İki emekli büyükelçi de paneldeki değerlendirmelerinde, ABD’nin PYD/YPG’ye desteğini eleştirdi; Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’ın iktidarını koruyacağının artık kesin olduğu konusunda mutabık kaldı.

Robert Ford, muhalefetin artık Şam hükümetini görevini bırakmaya hatta bir ulusal birlik hükümetini müzakere etmeye zorlayabilme şansının kalmadığını kaydetti.

Ford, şimdi Suriye üzerinde esas sorulması gereken sorunun, hükümetin kontrolu altında bulunmayan ülkenin yaklaşık üçte birlik kısmıyla ilgili ne gibi adımlar atılacağı olduğunu ifade etti.

Ömer Önhon da Esat savaşı kazanmış görünse de ülkede barışın olmadığına ve durumun çok kırılgan bir seyir gösterdiğine, Rusya ve İran’ın nüfuzu, devlet dışı aktörlerin varlığı gibi unsurlara dikkati çekti. Uluslararası toplumun ülkedeki son seçimleri tanımadığını da hatırlatan Önhon, 10 yıldır devam eden Suriye’deki krizin uluslararası camiada artık yorgunluk yarattığına işaret etti; ancak çözülmeyi bekleyen birçok soruna çözüm bulunmadan bu meselenin rafa kaldırılmasının ileride daha büyük sorunlara yol açacağı uyarısında bulundu.

“SURİYE HALA GÜVENLİK SORUNU YARATIYOR”

NATO ve müttefiklerin Suriye’yle ilgili hedefleri ve atılması gereken adımlarla ilgili bir soru üzerine Robert Ford, NATO’nun Afganistan’ın aksine ittifak olarak Suriye’de resmi bir rolünün olmadığına dikkat çekti. Ancak NATO’nun üyelerinin yakın gelecekte Suriye’yle alakalı bazı önemli ortak meseleleri paylaştığını dile getiren Ford, bunlardan birincisinin, özellikle sınır komşusu Türkiye üzerinde başta olmak üzere Suriye’nin hala güvenlik sorunu yaratması olduğunu söyledi.

Ford, daha birkaç gün önce Karkamış’a düzenlenen havan saldırısı, İzmir’de 2017’deki bir terör saldırısıyla alakalı bir Suriye uyruklunun dün tutuklanması gibi gelişmeleri hatırlattı.

İkinci olarak Suriyeli mülteciler sorununa işaret eden Ford, bu sorunun çok büyük bir siyasi etkisinin olduğunu, Türkiye’deki 4 milyon civarında Suriyeli mültecinin Türk ekonomisi, siyaseti ve toplumu üzerinde ciddi gerilimler yarattığının altını çizdi. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi, hem Avrupa hem Türkiye açısından bu soruna bir çözüm bulunması için çaba harcanması gerektiğine vurgu yaptı.

“MÜLTECİLER KONUSUNDA BÜTÜN ÜLKELER ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI”

Ömer Önhon da Suriye krizinin yol açtığı mülteci sorununun bu savaşın en büyük trajedilerinden biri olduğunu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük insan hareketliliğinin yaşandığını kaydetti. 6 milyon 500 bin kişinin Suriye’den kaçtığını, bunlardan 4 milyon kadarının Türkiye’de bulunduğunu ifade eden Önhon, 10 yıldır Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’in çoğunun ülkelerine dönmediğini, bu kişilerin bakımı için Türkiye’nin çok büyük paralar harcadığını söyledi.

Mülteci konusunun Türkiye’de bir iç siyaset meselesi haline geldiğine işaret eden Önhon, “Türkiye’nin Suriye’ye komşu olması, tüm sorumluluğu yüklenmesi anlamına gelmez. Hiçbir ülke bu meseleyi tek başına idare edemez. Tüm ülkeler elini taşın altına koymalı. Bu sadece Türkiye’nin sorumluluğu değil” diye konuştu.

Önhon, Türkiye’nin AB’yle mülteciler anlaşmasının da bazı bakımlardan tatmin edici bir düzeyde uygulanmadığını, Ankara’nın uluslararası toplumdan çok daha fazlasını beklediğini söyledi.

“SURİYELİ MÜLTECİLER KENDİLERİNİ GÜVENDE HİSSETMEDİKÇE ÜLKELERİNE DÖNMEZ”

Önhon, Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünün gönüllülük esasına dayalı olması gerektiğini ancak bu kişilerin, kendilerini güvende hissedeceklerini düşünmedikleri müddetçe ülkelerine dönmeyeceklerini belirtti.

