4. Uluslararası Necmettin Erbakan ve Milli Görüş Sempozyumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Genel Başkanı Recai Kutan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Yusuf Tekin, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü İsmail Koyuncu ile diğer davetlilerin katılımıyla Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Itri Konferans Salonu'nda düzenlendi.

Adalet Bakanı Gül, programda yaptığı konuşmada, Necmettin Erbakan'ın iyinin, doğrunun, güzelin, faydalının ve adil olanın egemen olmasına hayatını adadığını ve ömrünün sonuna kadar bu mücadeleyi veren bir dava insanı olduğunu söyledi.

Gül, Erbakan için "Milli duruşuyla egemen güçlere karşı kafa tutan, meydana okuyan bir duruşa sahipti. Hiçbir zaman hukuk dışına tevessül etmedi. Hep haksızlığa, mağduriyetlere maruz kaldı." ifadelerini kullandı. Erbakan'ın 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde hukuk dışı hiçbir yola tevessül etmediğini anımsatan Gül, "Bu da adalete, hakka olan inancının gerçekten bir yansımasıydı. Bunu yakinen gördük. Hepimiz 'Şu kadar haksızlık oluyor, şöyle yapalım, böyle yapalım, çıkalım daha fazla bağıralım, daha fazla söz söyleyelim' diyoruz. 'Hakkın kendisi her şeyin üstündedir, her şeyin üstüne galebe çalmıştır' diye hep hukuktan, adaletten şaşmamayı bize tavsiye etti." diye konuştu.

Bakan Gül, Erbakan'ın her manada hakkı ve hakkaniyeti gören bir ruha sahip olduğunu belirterek, "Siyaset üstü bir hareket olarak Milli Görüş, milletin yanında, milletin değerleriyle beraber yol yürüme anlayışıdır. Bu anlayış, her zaman Anadolu coğrafyasında varlığını hissettirecektir. 28 Şubat ve diğer haksızlık yapanlar daima olumsuz şekilde hatırlanacak iken Erbakan Hoca, 1000 yıl da geçse bu coğrafyada hayırla, iyilikle, daima güzellikle anılmaya devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.

"Türk milletine hizmet için büyük çaba sarf etti"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da Erbakan'ın hem ilmi ve fikri alanlarda hem de devlet adamı, siyasetçi olarak inandığı yolda insanlığa ve Türk milletine hizmet etmek için büyük bir çaba sarf ettiğini söyledi.

Erbakan'ın badireli bir yaşam sürdüğüne işaret eden Karamollaoğlu, dünya tarafından kabul edilen güzel buluşlara imza atan Erbakan'ın İstanbul Teknik Üniversitesinde bu çalışmalarını devam ettirdiğini bildirdi.

Karamolloğlu, şöyle devam etti:

"Erbakan Hoca, sadece fikri sahada faaliyet göstererek kendisini tatmin etme yolunu tercih etmedi. Daha üniversitedeyken o gün için hayal bile edilemez zannedilen bir motor fabrikasının sıfırdan başlayarak, Türkiye'de kurulmasını sağladı. 3-4 sene gibi kısa bir zamanda, 1956-1960 yılları arasında Gümüş Motor Fabrikası faaliyete başladı. Ama ne yazık ki Türkiye'deki bazı çevreler, bu fabrikanın hayatiyetinin devam etmesi yerine etmemesi için çok büyük bir çaba sarf ettiler ve o fabrikayı batırdılar."

Erbakan'ın siyasete girmeden Türkiye'nin problemlerini çözmenin mümkün olmadığını düşündüğünü ve bu nedenle siyasete girdiğini anlatan Karamollaoğlu, Erbakan'ı her şeyden önce bir mümin olarak tanıdığını, ilim adamlığının ondan sonra geldiğini ifade etti. Karamollaoğlu, Erbakan'ın insanlığın saadetini amaçladığını ve bunun da ahlaki ve manevi değerleri ihya edilmiş bir Türkiye'den geçtiğini düşündüğünü dile getirdi.

Erbakan'ın ahlaki ve manevi değerleri hem siyasette hem de devlette bir numaralı mesele olarak gündemine aldığını anlatan Karamollaoğlu, Erbakan'ın maddi kalkınmayı da Türkiye'nin geleceği için olmazsa olmaz olarak gördüğüne işaret etti. Erbakan'ın dünyada adaletin tesis edileceği bir nizamı kurmanın İslam birliğini oluşturmaktan geçeceğine ilişkin düşüncelerini paylaşan Karamollaoğlu, Erbakan'ın bu amaçla örnek olarak İslam dinarını bastırdığını anlattı.

