ABD AFRİKA'DAKİ RUS VARLIĞINA KARŞI HAREKETE GEÇİYOR

Söz konusu yasa ile ABD, "Afrika'daki hedef ve çıkarlarını baltalayan" Rusya'nın kıtadaki faaliyetlerine karşı bir strateji geliştirmeyi hedefliyor. Yasa, Rusya'nın siyasi nüfuz girişimlerinin, dezenformasyon faaliyetlerinin ve askeri operasyonlarının da yakından takip edilmesini kapsıyor. Afrika'da demokratik kurumların güçlendirilmesi, şeffaflık, hesap verilebilirlik, insan hakları, yolsuzlukla mücadele, doğal kaynaklar ve madencilik alanlarında izleme ve değerlendirme yapılması, iyi yönetişim ilkelerinin geliştirilmesi hususlarına da ayrıca dikkat çekiliyor.

Uzun süredir Soğuk Savaş dönemindeki prestijini geri kazanmayı arzulayan Rusya, Latin Amerika ve Afrika başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde siyasi, askeri ve ekonomik faaliyetleriyle bu hedefe ulaşmak için adımlar atıyor. ABD ise benzer bir stratejiyle Rusya’yı kendi kıtası içinde sınırlamak ve çevrelemek üzere hareket ediyor. Son dönemde Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle ABD ve Avrupa'nın Rusya'ya karşı tutumu söz konusu mücadelenin giderek kızışmasına neden oldu.

RUSYA AFRİKA’DA ETKİNLİĞİNİ ARTIRIYOR

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri saldırısını kınayan 3 Mart 2022 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu karar tasarısının oylamasında 17 Afrika ülkesi çekimser oy kullanırken, karara "hayır" oyu veren beş ülke arasında yine bir Afrika ülkesi olan Eritre yer aldı. Rusya'nın kıtada ne kadar etkin olduğunu gösteren bu tablo, ABD'nin bu hususta daha somut adımlar atmasının önünü açtı.

Sudan'dan Burkina Faso'ya kadar uzanan Sahra Altı bölgesinde özel Rus askeri güçleri (Wagner) her geçen gün daha etkin hale geliyor. Örneğin, aralarında eski Fransız sömürge ülkelerinin de bulunduğu birçok Batı Afrika ülkesinde son dönemde sıklıkla darbeler meydana geldi. Bu darbelerde Rus askeri güçlerinin rolü olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu durum Batılı güçleri ziyadesiyle rahatsız ediyor. Bilhassa darbelerin gerçekleştiği ülkelerde halkın Rus bayraklarıyla Fransız karşıtı sloganlar atması dikkatlerden kaçmıyor.

Diğer taraftan, Rus iş insanlarının başta Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere kıtadaki maden kaynaklarının işletilmesindeki rolü, hükümetler üzerinde siyasi baskı unsuru olmaya başladı. Gregory Meeks de işte bu sebeple Rusya’nın "Afrika’nın doğal kaynak ve yer altı zenginliklerini sömürmek suretiyle bir finansman oluşturma arayışında" olduğunu öne sürüyor.

ABD ayrıca Rusya’nın, Özgür Araştırma ve Uluslararası İşbirliği Derneği (AFRIC) aracılığıyla Afrika ülkelerindeki demokratik yapılara müdahale ettiğini iddia ediyor.[2] Madagaskar'daki seçimlerde dönen rüşvet söylentileri ve Zimbabve’deki seçimlerde belli gruplara verilen destek AFRIC ile ilgili öne sürülen iddialar arasında. ABD bunlara karşın demokrasi ve insan haklarını ileri sürerek kıtadaki Rus nüfuzunu kırmak ve dahi ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

RUSYA AFRİKA DIŞINDA DA HEDEFTE

Bu minvalde ABD ve BM’nin ilgili kurumları, Rusya’nın Ukrayna’daki insanlık suçlarına dair raporlar hazırlıyor, dünyanın münferit yerlerindeki faaliyetlerini kayda alıyor. Bu kapsamda başta Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti olmak üzere Wagner Grubu’nun gerçekleştirdiği iddia edilen insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarının Rusya aleyhine mahkemelerde kullanılmak üzere dosyalandığı biliniyor.

ABD böylece Rusya'nın sadece Afrika'da değil, dünyanın çeşitli yerlerinde açtığı cephelerde bilhassa geniş çaplı insan hakları ihlalleri suçlamasıyla mücadele etmesini hedefliyor.

AFRİKALILAR NE İSTİYOR?

Bütün bunların yanı sıra başta Mısır ve Kuzey Afrika olmak üzere birçok Afrika ülkesi buğdayını Rusya ve Ukrayna’dan satın alıyor. ABD’nin bir diğer önemli rakibi Çin de kıtadaki ekonomik üstünlüğünü her geçen gün artırıyor. Afrikalı yönetimler ve halklar ise ABD ve Avrupa ülkeleriyle sahip oldukları ekonomik ve siyasi ilişkileri koruma arzusunda. Diğer taraftan Rusya ve Çin ile de ilişkilerini kazan-kazan prensibi çerçevesinde geliştirmeyi hedefliyorlar.

Rusya’nın askeri ve ekonomik varlığının yanı sıra Afrika’da bu kadar çok güçlenmesinin bir diğer nedeni ise Afrikalıların Batı’nın tek taraflı ve çıkarcı politikalarından bıkmış olması. Benzeri bir durum Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarını kazandıkları dönemde de yaşanmıştı. Birçok Afrika ülkesi kendilerini yıllarca sömüren ülkelere karşı Rusya ile ideolojik ve askeri bağlantılar kurmuştu. Bugün de benzeri bir durumun yaşandığını söyleyebiliriz.

ABD, Rusya’ya karşı geliştireceği politikalar çerçevesinde kimi Afrika ülkelerinin yönetimlerini de cezalandırmaya kalkabilir. Ancak böyle bir durumda bundan zararlı çıkan yine kendisi olacaktır. Afrika’nın Çin ve Rusya’yı alternatif partnerler olarak görmesi, Batı’nın kıtaya yönelik politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda ABD tehdit dilinden ziyade Afrika ülkeleri ile gerçekçi ve eşit hizada bir ilişki kurmayı hedeflemeli.

Sonuç olarak, dünyanın içinde bulunduğu gıda ve enerji krizlerine belki de tek çözüm Afrika iken kıtanın farklı aktörlerin çekişmeleri arasında kalması sadece Afrika ülkelerini değil, tüm dünyayı olumsuz etkileyecektir. Umulur ki ABD’nin çıkardığı yeni yasa bu sorunların kaynağı olmaz.