Bunun için Suriye’de emniyet ve güvenliğin temin edilmesinin bir yolunun bulunması gerektiğine işaret eden Önhon, sorunun bir diğer boyutunun da Esat’ın bu mültecilerin ülkeye geri dönmesini isteyip istemediği sorusu olduğunu söyledi.

Önhon, bu kişilerin çoğunun Esat’a muhalif olduğuna ve yoksulluk sınırının çok yüksek olduğu ülkede bu kişilerin bakımının da çok zor olacağına dikkat çekti.

Robert Ford da geri dönüş konusunda mültecileri ikna etmenin çok zor olacağı hususunda Önhon’a katıldığını ifade ederken, bunun yanında Suriye’de Esat hükümeti iktidarda kalmaya devam ettiği ve acımasız eylemlere imza atan gizli polis gibi güvenlik yapıları varlığını sürdürdüğü müddetçe bu kişilerin geri dönmeyeceğini vurguladı.

“ABD, PKK’YLA ORGANİK BAĞLARI OLAN BİR MİLİS GRUBUYLA ÇALIŞMAYI SEÇTİ”

ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, Suriye’deki durumun Türk-Amerikan ilişkilerine etkisiyle ilgili bir soruyu yanıtlarken, iki ülkenin 2011-2014 yılları arasında Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunması hususunda birlikte çok yakın çalıştığını; ancak 2015’te özellikle Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi ve IŞİD’in sahneye çıkmasıyla birlikte Washington’un dikkatinin Esat’tan uzaklaşıp IŞİD’e çevrildiğini belirtti.

ABD’nin coğrafi uzaklığı nedeniyle mülteciler konusunda bir endişe duymama lüksüne sahip olduğuna dikkat çeken Ford, “Amerikalılar’ın önünde bir seçim vardı ve PKK’yla organik bağları olan, ABD’nin ve AB’nin terör listesinde bulunan bir milis grubuyla çalışmayı seçtiler. Ne yapılacağı konusunda bence uzun vadeli bir planları yoktu. Bu milis grubu, IŞİD’le savaşı sahada yürütebilecek emir komuta zincirine sahipti” dedi.

Ancak ABD’nin tek odak noktasının IŞİD olduğu böyle bir dönemde Türkiye’nin güvenlik kaygılarını umursamadığını, YPG’nin PKK bağlantısını görmezden geldiğini ve IŞİD’e karşı bu örgüte ihtiyacının olduğu mesajını verdiğini kaydeden Ford, “Amerikalılar’ın Hizbullah’la savaşmak için Gazze’de Hamas’a yardım ettiğini düşünün, hemen hemen bunun gibi bir durum” ifadesini kullandı.

“KISA VADELİ KAZANIMLAR İÇİN YPG’Yİ SEÇTİLER AMA UZUN VADEDE BU DAHA BÜYÜK ZARARLAR GETİRDİ”

Ford, bu seçimin Türk-Amerikan ilişkilerine aşırıcı derecede olumsuz etki yaptığını ifade etti. Türkler’in, güvenlik konusundaki kaygılarına Amerikalılar’ın bu kadar ilgisiz olmasına şaşırdığını söyleyen Ford, Ankara’da ‘PKK’nın bir sorun oluşturduğunda mutabıkız, o zaman nasıl PKK’yla çalışmayı seçtiler’ şeklinde bir tepkinin oluştuğunu belirtti.

Robert Ford, ABD’nin YPG’ye ilk yardımlarını sağlamaya başladığı dönemde Amerikalı generallerle konuştuğunu, generallerin “tek kaygılarının IŞİD olduğu ve YPG savaşçılarının da bu süreçte iyi bir ortak olduğunu” söylediğini aktardı.

2017’de de dönemin savunma bakanı James Mattis tarafından Washington’a çağrılarak görüşünün sorulduğunu anlatan Ford, o zaman “YPG’yle çalışmanın uzun vadede bir çözüm getirmeyeceği, Türkiye’yle ilişkilerin kızışmaya devam edeceği ve IŞİD’le savaşta yeni bir ortağın bulunmasının zamanı olduğu” mesajlarını verdiğini söyledi.

Ancak Ford’a göre yönetim, “IŞİD’i mümkün olduğu kadar hızlı şekilde ortadan kaldırmaları gerektiği, bunlar için zamanın olmadığı, ortada acil bir terör tehdidinin bulunduğu ve hemen adım atmaya ihtiyaçları olduğu” şeklinde bir tavır içindeydi.

