Dr. Ümit Alperen, Asya’nın NATO’su olarak nitelendirilen Dörtlü Güvenlik Diyaloğu QUAD kapsamında Hindistan’ın önceliklerini ve bölge politikaları konusunda bir analiz kaleme aldı.

ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’nın oluşturduğu QUAD ya da Dörtlü Güvenlik Diyaloğu, son zamanlarda dünya gündeminde daha sık tartışılır oldu. Muhtemelen ABD-Çin ilişkilerindeki gerilimlere paralel olarak da bu tartışmaların dozu artacak.

QUAD’ın hikayesinin bir ayağı, Aralık 2004’te Hint Okyanusu’nda meydana gelen deprem ve tsunamiye dayanıyor. Bilindiği üzere, son yüzyılın en büyük doğal afetlerinden 2004 Hint Okyanusu depremi ve tsunamisinde, 14 ülkeden yaklaşık 200 bin insan hayatını kaybetmişti. ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya bir grup oluşturarak tsunamiden etkilenen ülkelere kurtarma birlikleri ve insani yardım göndermişti. Bu dört ülkenin girişimiyle başlatılan ve 40 bin kişilik kurtarma gücünün yanı sıra çeşitli sayılarda helikopter, kargo gemisi ve uçaklardan oluşan kurtarma çalışmaları, 2005 Ocak ayının ortalarına kadar sürdü. QUAD’ın diğer ayağı ise, 2002’den beri Hindistan-ABD donanmasının her yıl gerçekleştirdiği Malabar Deniz Tatbikatları'na dayanıyor.

10 yıllık uykunun ardından QUAD 2.0

Eski Japonya Başbakanı Abe Şinzo, 2007’de Avustralya, ABD ve Hindistan’ın desteğiyle bir stratejik güvenlik diyalogu olan QUAD’ı başlattı. QUAD’ın temelleri 2007’de atılsa da yaklaşık on yıl uykuda kaldı. Filipinler’in başkenti Manila’da, Kasım 2017’de gerçekleştirilen ASEAN Zirvesi’nde bu dört ülke, Hint-Pasifik’te Çin’in artan nüfuzunu askeri ve diplomatik açıdan sınırlandırmak amacıyla QUAD’ı yeniden canlandırma kararı aldı.

2017’de QUAD’ın yeniden canlandırılması konusunda Japonya ve Hindistan, ABD’den farklı olarak Çin’in lehine olacak şekilde daha hassas davranmışlardı. Aynı şekilde Avustralya, 2007’de ilk defa Malabar Tatbikatı'na katılmış fakat Çin’in hoşnutsuzluğu ve eleştirileri nedeniyle Kasım 2020’ye kadar tatbikatlara bir daha katılmamıştı. Fakat Çin’in dış politikada pro-aktif bir yaklaşım sergilemesi, Haziran 2020’de Hindistan ile Galvan Vadisi’nde sınır sorunu nedeniyle çatışması ve Avustralya ile ilişkilerinin gerginleşmesi, QUAD üyelerinin daha aktif katılım sağlamalarına neden oldu.

QUAD için diğer bir dönüm noktası ise Mart 2021’de bu dört ülkenin, “QUAD Ruhu” adıyla “özgür ve açık Hint-Pasifik” için ortak vizyon açıklamalarıdır. Bu kapsamda da Doğu ve Güney Çin denizlerinde Çin’in hak iddialarına karşı uluslararası kurallara dayalı olduğunu belirttikleri bir denizcilik düzeni konusunda mutabık kaldıklarını belirttiler. Ayrıca bu zirveye Güney Kore, Vietnam ve Yeni Zelanda da temsilci göndererek ilk QUAD+ (QUAD Plus) toplantısı düzenlenmiş oldu. Bu, aynı zamanda QUAD’ın genişleme sinyalleri ve ilk genişleme dalgasında dahil olabilecek ülkeler olması açısından dikkati çekiciydi.