Erbakan'ın yapmak istediklerini anlayamayanların, önünü sürekli kestiğini ve bunun sonucunda 28 Şubat'ın yaşandığını söyleyen Karamollaoğlu, "Erbakan Hocamızın çizdiği yoldan bir milim bile şaşmadan yürümekte kararlıyız. Tabii kendi gücümüz, kendi becerimiz nispetinde." dedi.

Karamollaoğlu, şunları kaydetti:

"Önce ahlak ve maneviyat her zaman birinci gerçekleştirilmesi gereken hamle olarak Erbakan Hocamızın gündemindeydi. İkinci husus ise maddeten mükemmelleşmiş bir ülke kurmaktı. Hiçbir zaman küçük hesapların insanı olmadı, hedefleri hep büyüktü. Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya onun temel hedefleriydi. Kutuplaştırıcı değil kucaklaştırıcı, fikri, düşüncesi, inancı, mezhebi, meşrebi, etnik kökeni ne olursa olsun mazlumun ve mağdurun savunucusuydu her zaman. Üstünlük ve tahakkümü değil kardeşlik ve hakça paylaşımı esas alırdı. Üretim ekonomisini savunur, ülkenin kaynaklarının ranta ve israfa değil üretime ve halka verilmesini öncelerdi."

"Erbakan Hoca, bu davayı hiçbir zaman siyasi mülahaza olarak değerlendirmedi"

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Genel Başkanı Recai Kutan da Erbakan ile İstanbul Teknik Üniversitesi'nde başlayan 69 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu söyledi.

Erbakan'da kesin bir inanç ve samimiyet gördüğünü ifade eden Kutan, Erbakan'ın şimdi hayatta olmadığını, ancak milli görüş davasını kendilerine emanet ettiğini dile getirdi.

Kutan, "Erbakan Hoca, bu davayı hiçbir zaman bir siyasi mülahaza olarak değerlendirmedi. 'Biz siyaset yapmıyoruz, Allah'ın rızasını kazanmak üzere bütün insanlığın saadeti için çalışıyoruz' derdi. Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya hedeflerinin özünde de bu ibadet aşkıyla çalışma anlayışı vardı." diye konuştu. Milli görüşün önde yürüyen bayrağının önce ahlak ve maneviyat olduğuna işaret eden Kutan, Erbakan'ın en çok maddi ve manevi kalkınma tabirlerini kullandığını, bu ikisinin bir arada olması gerektiğini düşündüğünü ve kalkınmada milli, güçlü, süratli ve yaygın sanayileşmeyi hedeflendiğini anlattı.

Milli görüşün, sürekli İslam alemini bir araya getirmenin ve onlarla ortak hedefler doğrultusunda hareket edebilmenin yollarını aradığını belirten Kutan, bunun için Erbakan hükümeti döneminde D-8'lerin kurulduğunu dile getirdi.

Kutan, şöyle konuştu:

"Batı, yeşil bir kağıtla, adını da dolar koymuşlar, bütün zenginliklerimizi sömürmektedir. Bu sırada halen de devam ediyor. Bu sömürü düzeni karşısında bizim yapmamız gereken şey Müslüman ülkelerin birlik ve beraberliğini tesis etmek, Müslüman ülkelerin kendilerine ait Birleşmiş Milletler, NATO, UNESCO benzeri diğer müşterek teşkilatları da kurmaktır. Özellikle Müslüman ülkeler, müşterek bir para sistemine, İslam dinarına geçmelidir."

İslam dinarı fikrinin sözde kalmadığını ifade eden Kutan, Erbakan'ın bastırdığı İslam dinarını gösterdi.

"Adil dünya düzenine yönelik arayışını savunmaktan geri durmamıştır"

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Yusuf Tekin ise şunları söyledi:

"İdeal bir devlet ve düşünce adamında bulunması gereken niteliklerin tamamının Erbakan Hoca'nın şahsında mündemiç olduğunu söylemek kuşkusuz abartı olmayacaktır. Çünkü o tüm hayatını inandığı düşünce ve değerler sisteminin muzaffer olması için adamış, zor ve şiddete dayalı yöntemleri reddeden bir anlayış içerisinde ve siyasal hasım ve muarızlarının bile takdir ettiği bir nezaketle insanlığın baki kurtuluşu için çalışarak kendi davasını yani adil bir dünya düzenine yönelik arayışını savunmaktan bir an için bile geri durmamıştır."

İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu da merhum Necmettin Erbakan'ın Türkiye'de siyasete ve üretime katkıda bulunduğunu söyledi.

Koyuncu, "Yaptığı akademik çalışmalar ve kurduğu motor üretim firması bugün üzerinde ısrarlı durduğumuz, yerli ve milli dediğimiz olgunun ne kadar önemli olduğunu ve merhum Erbakan'ın bunun ne kadar bilincinde olduğunu gösteriyor." dedi.