İSTANBUL (AA) - Oyuncu ve yönetmen Engin Gürmen,​ İBB Şehir Tiyatrolarının düzenlediği 'Ustalarla Söyleşi' programının ilk konuğu oldu.

Şehir Tiyatrolarının YouTube kanalında yayınlanan söyleşide, Defne Gürmen'in sorularını yanıtlayan sanatçı, babası Hüseyin Kemal Gürmen'den dolayı küçük yaşlardan itibaren tiyatroya ilgi duymaya başladığını söyledi.

Tepebaşı'ndaki Dram Tiyatrosu'nda seyrettiği oyunlardan ve 1957'de izlediği 'La Traviata' adlı operadan çok etkilendiğini dile getiren Gürmen, okul yılları boyunca da opera ve tiyatroya ilgisinin devam ettiğini kaydetti.

Üniversiteyle beraber tiyatroya başladığını dile getiren Gürmen, figüranlık ve rejisör asistanlığı yaptığı Şehir Tiyatrolarında zamanın genel sanat yönetmeni Muhsin Ertuğrul'a giderek, 'Ben oyun yönetmek istiyorum.' dediğini aktardı.

Gürmen, aldığı olumlu cevabın ardından başlangıç için bir Cevat Fehmi Başkut komedisi olan 'Ölen Hangisi' oyununu tercih ettiğini ve yönettiğini anlattı.

- 'Oyunlar bazen 2-3 ay sürekli oynanırdı'

Reji yapmaya başladığında Şehir Tiyatrolarının şartlarının bugünkü kadar iyi olmadığını, daha ilkel koşullarda çalıştıklarına işaret eden Gürmen, şöyle devam etti:

'Örneğin modern, günümüzde geçen piyeslerde çoğunlukla kostümler evden getirilirdi. Sonra servisler, şimdiki gençlerin ağzında espri konusu olan 'et kamyonu' denen arabalarla yapılırdı. O yıllarda oyunlar bir tatil gecesi hariç her gece oynanırdı. Henüz repertuvar sistemi oluşmamıştı. Bu oyunlar, bazen 2-3 ay sürekli oynanırdı. Kimse de 'neden çok oynuyoruz' diye şikayet etmezdi.'

Usta tiyatrocu, Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan Tiyatrosu'nda da 10 yıl boyunca konuk yönetmen ve oyuncu olarak çalıştığını hatırlatarak, 'O günleri hala hasretle anıyorum ve onlardan çok şey öğrendim.' ifadesini kullandı.

- 'Rejisörün estetik duygusu gelişmiş olmalı'

Muhsin Ertuğrul'u çok az tanıyabildiğini, Gencay Gürün'ün son 2 yılında yardımcılığını yaptığını ve Şehir Tiyatrolarında birçok ünlü oyuncuyla çalıştığını söyleyen Gürmen, 'Bir rejisörün sanat tarihinden, klasik müzikten ve edebiyattan çok iyi anlaması lazım. Estetik duygusunun çok gelişmiş olması lazım. Bu estetik duygusu, insanın yaşamında olduğu zaman zaten yaptığı işe de yansıyor.' değerlendirmesini yaptı.

Şehir Tiyatrolarının repertuvarının geniş bir yelpazeye sahip olması, klasik, çağdaş ve yerli oyunların repertuvarda yer alması gerektiği görüşünü paylaşan Gürmen, tiyatroya meraklı gençlere şu tavsiyelerde bulundu:

'Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki, egolarını kısıtlasınlar, egolarına hakim olsunlar. Biraz geçmişle ilgilensinler. Evet bugün tiyatroda birtakım teknikler, birtakım metotlar gelişti. Tabii bunları kabul ediyorum. Ama geçmişte de bu işler nasıl yapılmış, hangi koşullarda yapılmış onları araştırmaları lazım. Böyle 'her şeyi ben bilirim, ben oldum.' demekle olunmuyor.'