QUAD sadece güvenlik oluşumu değil

QUAD sadece güvenlik oluşumu gibi algılansa da güvenlikten, ekonomiye, sağlığa ve teknolojiye kadar birçok alanda iş birliği sağlayan bir platforma dönüşmüş durumda. 24 Mayıs’ta Tokyo’da gerçekleştirilen zirvenin ardından yapılan ortak açıklamada, Hint-Pasifik’te barış ve istikrarın yanı sıra küresel sağlık, altyapı, iklim, siber-güvenlik, kritik teknolojiler ve uzay, başlıca iş birliği alanları olarak yer aldı.

Bu kapsamda atılan en dikkati çekici adımlardan biri de ABD Başkanı Joe Biden’ın önerisiyle Hint-Pasifik Ekonomik Çerçeve Antlaşması ile QUAD’ın ekonomik ayağının oluşturulması oldu. Böylece Çin’in en büyük güç kaynağı olan ekonomisine karşı da en azından teorik düzeyde kolektif sınırlama girişimi başlamış oldu. Biden, bu antlaşmanın 21. yüzyılın ekonomik kurallarını yeniden yazacağı iddiasında.

Son zirvede 10 ASEAN üyesinden 7’si (Kamboçya, Myanmar, Laos hariç), bu antlaşmaya imza koydu. Bu antlaşmayı imzalayan diğer bir ülke ise Güney Kore. Böylece Çin’in doğu ve güneydoğu komşularının ezici çoğunluğu ekonomik temelli de olsa güvenlik merkezli bir örgütlenmenin anlaşmasına imza koymuş oldu. Bu, aynı zamanda ASEAN’ın tarafsız kalmayı tercih eden ülkelerinin eğilimlerini göstermesi açısından önemli. ASEAN ülkelerinin bu seçiminin 12-13 Mayıs’ta Washington’da düzenlenen ABD-ASEAN Özel Zirvesi sonrası gelmesi ise dikkati çekici.

Diğer bir dikkat çekici husus ise Hint-Pasifik Ekonomik Çerçeve Antlaşması’nın (HPEÇ) 2017’de Donald Trump yönetiminin tek taraflı çekildiği Trans-Pasifik Ortaklık Antlaşması’nın (TPP) bir alternatifi olmaya aday olması. Özellikle Japonya HPEÇ’nin, TPP’nin alternatifi olamayacağı yaklaşımıyla ABD’nin yeniden TPP’ye dönmesi talebini yenilese de bu durum, belirsizliğini koruyor.

Tokyo QUAD zirvesinde Hindistan’ın iki kazancı

Hindistan, hem Hint-Pasifik’in "Hint" kanadını tamamlaması hem de diğer üç QUAD üyesinden farklı olarak Ukrayna krizindeki tarafsız konumuyla ön plana çıkıyor. 24 Mayıs’taki QUAD zirvesinde Hindistan’ın iki başarısından bahsetmek mümkün. İlki, Hindistan’ın Rusya konusundaki tarafsız tutumunu diğer üyelerin anlayışıyla karşılaması ve ortak bildiride Rusya’dan bahsedilmemesi.

QUAD liderler açıklamasında Ukrayna Savaşı’nın insani trajedisine dikkat çekilmekle yetinildi. ABD, Japonya ve Avustralya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali karşısında açıkça Rusya karşıtı pozisyon alırken Hindistan’ın Rusya ile özel ilişkileri nedeniyle tarafsız bir konumda bulunması, Batı kamuoyunda eleştirilere neden olmuştu. Bu durumdan nisan ayında ABD ve Hindistan savunma ve dışişleri bakanlarının katıldığı 2+2 toplantısında Ukrayna meselesinde büyük ölçüde anlaştıkları anlaşılıyor.

Ayrıca son zirvede de görüldüğü üzere QUAD üyelerinin ayrışmaya değil, kendilerini birleştiren hususlara odaklandıkları görülmekte ve aynı zamanda bu, coğrafi olarak da Hint-Pasifik’e odaklandıkları anlamına geliyor. Dolayısıyla Rusya meselesi QUAD’ın “alan-dışılığına” giriyor. Ortak açıklamada, Çin’den doğrudan bahsedilmeden Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerinden rahatsızlık duyulduğunun ifade edilmesi, QUAD’ın hedef coğrafyasının bütün Asya’nın olmadığını göstermesi açısından dikkati çekici.