Robert Ford, ABD’nin kısa vadede maksimum kazanım elde etmek için YPG’yle çalışmayı seçtiğini ancak uzun vadede bunun zararının daha yüksek olduğunu belirtti. Ford, Esat sorununun çözülmediğini, IŞİD’in özellikle Suriye’nin orta kesimlerinde daha aktif hale geldiğini ve YPG’nin IŞİD’in örgüte eleman toplamasını da engelleyemediğini kaydetti.

“ABD’NİN YEREL ORTAK OLARAK YPG’Yİ SEÇMESİ TÜRKİYE’Yİ ÇOK ŞAŞIRTTI”

Ömer Önhon da aynı Ford gibi Türkiye ve ABD’nin krizin başında birlikte çalıştığını, anlaşamadığı noktalarda bile bir şekilde ortak yön bulabildiğini hatırlattı; ancak IŞİD’in ortaya çıkması ve Rusya’nın müdahalesinin “oyunu tümden değiştirdiğini” vurguladı.

Önhon, bu iki gelişmeyle birlikte Washington’un odağının da değiştiğini söylerken, ABD’nin IŞİD’e karşı yerel ortak olarak seçtiği YPG’nin Suriye’deki tüm Kürtler’i temsil etmediğine ve omurgasının da terör örgütü PKK olduğuna dikkati çekti. Önhon, “YPG’nin yerel ortak olarak seçilmesi Türkler için gerçek anlamda sürpriz oldu” dedi.

Türkiye’nin o dönemde güvenli bölge oluşturulması, mültecilerin korunması gibi birçok ortak eylem planı teklif ettiğini ancak ABD’yle işbirliği alanı bulunamadığını ve ilişkilerde oluşan çatlağın daha da genişlediğini söyleyen Önhon, “NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD’nin Türkiye’nin güvenlik kaygılarını umursamaması gerçekten üzücü” ifadesini kullandı.

Ömer Önhon, ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen hafta Kongre’ye Suriye’ye ilişkin ulusal acil durumu uzatma kararı hakkında sunduğu bildirimde, bu kararın gerekçesi olarak Türkiye’nin harekatının yol açtığı zorlukları gösterdiğini hatırlattı. Önhon, geçen yılki benzer bildirimde Esat rejimi, Rusya ve İran’ın yaptıklarına değinildiğine ancak bu yılkinde bu üçünün hiç adını geçirmeyip sadece Türkiye’den isim vererek bahsedildiğine dikkati çekti.

Önhon, Suriye’de uzun vadeli bir çözüm bulunmak isteniyorsa, bu iki müttefik ve stratejik ortağın birbiriyle geçmişteki gibi konuşabilmesi gerektiğini, aradaki bölünmenin ne Türkiye’ye ne ABD’ye yaradığını belirtti.

“BİDEN’IN KONGRE’YE MEKTUBU YPG’Yİ DAHA CESARETLENDİRDİ”

Önhon, “Türkiye’ye karşı savaşan bir terör örgütüne nasıl ekipman, eğitim, silah verirsiniz, stratejik ortak ve NATO müttefikine karşı ABD’nin terör listesinde olan bir örgütü nasıl desteklersiniz?” şeklinde Türkiye’de bir tepkinin oluştuğunu, Biden’ın Kongre’ye mektubunun YPG’yi daha da cesaretlendirdiğini, son günlerde Türk hedeflere karşı YPG kaynaklı saldırıların arttığını belirtti.

Önhon, YPG’nin Türkiye’yi daha sonra yoğun tepki göreceği bir adımı atmaya zorlamaya ve Türkiye-ABD ilişkilerini daha da germeye çalıştığını söyledi.

İzleyicilerden gelen bir soru üzerine Önhon, Türkiye ve ABD’nin işbirliği yapmasının, ortak güvenlik kaygıları ve çıkarları paylaşıyor olmaları bakımından büyük önem taşıdığını ancak son yıllarda iki ülke arasında güvenin kaybolduğunu söyledi. Önhon, bu güveni yeniden inşa etmeleri ve iki tarafın çok samimi bir görüş alışverişi içerisine girmesi gerektiğini vurguladı.

Önhon, “Biz Suriye’ye kapı komşusuyuz. ABD bavulunu toplayıp gidebilir ama biz bunu yapamayız. Sorunlar bizi takip etmeye devam edecek. Dolayısıyla güvenlik çıkarlarımızı riske atmayacak gerçek bir çözüme ihtiyacımız var. Bunun için ilk yapmamız gereken stratejik ortağımızla, NATO müttefikimizle birlikte çalışmak ama ortağımız maalesef bir başkasıyla çalışmayı seçti. Bu, üzerinde çözüm bulunması gereken büyük bir sorun” diye konuştu.

