-ı bülbülün ahı alınmıştır ve yaprak dökme mevsimi ilelebet sona ermiştir.

KARABAĞ ZAFERİ, UMUTLARI VE TOPRAĞI YEŞERTTİ

Har-ı bülbül demişken… Bildiğiniz üzere, har-ı bülbül yalnızca Şuşa ve çevresinde görülen, Türk mitolojisinde de sıklıkla geçen bir çiçek. Bu müstesna çiçek, Karabağ Savaşı şehitlerimize ithaf edilmesiyle yeni bir anlam daha kazandı. Biz de konferansımızın görsel konseptini, har-ı bülbül çiçeğinin yanı sıra Karabağ’ın dağlık topografisini ve doğal renk oluşumlarını göz önüne alarak hazırladık.

Bu özel programın görsel konseptini de Karabağ Zaferi’nin ihtiva ettiği anlamla bütünlüklü hale getirmek istedik.

Görüyoruz ki bulunduğumuz coğrafya ve tarih bizim her zaman daha dikkatli, daha donanımlı ve daha gayretli olmamızı gerektiriyor. Bir olmanın, iri olmanın, diri olmanın, kardeşliğimizi muhafaza etmenin ne kadar elzem olduğunu, yaşadığımız her gelişme bize tekrar tekrar hatırlatıyor.

İşgalden azat olunan Karabağ topraklarının bugün bayındır hale gelmeye başlamasıyla iftihar ediyoruz.

İşte Karabağ Zaferi, umutları ve toprağı yeşertti. Artık metruk şehirler canlanıyor, mahzun gönüller gülüyor.

Laçın’dan Cebrayıl’a, Fuzuli’den Zengilan’a, Şuşa’dan Ağdam’a, azat edilen topraklar bugün adeta küllerinden yeniden doğuyor. Ulaşımdan yerleşime, tarımdan turizme, Karabağ her yönüyle yeniden ayağa kalkıyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, “Azerbaycan Karabağ’da kahramanlık destanından sonra şimdi de kalkınma destanı yazıyor.”

Azerbaycan bu kalkınma hamleleriyle aynı zamanda tüm bölgenin müreffeh geleceğini inşa ediyor.

AZERBAYCANLI KARDEŞLERİMİZİN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Türkiye ve Azerbaycan olarak nihai hedefimizin barış ve istikrar olduğunu attığımız adımlarla ortaya koyduk ve bu yaklaşımımızı sürdürüyoruz.

Ermenistan’ın da Azerbaycan’ın zaferini kabullenerek makul bir yaklaşım benimsemesinin kendi yararına olduğuna inanıyoruz. Bölgemizde barış ve istikrarın tesisi için Ermenistan’ın da bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyor.

Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün alanlarda can Azerbaycan’ın ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Büyük bir heyecanla hazırlandığımız Türkiye Yüzyılı'nda da Azerbaycan başta olmak üzere Türk dünyasıyla omuz omuza durmayı sürdüreceğiz.

Ben bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son verirken, konferansımıza iştirak eden tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. Azerbaycanlı kardeşlerimi en içten duygularımla selamlıyor… Bir kez daha Karabağ Zaferimiz Kutlu olsun diyorum.

Yaşasın Türkiye-Azerbaycan kardeşliği… Yaşasın Türk dünyası kardeşliği…