Hindistan’ın diğer bir başarısı ise sınır-aşan terörizm dahil, terörizme yönelik ortak bir tepkinin ortaya konulması ve Mumbai ve Pathankot terörist saldırılarının kınanmasıdır. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2021 tarihli 2593 sayılı kararına atıf yapılarak Afganistan’ın teröre yataklık etmemesi, terörizmin finanse edilmemesi ve diğer ülkelere saldırı için bir merkez olmaması vurgusu dikkati çekiciydi. Bilindiği üzere Hindistan, özellikle Pakistan’ın Afganistan üzerinden kendisine terör saldırısı yaptığı iddiasında bulunuyor. Ağustos 2021’de Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi sonrasında en çok kaygılanan ülkelerin başında Hindistan geliyordu. Afganistan sorununu görüşmek için oluşturulan çoğu masada Pakistan ve Çin faktörü nedeniyle Hindistan masa dışı kalıyor. Dolayısıyla QUAD’la birlikte Hindistan hem Afganistan meselesinde hem de Güney Asya’da elini güçlendiriyor.

Hindistan nasıl bir QUAD istiyor?

QUAD, resmi olmayan bir iş birliği platformu özelliğine sahip. Hindistan QUAD’ın sıkı örgütlenmiş bir ittifak yapısı olmasına sıcak yaklaşmıyor. Bunun, temelde iki nedeni var. İlk olarak QUAD üyeleri içerisinde Çin’le kara sınırı paylaşan tek üye. Çin ile tarihsel olarak sınır sorunu olan Hindistan, Çin karşıtı algısı yüksek böyle bir yapılanmanın Çin’i daha fazla tahrik edebileceğini düşünüyor. Ayrıca QUAD ile Çin arasında ilişkilerin gerilmesi, Hindistan’ı bir cephe ülkesi olmaya sürükleyebilir. İkinci bir faktör olarak da ittifakı andırmayan açık ve esnek bir yapılanma, Güneydoğu Asya ülkelerinin de bu platforma daha fazla katkıda bulunmasına fırsat verebilir. Bu noktada da Hint-Pasifik Ekonomik Çerçeve Antlaşması’nı 10 ASEAN ülkesinden 7’sinin imzalaması önemli.

Hindistan, QUAD’ın bölgede güvenliği ve istikrarı sağlamak için sadece güvenliğe odaklanmadan kapsayıcı ve yapıcı bir platform olması gerektiğini savunuyor. QUAD’ın aynı zamanda iklim değişikliği, uzay, denizcilik, küresel sağlık, altyapı gibi alanlarına da odaklanması gerektiğini vurguluyorlar. Aslında Hindistan egemenlik, eşitlik, açıklık ve uluslararası hukuka saygı çerçevesinde oluşturulacak bir bölgesel düzenin, Çin’in bölgesel ve küresel meydan okumalarını sınırlayacağını düşünüyor. Diğer bir ifadeyle Hindistan, QUAD’dan aldığı destek ve güç ile Çin’e ya da bölgesel rakiplerine karşı sert bir dengeleme yerine yumuşak dengeleme stratejisini uygulamak istiyor. Bu çerçevede de son QUAD zirvesinde çıkan 50 milyar dolarlık altyapı yatırım sözünün de Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne karşı yumuşak bir dengeleme stratejisi olduğu söylenebilir. Özellikle Sri Lanka’da yaşanan borç krizi sonrası bu türden açıklanan Çin dışı yatırımlar, projeler daha çok dikkati çekmeye başladı. Hint-Pasifik’in gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerinin de büyük güçler arasında en optimal dengeyi aradığı bir gerçek.

***

[Ümit Alperen, Ankara Politikalar Merkezinde Asya Uzmanı, Süleyman Demirel Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesidir]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Ortadoğu Haberin editöryal politikasını yansıtmayabilir.