“YPG IŞİD’İ TAMAMEN ORTADAN KALDIRAMAZ”

Robert Ford bir soru üzerine, İdlib’de milyonlarca yerinden edilmiş sivilin kurtarılması konusunda Türkiye’nin katkılarının alkışlanması gerektiğini, Esat’ın bu bölgeyi geri almamasının tek nedeninin Türkiye’nin müdahalesi olduğuna, Türkler’in Rusya’nın baskısına da karşı durduğuna dikkati çekti.

Ford, Suriye’nin doğusunda, sınırdan radikal unsurların geçişinin sorun yarattığını, ABD’nin de yardımıyla sınırın bu tür sızmalara karşı kapatılması yönünde adımlar atılabileceğini etti.

ABD özel kuvvetleri ya da YPG’nin IŞİD’i tamamen ortadan kaldırabileceğini düşünmediğini belirten Ford, IŞİD’in örgüte eleman toplaması meselesinin, askeri değil siyasi ve sosyal bir sorun olduğunu, YPG’nin de kontrolu altındaki bölgede bazı kesimlerde tıpkı ABD gibi yabancı bir unsur olarak görüldüğünü ve bazı uygulamalarıyla bu kesimlerin öfkesini çektiğini söyledi.

IŞİD’in daha ziyade genç Araplar’ı örgüte kattığını ve YPG’nin bunu durduramayacağını belirten Ford, Beyaz Saray’ın IŞİD’in elinde toprak kalmamasına rağmen hala askeri çözüme odaklandığını ancak artık meselenin askeri boyuttan çok öte, siyasi, sosyal ve ekonomik yönlerinin ağır bastığını kaydetti

Robert Ford, İran’ın Suriye’deki faaliyetlerinin kontrol altına alınmasının da bir başka çözülmesi gereken mesele olduğunu söyledi ve İran’ın bu ülkedeki varlığını son 10 yılda ciddi oranda arttırdığını kaydetti.

Ford, Türkiye ve ABD’nin tüm bu konularda mümkün olduğu kadar erken diyaloğa girmesi gerektiğinin altını çizdi.

“YPG IŞİD’İ KENDİ AJANDASINI HAYATA GEÇİRMEK İÇİN KULLANIYOR”

Ömer Önhon da, “YPG IŞİD’i bitiremez çünkü kendi ajandasını hayata geçirmek için IŞİD’i kullanıyor. IŞİD biterse YPG elindeki araçların çoğunu kaybedecek. YPG IŞİD’in varlığından kendine fayda sağlıyor” diye konuştu.

Önhon, Türkiye’nin Suriye’yle uzun bir sınırı paylaştığını, ne yapılırsa yapılsın sınırdan bir şekilde geçişlerin olacağını, bunu tamamen sonlandırmanın çok zor olduğunu belirtti.

“Hepimiz Suriye’deki krizin son bulmasını istiyoruz ama bu her ne pahası olursa olsun yapılmalı mı? Bence hayır. Bugün barışın olacağı ama 10 gün sonra çatışmaların tekrar başlayacağı bir durumu yaratmak istemiyoruz” diyen Önhon, uluslararası camianın Suriye’de çözümün ileride daha da büyük krizlere yol açmayacağından emin olması gerektiğini vurguladı.

İdeal olanın Birleşmiş Milletler’in 2254 sayılı kararını temel alan bir çözümün bulunması olduğunu ancak Esat’ın kendisini bir taviz vermek zorunda hissetmediğini kaydeden Önhon, “Güvenlik kaygıları devam ettiği müddetçe Türkiye Suriye’deki angajmanını sürdürecek. Kapı komşusuyuz. Bu krizi sona erdirmeliyiz ama Türkiye bunu tek başına yapamaz. Kalıcı çözüm için farklı ülkeler arasında işbirliğine çok ihtiyaç var” diye konuştu.

Robert Ford da Türkiye ve ABD’nin, mülteciler, İdlib’de Suriye’ye karşı nasıl bir strateji izleneceği, sınır ötesi yardımların devam ettirilmesi, doğuda IŞİD’e karşı, YPG konusunda ne gibi adımlar atılacağı gibi konularda diyalog içine girmesi gerektiğini belirtti.